Türkiye Kıbrıs'ta ne istediğini biliyor mu?
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Temsilciler Meclisi, 13 Ekim 2017 tarihli oturumunda; Rum Yönetimi Başkanı faşist, ırkçı Anastasiadis'ten, "garantilerin ve yabancı askerlerin olmadığı bir çözüm talep etmesini isteyen" bir bildiriyi onaylayarak bir kez daha provokasyonlarına devam etti, uzlaşmaz tutumunu yineledi. Söz konusu karar, yürürlükteki Kıbrıs Anayasası'nın 182. maddesi ve çok taraflı uluslararası bir anlaşma olan 1960 Garanti ve İttifak Antlaşmaları'na rağmen alınmış tek taraflı ve bu nedenle yok hükmünde bir karardır. Rum, Cenevre'deki 5'li Konferansın çökmesine neden olan "sıfır asker, sıfır garanti" ısrarını sürdürmekte ve ileriye dönük muhtemel bir yeni sürecin kapılarını da tamamen kapatmaktadır. Rum-Yunan ikilisi yıllardır Kıbrıs sorununun bir işgal sorunu olduğu tezini yaymaktadır. Rum bir kez daha sadece Güvenlik ve Garanti konusunu ortaya koyarak Kıbrıs sorununun esas çıkış nedenlerini de unutturmak istemektedir. Halbuki bilindiği üzere Şubat 2014 Ortak Bildirgesi'ne göre 6 başlığın paralel biçimde ve birbiriyle bağlantılı bir şekilde müzakere edilmesi öngörülmektedir. Güvenlik ve Garanti başlığını tek başına tartışma konusu yapmak müzakere ilke ve yöntemlerine de aykırı bir tutumdur. Rum'un bu zihniyeti değişmedikçe, alınan tek taraflı kararlarla çözüm bulunmasının güçlüğü ortadadır. Yine hatırlanacağı üzere Rum Meclisi geçtiğimiz aylarda aldığı bir kararda 1950 Enosis Plebisiti'nin okullarda anılması ve kutlanması kararı almıştır. Rum-Yunan ikilisinin Enosis hedefinden vazgeçmediği ortadadır.
Rum tarafı bu tür tahrikkâr ve olumsuz tavrını sürdürürken, inanılmaz bir şekilde ada gerçeklerini gizlemekten ve saptırmaktan çekinmezken, Türk tarafı olarak atmamız gereken adımları atamaz, almamız gereken kararları da maalesef hâlâ daha alamaz durumdayız.
Zamanında atılmayan adımlar...
KKTC Meclisi'nin ivedilikle alması gereken karar maalesef Genel Kurul'da alınamamış ve ilgili komitede görüşülmesine karar verilmiştir. Böyle millî bir konuda Meclisin karar alamaması düşündürücüdür. Başta CTP milletvekilleri olmak üzere bazı milletvekilleri kararın alınmasını engellemiştir. Madem ki oy birliği ile böyle bir karar alınamıyor, KKTC'ye sahip çıkan UBP-DP hükümeti neden bu kararı oy çokluğu ile alamamıştır? Çok önemli kaynaklardan elde ettiğim bilgiye göre Türkiye Dışişleri'nin, Kıbrıs Türk makamlarının Kıbrıs sorunu hususunda adım atmaması, yeni karar üretmemesi hususunda telkinleri(!) vardır. Türkiye muhakkak ki kendi dengelerini de göze alıp, Büyük Türk Milleti'nin çıkarları doğrultusunda adım atacaktır. Ne var ki son 15 yılda zamanında atılmayan adımlar, alınamayan kararlar nedeniyle Kıbrıs Türkü Rum'un ve müzakerelerin adeta esiri olmuştur. AKP iktidarı döneminde TBMM'de Kıbrıs konusunda Kıbrıs millî davamıza destek veren tek bir kararın dahi alınmamış olmasını garipsememek mümkün değildir. Annan Planı referandumu sonrasında referanduma 'evet' diyen Kıbrıs Türküne verilen hiçbir söz/vaat tutulmazken, referanduma 'hayır' diyen Rumlar Avrupa Birliği'ne tam üye yapılarak ödüllendirilmiştir. Bu aşamada haklı olduğumuz bir dönemde biz KKTC'nin tanınması ve tanıtılması için enerjimizi harcayacakken ne yaptık? Gambari süreci ile yeniden müzakerelere başladık. En azından, başarısızlığı tescillenmiş BM parametrelerini değiştirerek masaya oturmayı dahi karşı tarafa dayatamadık, buna yeltenmedik bile... Neticede Kıbrıs sorununu yoldaşı Hristofyas ile muhakkak çözeceğine inanılan 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat başarılı olamadı. 3. Cumhurbaşkanı Eroğlu döneminde faşist EOKA'cı Rum lider Anastasiaidis masaya dönmekte ayak sürüdü, şartlar öne sürdü, kendisinden önceki dönemdeki uzlaşmaları kabul etmediğini bildirdi. Biz ne yaptık? Şubat 2014'te imzaladığımız ortak belge ile yeniden müzakerelere devam ettik. Cumhurbaşkanı Eroğlu'nun tüm uyarılarına rağmen Türkiye masada olunmasını ve müzakerelere devam edilmesini talep etmedi mi? O süreçten de bir sonuç çıkmayınca Kıbrıs Türk halkı bu kez de 4. Cumhurbaşkanı Akıncı'nın "ben bu sorunu çözerim" iddiasına olumlu bakarak, görev verdi. Cumhurbaşkanı Akıncı'nın müzakerelerde aldığı sonuç ortadadır. Cenevre'deki 5'li Konferans Rum-Yunan ikilisinin malum tutumu nedeniyle çökmüştür; hem de Türk tarafının verdiği tavizlere rağmen.
Yeni tezgâh peşindeler
Cenevre öncesinde ve sonrasında gerek Türkiye ve gerekse de Kıbrıs Türk yetkili makamları bu denemenin artık kesinlikle son deneme olacağını, sonuç alınamaması halinde KKTC'nin tanınması dahil Kıbrıs Türkünün önünü açacak başka alternatiflerin de gündeme geleceğini açıkça vurguladılar. Şimdi ne yapıyoruz? Yapmamız gereken dışında her şey yapılıyor. Rum Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında yeniden yeni bir sürecin başlamasının tezgâhlandığı artık gizli değil. Rum tarafındaki anketlere göre Anastasiadis yeniden seçilecektir. Yani Rum tarafında değişim olmayacaktır. Zaten kim seçilirse seçilsin Enosis ve Megali İdea dışına çıkabilecek tek bir Rum lider bulmanız mümkün değildir. Biz ise yeni adımlar atacağımıza, 50 yılı aşan süreçten ders almamış, ezik, çaresiz ve zavallı bir durumda tekrar masaya dönmenin yeni bir yolunu bulacağız. Evvela Kıbrıs Türkü sonra da Türkiye Kıbrıs'ta ne istediğimizi, hedefimizin ne olduğunu belirlemeliyiz. Rum'dan bize fayda yoktur. Kıbrıs Türkü bunu anladı inşallah Türkiye ve KKTC'deki emperyalist uşakları da anlar ve ona göre politikalar ortaya koyar. Yoksa halimiz dumandır.