Türkiye ve KKTC'nin atması gereken adımlar (10 Şubat 2022)
23 Ocak''ta gerçekleşen milletvekili erken genel seçiminde başarılı olan 50 milletvekili Pazartesi günü KKTC Cumhuriyet Meclisi''nde ant içerek göreve başladı. Salı günü PCR testi pozitif çıkan ve halihazırda kendini izole eden Cumhurbaşkanı Ersin Tatar çevrim içi internet bağlantısı ile Başbakan Faiz Sucuoğlu''nu yeni hükümeti kurmakla görevlendirdi. Kurulacak hükümetin Ulusal Birlik Partisi(UBP), Demokrat Parti(DP), Yeniden Doğuş Partisi(YDP) ve Halkın Partisi''nden(HP) oluşması bekleniyor.. Hükümet UBP ağırlıklı diğer 3 partinin ikisinin katılımı ile gerçekleşecek. Bu partilerin en belirgin ortak özelliği Kıbrıs sorununda Cumhurbaşkanı Ersin Tatar''ın egemen eşitlik temelinde iki devlete dayalı çözüm siyasetine destek vermeleridir. Uzun süreden sonra KKTC, cumhurbaşkanıyla, hükümetiyle ve Türkiye''deki iktidarla Kıbrıs sorununun çözümü hususunda aynı görüş ve çizgide birleşmiştir. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar''ın Maraş açılımına da bu partiler destek vermektedir. KKTC''nin tanınma sürecinde bu güç birliği, fikir birliği oldukça önemlidir. Kıbrıs Türk halkı federasyoncu/birleşik Kıbrısçı Cumhuriyetçi Türk Partisi''ni(CTP) iktidar yapmazken, diğer federasyoncu 3 partiyi de baraj altında bırakmıştır. 23 Ocak seçim sonucu halkın Cumhurbaşkanı Tatar''ın siyasetine desteğini artırarak sürdürdüğünü göstermektedir. Yüzde 60''ın üzerinde oy alan ve 32 santalye ile KKTC Meclisi''nde temsil edilen egemen eşitliğimize inanan partilerin önümüzdeki süreçte bu yeni siyaset doğrultusunda Meclis''te gerekli kararları alması beklenmektedir. İlk atacakları adım federasyonun artık görüşülmeyeceği, iki devletli çözüm siyasetinin öne çıkarılacağı ve tanınma için gerekli adımların atılmasını öngören ve Cumhurbaşkanı''na destek veren kararın alınmasıdır.
Cumhurbaşkanı Tatar''ın da önümüzdeki süreçte Meclis ve hükümetle birlikte önemli adımlar atması gerekmektedir. Cumhurbaşkanı Tatar''ın egemen eşitlik temelinde iki devletli çözüm siyaseti sadece lafta kalmamalı sahada da etkisini göstermelidir. İlk yapılacak şey emperyalist Batı''nın bizi müzakere masasına esir etme planlarını tamamen bozmak olmalıdır. Rum-Yunan ikilisi ile ortak bir zemin olmadığı açıktır. BM Genel Sekreteri Guterres son Kıbrıs raporunda taraflar arasında uçurumun giderek arttığını vurgulamış, federasyonu ağzına almaktan kaçınmıştır. Türk tarafı olarak yapmamız gereken BM Genel Sekreteri''nin müzakerelerin başarısızlığını dünyaya ilan etmesini sağlamaktır. Genel Sekreterin müzakerelerin iflas ettiğini deklare etmesi Kıbrıs Türk halkının tanınma konusunda önünü açacaktır. BM Güvenlik Konseyi''nin ada gerçeklerine göre, yani adada iki devletin varlığını görmesi, kabullenmesi bu yolla sağlanabilecektir. Müzakere masası dağılmadan KKTC''nin tanınması talebimiz ciddiye alınmayacaktır. Bu husus, oldukça önemlidir ve BMGK''nin KKTC neden tanınmalıdır? ile ilgili ortaya koyacağımız hakka/hukuka/anlaşmalara dayanan tezlerimizi anlamasının önü açılacaktır. BMGK''nin hakkımızı iade edeceğine inanmamakla birlikte aklın yolunun bu olduğuna ve muhakkak bu sürecin takip edilmesine inanmaktayım. Diğer taraftan yukarıda da belirttiğim üzere Cumhurbaşkanı Tatar''ın siyasetinin pratikte uygulamaya konulması şarttır. İki devletten bahsediyorsak AB, BM ve diğer uluslararası kuruluşlarla devletten-devlete ilişki kurulmasına özen gösterilmelidir. Kıbrıs Türk halkının ayrı bir devleti olduğunu kabullenmeyen kim olursa olsun münasebeti kesmek zorundayız. Bizi bir Rum devletine dönüştürülen ''Kıbrıs Cumhuriyeti''nin'' azınlık vatantaşları olarak gören AB ile ilişkiler gözden geçirilmelidir. BM''nin iki toplumlu komiteler maskaralığı, AB''nin yeşil hat tüzüğü, sözde mali yardım tüzüğü reddedilmelidir. AB''nin, Rum İdaresi''nin egemenliğini adanın kuzeyine, KKTC''ye yayma girişimleri kararlı bir duruşla engellenmelidir. Bana göre Cumhurbaşkanı Tatar bunları çok iyi bilmektedir ancak Türkiye''nin AB ve ABD ile olan hassas ilişkileri nedeniyle eli kolu bağlıdır. Cumhurbaşkanı Tatar''ın AB, BM ve özellikle ABD''nin Rum yanlısı tutum ve siyasetine karşı hak arayışına girmesi, mücadele vermesi, Türkiye''nin kurduğu dengelerin hilafına, bu dengeleri bozacak şekilde adım atması beklenmemelidir.
Netice itibarıyla Kıbrıs davası anavatan Türkiye ile ortak bir davadır, kutsaldır. Ne var ki Türkiye''nin, 85 milyonun çıkarları ve dengeleri de muhakkak nazarı dikkate alınacak ve ortak bir yön tayini yapılacaktır. Anavatan Türkiye''deki dışişlerinin ve hükümetin KKTC''deki yönetimle KKTC''nin tanınması hususunda birlikte izlenecek ortak bir stratejisi var mıdır? Bu konu görüşülmüş, istişareler yapılmış bir yol haritası belirlenmiş midir? Cumhurbaşkanı Tatar''ın Maraş siyasetinde Türkiye ile tam bir uyum var mıdır? Türkiye, Maraş''taki mülklerin gerçek sahibi olan Vakıflar İdaresi''ne iadesini istemekte midir? Yoksa Türkiye AİHM''nin bir icadı olan Taşınmaz Mal Komisyonu ve onun alacağı kararları mı desteklemektedir? Türkiye, AİHM''nin terör örgütü PKK destekçileri cezaevinde tutuklu bulunan eski HDP eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala''nın serbest bırakılmaları yönünde aldığı karara karşı ''Bizim mahkeme kararlarımızı tanımayanı biz de tanımayız'' söylemini AİHM''nin Maraş konusunda alacağı Rum''a mal iadesi ve tazminat ödenmesi kararlarında da söyleyebilecek, dik durabilecek midir? KKTC''nin tanınması ve uluslararası statüsünün elde edilmesi, yeni siyasetimizin kabullenilmesi için verilecek mücadelede vakit geçirmeden gerekli adımlar atılmalıdır.