Türkiye "Faili Meçhul" ile yüzleşemiyor mu?
Alman haber ajansı Deutsche Welle (DW) dün yaptığı masa başı haberde Türkiye'nin faili meçhul cinayetler ile yüzleşemediğini, yüzlerce dosyanın örtbas edildiğini ileri süren bir metin yayınladı.
DW Türkiye ofisi tarafından "Türkiye 'faili meçhul' ile yüzleşemiyor" başlığıyla yayınlanan haberde önemli iddialara yer veriliyor.
Metnin analizi yapıldığında, Batı medyasının Türkiye'deki olayları çarpıtmasına çok güzel örnekler verilmiş:
"Diyarbakır eski Baro Başkanı Tahir Elçi'nin öldürülmesinin üzerinden 3 yıl geçti. Türkiye'de işlenen pek çok siyasi cinayette olduğu gibi, Elçi'nin öldürülmesi de 'faili meçhul' kalma tehlikesi ile karşı karşıya."
Tahir Elçi'nin hayatını kaybettiği olay "siyasi bir cinayet" olarak tanımlanırken, aynı olayda şehit düşen 2 polis memurundan hiçbir şekilde söz edilmiyor.
Haberin devamında şu ifadeler kullanılıyor:
"Cumhuriyet tarihi boyunca işlenen yüzlerce faili meçhul cinayet dosyası, devletin tozlu raflarında çürümeye terkedilmiş durumda."
"Elçi'nin olduğu yöne doğru ateş eden 3-4 kişinin görüntüsü var. Bunlardan bazıları polis. Ancak bu kişiler bile şüpheli olarak soruşturmaya dahil edilmedi. Bu şahıslar tanık olarak dinlendi ve bırakıldı."
Diyarbakır Baro Başkanı Cihan Aydın'ın ifadelerine de şu şekilde yer verilmiş: "Devlet, adli ve kolluk güçlerinin faili meçhul cinayetleri çözmek konusunda gerekli iradeyi göstermesi halinde, bugün tartışılan pek çok dava kısa sürede çözülebilir. Ancak, devlette böyle bir irade göremiyoruz. Adeta kamuoyu ile bu cinayetler arasına bir perde çekiliyor. Bu cinayetlerin büyük bir kısmı güpegündüz, herkesin gözü önünde işlendi. Ama büyük bir pervasızlıkla cinayetlerin asıl nedenleri ve arkasındaki güçler gizleniyor."
Elçi, PKK'nın hedefindeydi
Diyarbakır Barosu üzerinde çok etkin olan örgüt, terör eylemlerine "şiddet" tanımlaması yapan kendine yakın isimlere hiç acımıyordu. Tahir Elçi de son yaptığı konuşmalarda "Türkiye'de iki taraf da silahları bırakmalı" şeklinde mesajlar vermişti. İşte bu yüzden örgüt tarafından açıkça tehdit altındaydı. Ahmet Hakan'ın sunduğu programa katılmasının ardından kamuoyunda daha fazla isminden söz ediliyordu. Bu PKK'nın hiç hoşuna gitmemişti. Tam popüler olduğu zamanda örgüte de eleştiriler yöneltmesi kabul edilmiyordu. Ve Kandil'den gelen talimatla eylem gerçekleştirildi!
Daha da önemlisi, Elçi'yi vuran teröristler onlarca kameranın önünde bu eylemi gerçekleştirdi. Sonrasında polisler karşı ateşle cevap verdiler, teröristler olay yerinden kaçarken 2 polis memurunu da şehit ettiler. Her şey bu kadar açık ve net!
2016 yılında da bu eylemi gerçekleştiren teröristlerden biri Diyarbakır Sur'da düzenlenen operasyonda ölü olarak ele geçirildi.
Şimdi bu olayın neresi faili meçhul oluyor?
Diyarbakır Baro Başkanı neden açıkça "PKK daha önce onlarca kez yaptığı gibi avukat öldürmüş ve hesabını vermemiştir" diyemiyor?
Haberi servis eden DW olayı "faili meçhul" gibi sunup neden sadece işine gelen isimleri habere dahil ediyor?
Bu gibi basit metinlerle Türkiye'ye operasyon çekilmesi son derece basit bir yöntem.
Aslında bu habercilik anlayışında siyaset kurumu ve Türk basınının da büyük bir suçu var.
Çözüm sürecinde, siyasi iktidara yakın medya kuruluşlarının neredeyse tamamı tıpkı DW gibi operasyon haberleri yapıyordu. O günlerde TSK ve Emniyet cinayet işleyen kurumlar gibi lanse ediliyor, faili meçhullerin hepsi devletin üzerine yıkılıyordu.
Balyoz ve Ergenekon operasyonları da bu zihniyetin sonucunda gelişmişti.
Şimdi siyasi iktidar bu hatasından dönmüş gibi gözükse de Oslo'da yeni çözüm süreci için yapılan toplantılar, Almanya'da partiden üst düzey isimlerin katılımıyla yapılan federalizm tartışmaları yeni şüpheler doğuruyor.
DW'nin bugün Türkiye'ye operasyon yapmaya çalıştığı haberleri çok yakın bir zamanda hükümet medyası da yapıyordu. Bir kısmı FETÖ'den dolayı içeride ama "biat" edenlerin hiçbirisine dokunulmadı!
O yüzden, Türkiye'nin gerçek gazetecilere, gerçekleri doğru bir şekilde dile getiren aydınlara ihtiyacı var.
Türkiye'yi uluslararası arenada yalnızlaştırıp, yalan yanlış bilgilerle köşeye sıkıştırmak isteyenlerin, PKK'nın imza attığı faili meçhulleri devletin üzerine yıkma girişimleri yıllardır devam eden bir yöntem.
İşte o yüzden bu ülkenin gerçek sahiplerine; vatandaşlarımıza, gençlerimize siyasilerimize, akademisyenlerimize çok iş düşüyor.
Ülkesini seven, doğruya doğru, yanlışa yanlış diyen, omurgası olan gazeteciler yetiştirmeliyiz. Basın özgürlüğünü kısıtlayarak, gazetecilere birçok alanda yargı tehdidi getirmeye devam edersek, böyle üç kuruşluk metinlerle operasyon çekmeye devam ederler.