Türkiye için şenlik vakti!

Sultanahmet güzel... Eyüp güzel... Üsküdar güzel... Mahyalar güzel... Macuncular güzel...
Tambur, kanun, ud; musiki güzel...
Türkiye için “şenlik” vakti!
Belediyelerin hazırladığı o muhteşem dekorların arasında; saray yavrusu çadırlarda, “eski İstanbul” sokaklarında, feslerimiz, deflerimiz, şifon eşarplarımızı savura savura iftardan sahura kadar çılgınlar gibi eğleniyoruz!
Oysa on yedi saat yemeyip içmeyip sonra da ne kadar nimet varsa abanmak yerine; azıcık da ruhumuzu terbiye etmeli, en azından hak ile batılı ayırt edebilir seviyeye getirebilmeydik idrakimizi.
Kulaklarımızın tıkanıklığı çoktan açılmış olmalıydı mesela; o ilk şerefe yeşile döndüğünde aydınlanmış olmalıydı gönlümüz, perdelerinden arınmalıydı gözleri!
Duymak-duyurmak, görmek-göstermek, anlamak-anlatmak zorunda olduğumuz “bir şeyler oluyor” çünkü etrafımızda!
Barzani Kerkük’ü, “adamları” Ankara’yı zapt ediyor; “bir şeyler oluyor”.
Kerkük kalesine peşmerge bayrağı çekilirken; İstanbul’da Türk bayrağı indirilmek isteniyor gönderden; “bir şeyler oluyor”.
Zifte bulanmış kurşunlarla açılan yoldan İsrail’e ilerleyen ilk tanker petrolü boşaltıyor; boruları izle; “bir şeyler oluyor”.
Terör örgütleriyle dilediğince -cezadan muaf- pazarlık yapabilme özgürlüğüne kavuşmak için artık saatleri sayan iktidar IŞİD’le al takke ver külah; TBMM bilmiyor, soruyor öğrenemiyor; ama “bir şeyler oluyor”.

***

Hava sıcak, iftar uzak; oruç başına çoktan vurdu, anlayacağın dilden anlatayım:
Türkmenler ölüyor;
Haiti’den Filipinler’e, Sudan’dan Etiyopya’ya, Endonezya’dan Somali’ye; deprem, sel, rejim, salgın, kıtlık mağduruna uzanan elin neden bir türlü ermiyor Türkmenli’ne?
2 milyondan fazla soydaşının, “gardaş” ının boynunda yağlı urgan;
An meselesi;
Kimi idam edildi, kimi de edilecek uzatmazsan elini!
Kimi kurşuna dizildi, kimi de dizilecek.
Daha nasıl olur “Kerbela” ; kimi “çarmıha” gerildi, kimi de gerilecek sen de çekersen gölgeni.
Tuzhurmatu, Bayat, Telafer ve daha birçok şehrin, köyün yakıldı, yıkıldı, yağmalandı. Taş taş üstünde kalmadı, “insan” larla birlikte tarihe düştükleri notlar, izler de yok edildi. Git bak, sanki hiç yaşamamışlar gibi. Hiçbir şey beceremiyorsan haykır:
- Türk soykırımı! Türk’ün soyu kırıldı!

***

Fotoğraflar geliyor; bakması bu kadar zorken yaşaması nasıl bir düşün bakalım:
Pikaplara üst üste yığılmış kadın ve çocuklar, kavurucu güneşin altında bilmedikleri bir yolculuğa çıkmışlar... Üçüncü sayfalarda gördüğümüz mülteciler gibiler. Mevzu bahis “Esma” olup olmamaksa, emin ol, illa bir Esma vardır onların da arasında!
“Nur” vardır!
Nur demişken; Ebu Gureyb’ten haykıran o onurlu Müslüman kadını hatırla!
“Burada her gün ırzımıza geçiyorlar. Vahşi, kana susamış hayvanlar gibi bedenlerimize saldırıyorlar. Avazımızın çıktığı kadar çığlıklar atıyoruz ama kimsenin bizi duyduğu yok. Eğer kalbinizde, ruhunuzda bir zerre insanlık, haysiyet, onur, şeref varsa gelin ve kurtarın bizi!.. Ölüme razıyız... Gelin ve öldürün bizi!..”
İşte bu feryat, hemen her gece kâbusun olacak bundan sonra; IŞİD Türkmen kızlarını toplamaya başladı Irak’ta!
Hiç mi dokunmuyor; ekrandaki sunucunun dekoltesinden nem kapan ahlakına, namusuna! O gencecik, körpecik, tertemiz, masum Türkmen kızlarını, ağzı salyalı vahşilerin, psikopat katillerin, ruh hastalarının, gözü dönmüş canilerin eline terk edip, nasıl bakacaksın kendi kızlarının suratına!
Ya şimdi tut ellerinden, ya da “gardaş” deme bir daha!

***

Hani canını kurtarmak için bile olsa ayakkabıyla girilmesine tahammül edemediğin camiler var ya; yerle bir ediyorlar.
“Üç saatte Şam’da Cuma namazı kılacaktın; git şimdi Kerkük’te cenaze namazına!..” çağrıları yapıyorlar sana, halbuki onu da yapamazsın, cenaze namazı kılacak cami, Türkmen’in cansız bedenini koyacak bir musalla taşı bile bırakmadılar!

***

Ne trajiktir ki ancak Barzani onaylarsa Türkmenlere ulaşıyor yardımlar; “gardaş” larımızı peşmergenin insafına bırakmışlar!
Bu noktada MHP’nin devreye girmesi önemli; zira Türkmenliyle partinin kuruluşundan bu yana devam eden irtibatları, bağlantıları; direkt Türkmenlere ulaşabilecek kanalları var. Siyasi partilerin bağış toplaması yasak. Bu nedenle Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı koordine ediyor Türkmenlere “ulaştırılacak” yardımları.
Pirinç, Yağ, Şeker, Salça, Bulgur, Kuru Fasulye, Nohut, Makarna, Mercimek, Su; her türlü saklanabilir dayanıklı gıdaya ihtiyaçları var... Battaniye, çadır, tişört, pantolon, gömlek, pijama; yalın ayak kaçtılar; her türlü giysiye ihtiyaçları var...
Kampanyaya dair bilgi alabileceğiniz numaralar kurumun internet sitesinde var. Bunlar da bağışta bulunabileceğiniz hesaplar:
Ziraat Bankası Ankara - Ulus Heykel Şubesi
Türk Lirası: TR 8800 0100 1233 451817305008
Dolar: TR 6100 0100 1233 451817305009
Euro: TR 3400 0100 1233 451817305010
Ama Türkmenlerin hepsinden önce, hepsinden çok bir “devlet” e ihtiyacı var; Irak’taki garantörlük haklarını kullanma basiretini gösterebilecek bir devlete! “Hami” ye! “Abi”ye!
Ve en az Türkmenler kadar bize de lazım o “devlet” bugünlerde. Çünkü Kerkük giderse Ankara da gider!
Yani; bu Ramazan Türkiye için “şenlik” değil “seferberlik” vakti

Yazarın Diğer Yazıları