Türkiye için kalkınma modeli ne olmalı?
1930 dünya buhranının dünyada ve Türkiye''de tahribatı yüksek oldu. Ama Türkiye devletçilik uygulaması ve birinci sanayi planı ile tahribatı düşürdü.
1974 ve 1980 petrol krizleri Türkiye''yi de etkiledi ve fakat dünyaya verdiği tahribattan daha fazla tahribat vermedi.
2008 dünya finansal krizinde büyüme oranı eksi 4,7''ye düştü ve fakat ertesi yıl yüzde 8,5 oranında büyüme yaşadık.
Bizi en fazla hırpalayan krizler, kendi yarattığımız ve özellikle siyasilerin beceriksizliği nedeni ile yaşadığımız krizlerdir.
2018''de başlayan şimdiki ''''Sistem Krizi''''nden önceki krizler sırasında sabit kur rejimi olduğundan, önce döviz kurları alarm verdi ve devalüasyonla bu krizler atlatıldı.
1946 krizinde devalüasyon yapıldı ve bir dolar 1,29 liradan 2,80 liraya yükseldi.
1958 krizi daha ağır bir krizdir. Türkiye ilk defa dış borçlarında moratoryuma gitti. Devalüasyon sonucu 2,80 lira olan dolar 9 liraya çıktı.
1994 krizi için doğru tabir ''''Çiller krizidir.'''' Zira bu kriz göz göre göre hükümetin panik içinde yanlış kararlarıyla ortaya çıktı. Kriz öncesi 8 bin lira olan dolar kuru birkaç ay içinde 38 bin lira oldu. Hiper enflasyona girdik.
1998''de kur şokları ile başlayan ve Cumhurbaşkanının yanlış faiz ve kur politikası ile tırmanan kriz de maalesef artık kronikleşti. Bu kriz tam anlamıyla Başkanlık sisteminin getirdiği krizdir. Bunun için de adına ''''sistem krizi '''' demek gerekir.
Bu krizde dalgalı kur politikası alarm işlevi görmemiş ve fakat yanlış faiz politikası ile tetiklenince Türkiye''nin en büyük sürünen krizi olmuştur. Aynı zamanda bu krizi hükümet, kriz olarak görmüyor ve istikrar önlemi de almıyor. Bu nedenle de hem tahribatı önceki krizlerden çok yüksektir, hem de bu tahribat giderek artmaktadır.
Bundan sonra, 2001 krizinde olduğu gibi IMF ile stand-by düzenlemesi ve 3 yıllık program gibi programlarla bu krizden çıkamayız. Zira IMF''cilerin bildikleri genel teori ve uygulamalar Türkiye''nin sistem krizinden farklıdır. Bu nedenle Türkiye''nin kendi imkânları ile ve siyasilerin dışında yapacağı; acil bir kalkınma modeline ihtiyaç vardır.
Birleşmiş Milletler bünyesinde bir organizasyon olan ECCA (Latin Amerika ve Karayipler Ekonomik Komisyonu) tarafından bu ülkelerin kalkınma modeli için geliştirilen tezler;
* İthal ikameci sanayileşme,
* Esnek devlet müdahalesi,
* Planlama.
Şeklindeydi. İthal ikameci sanayileşme 1980 yıllına kadar gelişmekte olan ülkelerde başarılı olmadı. Bunun nedeni; Bir… İthal ikamesi tüm ithalat için uygulandı. Gerçekte ise daha dar, söz gelimi Türkiye için ham madde ve ara malı alt sektörlerinde uygulanmalıydı... İkincisi… İthal ikamesi için bir geçiş süreci hedefi olmalıydı. Yani dinamik bir politika olmalıydı.
Türkiye 2003 yılından 2021 yılı sonuna kadar 19 yılda 626,1 milyar dolar cari açık verdi. Bu kadar kaynak kaybı varken, Türkiye''de sermaye birikimi ve yatırım yapılmaz. Bu cari açığın iktisat teorisindeki iç tasarruf açığı dış açıkla kapatılır tezi ile bir ilgisi yoktur.
İki örnek vereyim… Bir… Eğer bir ülkenin kırılganlığı yüksekse daha fazla faiz verir ve daha fazla cari açık verir. Yani faizleri belirleyen tasarruf ihtiyacından çok ülkenin istikrarıdır. İki... Türkiye, Çin''e karşı her yıl verdiği 20 milyar dolar üstünde dış ticaret açığını (2021; 28,5 milyar dolar) yatırım malı ithal etmek için vermiyor. Toplam ithalatımız içinde yatırım malı ithalatı yüzde 9''dur.
Eğer Türkiye 19 yılda 626,1 milyar dolar cari açık vermemiş olsaydı, tasarruf ve yatırım sorunu olmazdı.
Cari açığı düşürmenin en iyi yolu, üretimde yüksek oranda kullanılan ithal ham madde ve ara malını içerde üretmemizdir. Bunun için de yalnızca bu sektörlere teşvik verilmeli ve bazı girdileri de devletin geçici olarak piyasaya girerek üretmesidir.
Esnek devlet müdahalesine senelerdir örnek veriyorum. Her ilde o ile özgü kaynaklar ve imkânlar var. Devlet bütçeden para dağıtmak yerine bu paralarla, her ilde bir üretim tesisi kurmalıdır.
Söz gelimi Kars''ta, organik tarım ürünleri tesisleri kurulabilir. Bu durumda devlet ürün getiren üreticiye bedelinin yüzde 90''ını para yüzde onunu da hisse senedi olarak ödeyebilir. Bu tesis ile devlet aynı zamanda iş dağıtmış olacaktır. (Partizanlığı bırakarak.) İşçi ücretlerinin de bir kısmını hisse senedi olarak verebilir. Belirli bir süre sonra üretim tesisi halkın ve çalışanın olacaktır. Bu yolla sermaye tabana yayılmış olacaktır. Kontrol amaçlı devletin bir kısım sermayesi kalabilir. Aynı zamanda halk; işçi ve çiftçi olarak ortak fabrikasını her türlü tehlikeye, teröre karşı koruyacaktır.
Türkiye''ye özgü bir kalkınma modelinin çalışması için;
* Planlama yapılmalıdır.
* Demokrasiye dönülmelidir.
* Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı sağlanmalıdır.
* Devlet parti devletinden çıkarılıp, yeniden kurumsal devlet yapılmalıdır.
* Eğitim ideolojik İslam tuzağından kurtarılmalıdır.