Türkiye düşmanları dişlerini gösterdi!
Türkiye’ye silahlı Kürtçü bölücülerin yönelttiği tehdit somut ve görünürdür. Patlayan bombalar, al bayrağa sarılmış şehitler ve kışkırtılmış göstericiler bunun ürünüdür. Türkiye’ye yönelik ikinci tehdit de “soykırım” iddiaları, “özür dileme” kampanyaları, “soykırım anıtları”, “tazminat öde” ve “soykırımı kabul et!” baskılarıyla somutlaşmıştır.
Türkiye bölücü Kürtçü terör ile Ermenici “soykırım” tacirleri arasına sıkışmış durumdadır. Her iki lobi de Türkiye’ye karşı inanılmaz bir mücadele sürdürüyor. Türkiye’ye karşı silahlı ya da siyasi, içeriden veya dışarıdan yürütülen bu mücadele arasındaki koordinasyon ve senkronizasyon (eş zamanlılık) dikkat çekmeyecek gibi değildir.
24 Nisan’da Ermenici lobi, Taksim’de “Bu Acı Hepimizin” başlığıyla 1915 olaylarında öldüğü öne sürülen Ermenileri anma toplantısı düzenliyor. Aynı süreç içinde Diyarbakır’da da Kürtçü bölücü şebeke, asi eşkıya “Şeyh Sait”i anma toplantısı düzenliyor. Yine “Ermenilerden özür dileme” kampanyalarıyla “Demokratik açılım” ve Öcalan’ın “yol haritası” tartışmaları eş zamanlı olarak devreye sokuluyor.
Taşnak ile Azadi, Hoybon (Kürtçe benlik demektir) ile Haypun (Ermenice Ermeni Yurdu) birleşerek nasıl Hoybun örgütünün oluşturulduğu da tarihte kayıtlıdır.
Organize oyunlar!
Türkiye Cumhuriyetine karşı aynı bölücü ve yıkıcı çevreler yeni bir organize komplo daha devreye sokmuşlardır. Bunlardan ilki bölücü çevrelerin bağımsızlık öncesi düşündükleri “Demokratik Özerklik ilanı”dır. Nitekim bu söylemler son zamanlarda bölücü çevreler tarafından sıkça dile getirilmektedir. Komplonun ikinci ayağı ise “soykırım” iddialarıyla ilintili olarak ABD’den geldi: ABD’de yaşayan Ermeniler 1915’teki olaylarda kaybettikleri mal ve banka hesapları için Türkiye aleyhine dava açtı.
Bitmeyen oyun, dinmeyen kin!
ABD’de Ermeniler, bu amaçla Türkiye Devleti, Merkez Bankası ve Ziraat Bankası’na karşı dava açmışlardır. Davayı iki ABD’li Ermeni hukukçu açmış. Açılan davada uluslararası hukuk ve insan hakları ihlalinden, haksız kazanca kadar uzanan her iddia var.
1915’e dair bir davada ilk kez Türkiye’nin doğrudan adı sanık olarak geçiyor. Avukatlar ‘kolektif dava’ statüsü istiyorlar. Bu talepler ve iddialar konunun daha başlangıcını teşkil ediyor. Ermeniler “soykırım” iddiaları için parlamentoları, “tazminat” talepleri için mahkemeleri kullanıyorlar. Kimsenin hiç kuşkusu olmasın ki, Türkiye bu konuda da hazırlıksız. Türkiye’de bütün iktidarlar bu konuda üzerine düşeni yapmamışlardır. Türkiye’nin bugünkü iktidarı da bu konuda “komşularla sıfır düşmanlık” konsepti bağlamında yeni bir “açılım”la, bir çırpıda yüz yıllık çözülmeyen sorunu çözeceğini düşünebilir. Bu düşünce tehlikelidir ve Türkiye’yi çok müşkül bir duruma koyabilir. Hazırlıklı olmak gerekir. Sevr’deki Türkiye’yi yıkma ittifakı aynen devam ediyor. Bu bağlamda bölücü Kürtçü ve ırkçı Ermenici saldırılar önümüzdeki günlerde her alanda giderek hız kazanacaktır. Bunlar ciddi gelişmelerdir, hazırlıklı olmayı gerektirir!