Türkiye kiminmiş?
Çanakkale Savaşları sırasında İngiltere Denizcilik Bakanı olan Çörçil (Churchill) kelimenin tam anlamıyla bir Türk, bir İslâm düşmanıdır.
Parlamento ve İngiliz Savunma Konseyi’nde yaptığı konuşmalarda Türk milletine ve İslâm dinine etmedik hakaret bırakmamış, bu milleti ve bu dini, kabiliyeti ve kelime haznesinin hudutlarını zorlayarak küçümsedikçe küçümsemiştir.
Şu sözler Çörçil’indir.
“- Osmanlı İmparatorluğu’nun ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Daha dünkü Balkan Savaşı bu bozgunun kanıtı değil mi? Donanmamız bir vuruşta Çanakkale Boğazı’nı geçebilir. Topkapı açıklarında görünmesi bile, bu hasta adamın ellerini havaya kaldırıp teslim olması için yeter de artar bile.”
Oysa Balkanlardaki bozgun Türk milletinin değil, Türkiye’yi yöneten zihniyetin bozgunudur. Abdülhamit Han’ın, Osmanlı’yı arkadan vurmak için organize olan Balkan ülkeleri arasındaki anlaşmazlıkları derinleştirerek muhafaza etmesi, İttihat ve Terakki yönetimince yanlış bulunmuş, tam tersi yapılmıştır. Balkan ülkelerinin kendi aralarındaki anlaşmazlıklar, yeni yönetim tarafından ortadan kaldırılmış, darmadağınık olan düşman tek vücut haline getirilmiş, böylece Osmanlı’ya dost kılındıkları farz edilmiştir. İtibar ettikleri ülkelerin ve Saray’daki Balkan ülkesi ajanlarının, “Balkan ülkelerinin Osmanlı’ya bağlılıkları” yönündeki istihbaratları gafletlerini artırmış, bu gaflet ve öngörüsüzlük Osmanlı’ya “Balkan Bozgunu” olarak geri dönmüştür.
O gün Türk kimliği etrafında kenetlenmek yerine, düşmanları olan Balkan ülkelerini birbirine kenetleyenler, Çörçil’in Müslüman ve Türk eti için kaşınan dişleri yüzünden ağzını sulandırmıştır. Nasıl ki bugün Türk kimliği ve Türk varlığının “ırkçılık” olarak değerlendirilmesi ve fakat Türkiye’deki cümle etnik unsurların kimliklerini öne çıkartmak Türk kimliği ile aynı hizaya sokulması “ileri demokrasi” ve “insan hakları” davası olarak piyasaya sürülmüş ise, o gün de öyle olmuştur. O günkü gaflet Çörçil’i, bugünkü gaflet Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy ve Ermenistan Cumhurbaşkanı Koçaryan gibilerini cüretlendirmiş, cüretlendirmektedir.
O gün Çörçil nasıl, Anadolu’da Yunanlılar katlediliyor, ey Avustralyalılar siz 1915’te Ermenileri katleden Türklere karşı savaşacaksınız diye Haçlı dünyasını Türk milletine karşı cepheye sürdü ise, bugün de aynı mihraklar Türkiye’deki azınlıklara baskı yapıyor, Ermeni Soykırımı’nı tanımıyor diye aynı Haçlı dünyasını siyasi, askeri ve ekonomik siperlerden Türk’e karşı cepheye sürmektedir.
Bugünün, Çanakkale günlerinden farklı olan tarafı Türkiye’yi yönetenlerin yeni Haçlı Seferi cephesinde “Eş Başkan” olmaları ve milletin bu “Eş Başkanları” yeterince tanımıyor bulunmasıdır. Evet, Arap Baharı bir Haçlı Seferi’dir. Büyük Ortadoğu Projesi’nin Müslüman ülkelerin rejim ve sınırlarını değiştirme operasyonunun yeni adıdır. Bugün Haçlı Seferi olur muymuş demeyin sakın. Afganistan’a, “Haçlı Seferi Başlattım” diyerek dalan ABD Başkanı Bush değil miydi? Irak’ta, Afganistan’da Müslümanlara, camilere, Kur’an’a, ve Hz. Muhammed (s.a.v.)’e yapılmadık hakaret bırakıldı mı? İşte böyle bir ortamda Türkiye, Türklerin olmaktan çıkarılıyor. Değiştirilecek anayasa ile ülke federatif devletlere bölünmek üzere.
Özetle, “Türkiye Türklerin değil” deniyor, başka bir şey denmiyor.
Biz tam da bu noktada Çanakkale Savaşlarına katılan ANZAK askeri Guy Nightingale’in savaş günlüğünden bir bölüm aktarmak istiyoruz:
“- Gerçekten tümüyle bitmiş bir haldeyiz!.. Tümenin tümü aynı durumda! Aslında böyle bir saldırıda görev almamalıydık. 29. Tümen bundan sonra asla eskisi gibi olamaz... Ama üstlerimiz bizi hâlâ ilk çıkarma günkü gibi bir birlik sanıyor!.. Buradaki herkesin düşüncesi ’Yaşa ve Yaşat’!..
Bir de bir düşünceleri var:
‘- Türkiye Türklerindir!’..”
O namüsait şartlar altında ANZAK askeri Guy Nightingale’nin gördüğü gerçeği, bugünün Türkiye’sini yönetenler idrak edemiyor olabilir. Balkan bozgunu Çörçil’i nasıl yanılttı ise Türk milletinin masum sessizliği de onları yanıltıyor; haberleri olsun!