Türkiye İzlanda’nın yaptığını yapamıyor
Avrupa Parlamentosu (AP), Türkiye aleyhine önyargılarla ve tarihi gerçeklerle çelişen yeni bir karara daha imza attı. Avrupa Parlamentosu’nun, “2013 Yılı Dünyada İnsan Hakları ve Demokrasi” başlıklı raporunda, AB devletlerinden sözde Ermeni soykırımını özellikle hukuksal planda tanımaları istenirken, ısrarla “Ermeni soykırımının tanınmasına katkı sağlamaları” da talep edildi. Rapor’un 77. maddesinde, 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarının bu yıl 100. yıldönümünün kutlanacağına dikkat çekilerek, üye ülkeler ve AB kurumlarının iddiaların tanınmasına katkı sağlaması gerektiği belirtildi. AP’deki en büyük siyasi grup olan Avrupa Hristiyan Demokratlar grubunun çatı örgütü Avrupa Hakları Partisi (EPP) de geçtiğimiz haftalarda, AP’nin Brüksel’deki oturumunda, Türkiye’ye benzer bir çağrıda bulunmuştu. EPP kararında, Türkiye’ye, 2. Dünya Savaşı sonrası Federal Alman Cumhuriyeti’ni örnek alarak “tarihle yüzleşmesi ve Ermeni soykırımı gerçeğini kabullenmesi” çağrısı yapılmış, 24 Nisan’ın da “Ermeni Soykırımını Anma Günü” ilan edilmesini istemişti. Kararda, Türk hükümetinden, geçtiğimiz yüzyılda Anadolu’da imha edilmiş veya harabe haline gelmiş Ermeni kültürel mirasının envanterini çıkarması ve “tarihi Batı Ermenistan” da bulunan kilise, okul, kale, mezar gibi eserleri restore edip, kullanılabilir kültürel ve dini kurumlar haline getirmesini talep etmiş, bu mekanların Ermenilere iadesini talep etmişti. İade kapsamında Ermeni halkına Anadolu’ya dönme hakkı sağlanması da istenmişti. AP’deki aşırı sağcılar da geçtiğimiz günlerde sundukları bir karar teklifinde tüm AB üyesi devletlere “Ermeni soykırımını tanıma” çağrısında bulunmuştu. Sözde Ermeni soykırımının hiçbir hukuki temeli ve gerekçesi yok iken AP’nin, ilki 1987 yılında olmak üzere, 2. kez aldığı bu karar karşısında hiddetlenmemek elde değildir. Öfkem aslında AP’ye değildir. Hristiyan ve ırkçı Avrupalı, yıllardır Türkiye’yi hiçe sayan, aşağılayan kararlar almaktadır. AB’ye üye olunacak diye iki paralık Hristiyan politikacılardan işitmediğimiz hakaret kalmamıştır. Dil uzatmadıkları hemen hemen hiçbir değerimiz yoktur. Onlar önyargılarla saldırmakta, düşmanlık yapmakta, yetkili mercilerimiz ve siyasilerimiz ise Avrupalı alınır, gücenir diye birkaç özenle kaleme alınmış diplomatik söylem ve açıklama dışında sessizliği tercih etmektedir.
AB’nin Kıbrıs’ta Kıbrıs Türklerine uyguladığı ayırımcılık ve yasadışılık sınır tanımamaktadır. İnsan hakları ve demokrasi şampiyonu olduklarını iddia eden Avrupalı, yıllardır hiçbir hukuki temele dayanmayan uygulamalarla Kıbrıs Türkünü ambargo ve izolasyona tabi tutmaktadır. Amaç Kıbrıs’ta Türk varlığına son vermek ve akılları sıra Türkiye’ye ders vermektir.Taşaron olarak da Rum tarafı ve Yunanistan Türkiye’ye karşı kullanılmaktadır. Haçlı’nın yapamadıklarını bu yüzyılda AB yapmaya çalışmaktadır.
Büyük Türk Milleti’nin, Türklüğüne, Müslümanlığına, vatan topraklarımıza, şanlı bayrağımıza ve kutsal değerlerimize göz dikenlerle bir araya gelecek, yürüyecek yolu yoktur. Biran önce Avrupa macerasından vazgeçilmeli, AB adaylığından vazgeçtiğimiz açıklanmalıdır.
Geçtiğimiz günlerde İzlanda Dışişleri Bakanı Gunnar Sveinsson, hükümetinin AB adaylığından vazgeçtiği kararını, ülkesini ziyaret eden AB Dönem Başkanı Litvanya’nın Dışişleri Bakanı Edgars Rinkevics’e bir mektup vererek resmileştirdi. İzlanda Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamada, “Hükümet, İzlanda’yı artık aday ülke olarak görmemektedir ve bundan sonra AB’den bu karara uygun davranmasını talep etmektedir. Buna ilaveten yeni politikanın, önceki hükümetin AB katılım müzakerelerinde verdiği taahhütleri hükümsüz kıldığını vurgulamaktadır” ifadesi kullanılmıştır.
AB üyeliğine 16 Temmuz 2009’da başvuran İzlanda, katılım müzakerelerine hemen bir yıl sonra başlamış olsa da bu “onurlu” kararı verebilmiştir. 320 bin nüfuslu İzlanda kendi çıkarlarına ters düştüğü için AB’nin sömürgeci zihniyetine karşı isyan ederek, birçok ülkenin ibret alması gereken kararı vermiştir. Türkiye niye bu kararı alamamaktadır? İç sorunlar nedeniyle birçok problemlerle savaşmak zorunda olan AB’ye üye olmanın Türkiye’ye faydası ne olacaktır? Bu kadar hakarete maruz kalmamıza değer mi? Çanakkale Zaferi’nin 100. yıldönümünde Avrupalı’ya gerekli cevabı verebilecek Atatürkçü bir yetkili yok mudur?