Türkiye ve teröre destek veren ülkeler
Son gelişmeler artık beni korkutma noktasını aştı, uykularımı kaçırma seviyesine ulaştı. Türkiye’de her ne kadar içerde İsrail düşmanlığı ve Hamas hayranlığı alev alev devam etse de gerçekte ülke tamamen bir molla rejimine dönmüş görünüyor. Yok yok yanlış anlamayın, bu benim görüşüm ve düşüncem değil, tüm batı dünyasının bizim hakkımızdaki yeni görüşü. Türkiye denince ilk akıllarına gelen. Ve bu görüş şimdi tüm batı basınında telaffuz edilmeye başladı bile.
Batılılar nedense Araplara, bir Çinli veya Hintli ya da Afrikalı kadar saygı göstermez. Bunda din etkisi olduğunu sanmıyorum. Arap dünyasına batı, enerji kaynakları ve dolayısıyla Allah’ın petrolü yüzünden kazandığı para olduğu için itibar gösterirdi. Ne Arap kültürü ne de kurallarına batı dünyasında saygı duyulduğunu gördüm. Aslında bizim dinci kesim de aynı havada, hiç biri hac seferi haricinde Arap ülkelerine gitmez, Avrupa’ya, Amerika’ya giderler, çocuklarını oralarda okuturlar. Başbakan ve bakanların çocukları gibi.
Ben bu kadar yıldır bu olayın canlı tanığıyım. Örneğin ABD’de son Kore savaşı ardından Türklere bir saygı vardı. Bu Irak savaşı sırasında Özal’ın vanaları kapaması ile yeniden tazelenmişti. Şimdi tüm bu birikimleri tüketmiş bulunuyoruz. Aynı Erdoğan hükümetinin Atatürk tarafından kazanılan sermaye, kurum ve kuruluşları tükettiği gibi. Washington’daki siyasi ve genel anlayış, Türkiye’nin yeni bir molla rejimine doğru kaydığı yolunda.
Aslında buna ben de inanmaya başladım. Düşünün, şiiri seven ben, Başbakanın dua ya da vaaz edası ile okuduğu şiirleri dinledikçe karıştırmaya başladım, hangisi şiir, hangisi dua diye. Erdoğan ile CHP lideri Kılıçdaroğlu arasındaki Tevrat atışmasında ise her ne kadar Erdoğan bu konuyu bildiğini iddia etse de, Yahudi din adamları Başbakan’ın her konuda olduğu gibi bu konuyu da yalapşak bildiğinde birleşiyor.
Amerika’da özellikle bölge konusunda uzman olan kişiler, Türkiye’de iktidarın Gazze olayını tamamen bir iç politika malzemesi olarak kullandığından emin. Hatta Başbakan’ın Kürt açılımı konusunda kankası olan Türk asıllı musevi Henri Barkey bile bu olayı eleştirmekten kaçınmadı. Ancak ben bu konunun da kısa sürede öteki önemli konularda olduğu gibi gündemden düşeceğinden eminim. Türkiye’de sürekli değişen gündem nedeniyle bir hafta sonra bu olayları kimse hatırlamayacaktır eminim.
Gelelim ikinci noktaya; bu son gelişmeler Türk dış politikasında derin yaralar açabilir. Nedeni çok basit. Hatırlayın ABD Dışişleri Bakanlığının her yıl yayınladığı Uluslararası terör örgütleri ve teröre destek veren ülkeler konusundaki raporunda neler var? Terör örgütleri listesinde PKK’nın yanında Hamas da bulunuyor. Ha Erdoğan diyorsa ki önemli değil, o zaman neden yıllarca PKK’nın bu listeye alınması için kulis yaptı?
Kazın ayağı öyle değil. Zira Amerikan yasalarına göre ABD teröre destek veren ülkeler listesinde yeralan bir ülkeyle askeri ve sivil ticaret yapamadığı gibi silah ve gelişmiş teknoloji satamıyor. Şimdi düşünün; tüm silahları, elektronik aletlerinden tutun da öteki mallarının çoğunu Amerika’dan temin eden bir Türkiye böylesine bir ambargo sonrası ne duruma düşer? Çoğu genç okuyucum bilmez, 1974 Kıbrıs barış harekatı sonrası Türk Silahlı Kuvvetlerinin düştüğü zor durumu.
Ama Erdoğan gibi bir siyasetçi “adam sende” veya “Hamas’a feda olsun” diyebilir. Bunu ondan beklemek de çok değil. İskenderun’da ve öteki kentlerimizden haftada 15-20 şehit verilirken başka türlü hareket ettiğini de unutmayın. Ayrıca bu kadar zavallı insanlara yardım etme heveslisiyseniz, önce kendi din kardeşlerimiz, köylülerimiz, işçilerimiz, memurlarımız ve pazarlarda çöpten sebze toplayan emeklilerimize “Mavi Marmara” seferleri düzenleyin derim.