Türkiye düşmanı Türkiye’yi övüyorsa...
Joe Biden, siyasi hayatını Türkiye aleyhtarlığı üzerine oturtmuş bir adamdır. Biden, Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında Türkiye’ye silah ambargosu koyan tasarıyı hazırlayan, Türkiye’ye ABD’nin o dönemde yaptığı yardımın kesilmesine sebep olan, Türk askerinin Kıbrıs’tan çıkmasını isteyen, Kıbrıs Rum kesiminin ise AB’ye girmesini savunan kişidir.
Joe Biden, bunlardan ibaret de değildir. O, 1988 yılında, Türkiye’nin Filistin’i desteklemesi üzerine “Türkiye’nin etrafını ateş çemberine çeviririz” tehdidinde bulunan kişidir de. Türkiye’nin Kuzey Irak’a girmesine de sürekli muhalefet etmiştir. Türkiye aleyhtarı Ermeni tasarılarının hepsine destek verdi. Hem Rum, hem Ermeni lobisiyle çok yakın ilişkileri oldu. Yani bu Biden, Türkiye aleyhtarı ötesinde Türkiye düşmanı denilecek bir siyasetçidir.
Bu zat Türkiye’ye hem de Irak’tan geldi. Türkiye’den sonra da Yunanistan’a gitti ya da gidecek. Biden, Türkiye’ye gelirken AKP iktidarının sırtını sıvazlamayı da ihmal etmedi. Basına verdiği demeci Hürriyet Gazetesi “Lider Türkiye” manşetiyle yansıttı.
İşte bu Joe Biden, “Tayyip Erdoğan’ın Suriye lideri Esad’a görevi bırakma çağrısını ve Türk liderlerin Suriye halkına destek olması için uluslararası topluma çağrıda bulunmasını övgüyle karşılıyorum. Ayrıca hükümetin siyasi muhalefete Türkiye’de yer açmasını da memnuniyetle karşılıyoruz” diyor. Bu zat, Türkiye’yi ve Başbakan Erdoğan ile liderliğini öve öve bitiremiyor. “İşbirliği yapmadığımız uluslararası bir mesele yok gibi” diyerek, İsrail’i koruyacak füze savunma sisteminin Türkiye’ye konuşlandırılmasından da son derece memnun olduğunu belirtiyor.
Joe Biden “Türkiye azınlık dinlerine karşı birçok yoldan büyük hoşgörü gösterdi” ancak “Ruhban Okulu’nun açılmaması anormal” diyerek de AKP iktidarının yeni ev ödevinin ne olacağını söylemiş oluyor.
Türkiye düşmanı Biden’in sözleriyle Suriye devlet başkanı Beşşar Esad’ın eylül ayı başında söylediği şu sözlerle birleştirildiğinde bölgede olup bitenin ne anlama geldiği daha iyi anlaşılıyor. Beşşar Esad, kendisini ziyaret eden heyete Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun ABD Büyükelçisi gibi davrandığından yakınarak şunları söylüyor: “Türkiye’den gelenler Obama’nın sözcüsü gibi davranıyor. ’Obama şöyle istiyor, böyle istiyor’diye geliyorlar bana. Oysaki ABD’nin Şam’da büyükelçisi var, gelip söylüyor zaten bize. Türk kardeşlerimizin aynı sözleri tekrarlaması bizi üzüyor”.
Bu durum ABD’nin bölgeyi küresel -daha açıkçası ABD- çıkarları bağlamında yeniden dizayn etme politikalarının aldığı mesafeyi gösterir. Erdoğan Türkiye’si bir zamanların, ABD’nin Orta Doğu’daki jandarması olarak kabul edilen Şah Rıza Pehlevi İran’ına dönmüş durumdadır. Bu işin sonunun hayır getirmeyeceği bellidir.
Hayatını, varlığını ve siyasi kariyerini Türkiye aleyhtarlığı üzerine bina etmiş olan bir zatın ağzından “Lider Türkiye” sloganları çıkıyorsa bunun üzerinde bir durup düşünmek gerekiyor. Bu zat Türkiye konusunda hidayete ermediğine göre AKP iktidarına yönelik övgülerinin kaynağında Türkiye’nin izlediği Amerikancı politika vardır. Bu politika Türkiye’yi komşusuna düşman; düşmanına komşu hale getirmiştir. Bölge ülkelerinden Türkiye’ye yönelik kaygı ve düşmanlık giderek kurumsallaşma eğilimi göstermektedir.
Dilinden Osmanlıcılığı düşürmeyen AKP’li zatlar öyle görülüyor ki Osmanlı’nın meşhur dışişleri bakanlarından Keçeci-zâde Fuad’ın hem de o dönemde sahip olduğu tarihi şuura bile sahip değiller.
Keçeci-zâde Fuad Paşa’nın Rusya ve ABD’nin İstanbul sefirleriyle ilgili şu sözleri söylediği biliniyor: “Rus ve ABD sefirine Osmanlı dış politikasını soruyorum, onlar ne derse tersini yapıyorum”.Tayyip Erdoğan ve ekibi de “onlar ne derse” aynısını yapıyor. O zaman da bu politika Türkiye değil, ABD politikası oluyor.