Türkiye Cumhuriyeti’ni 'katil' ilan eden Alaton’a 'tarihi' c
Halit Kakınç’ın, Yahudi soykırımı ile suçlanan Nazi subaylarının uğradıkları “adaletsizlikleri” konu alan satırlarını maziye gömdükten sonra “Ah ne can yakıcı faciaydı o” konseptiyle kaleme aldığı Struma romanının önsözünü yazan İshak Alaton bu trajik olayı “Türkiye Cumhuriyetinin yüzleşmesi gereken cinayetlerinden biri” olarak nitelendirmişti.
Soros destekli TESEV ve Açık Toplum Vakfı kurucularından olan, son dönemde de Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı girişimlerinden Kültürlerarası Diyalog Platformu’nun “soykırım” eksenli faaliyetlerinde boy gösteren Alaton, Türkiye’yi 700’den fazla Yahudi’nin ölümünden sorumlu tutadursun; “olayın gerçek yüzüne” dair bambaşka şeyler anlatanlar da var.
Cengiz Özakıncı onlardan biri. Konuya ilgisi eski. Musevi tarihi ve Türklerin Musevi tarihindeki yeri üzerine epey araştırması var; bir bölümünü romanlaştırmış, bir bölümünü de yayınladığı makaleler aracılığıyla aktarmış.
Kakınç’ın Struma’sını ilgiyle karşılayan/tanıtan Odatv, önceki gün de “İşte Struma olayının gerçek yüzü” diyerek Özakıncı’nın o makalelerinden birine yer verdi. Struma üzerine onca yazıp çizdikten sonra Özakıncı’nın Bütün Dünya dergisinde yayınlanan ve Kakınç’ın ortaya koyduğundan çok daha farklı bir tablo yaratan yazısını paylaşmamak
olmazdı.
***
Struma olayının “Türkiye’nin Yahudi Soykırımı” olarak gösterilemeyeceğini ifade eden Özakıncı bugüne kadar es geçilen/geçiştirilen detaylara dikkat çekiyor. Onlardan biri motoru bozulsa bile Struma’nın hareket kabiliyetini yitirmediği:
“Okuduğum kitaplarda hep motora dikkat çekilmiş, fakat Struma’nın hem motorlu, hem yelkenli, yani motoru dursa bile yol alabilecek türden yelkenli bir gemi olduğunun üzerinde durulmamıştır...”
İlla bir “katil” yaftası asmak gerekliyse, adresi de gösteriyor Özakıncı:
İngiltere!
Diyor ki;
“Gemi İstanbul’a geldiğinde yolcular arasında 3 Alman ajanı bulunduğunu fakat bunların adlarının saptanamadığını öne süren İngiltere, Türkiye’nin yolcuları karaya çıkarmasını engellemişti... İngiltere, Filistin vizesi bulunmayan diğer Yahudilerin gemiyle birlikte geri gönderilmelerini istemişti.”
Ve yolcuların günlerce aç-sefil bırakıldığı iddiası... Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının ekmeği karneyle alabildiği o günlerde, bu da Kızılay’ın Struma’ya yaptığı günlük gıda yardımı listesi:
“Her gün 300 kilo ekmek, 100 kilo galeta, 100 kilo tuzlu uskumru balığı, 50 tane limon, 10 sandık portakal, 50 kilo şeker, 100 kilo havuç, 50 kilo helva, 1600 adet yumurta, 250 kilo patates, 3 kilo tuz, 50 kilo hurma, 50 kilo incir, 50 kilo salam, 10 şişe kanyak, 2 kilo ıhlamur, 200 paket sigara, 50 kilo fındık ve 50 kilo beyaz peynir veriliyordu.”
Makalesinde Yahudilerin tanıklıklarına da yer veren Özakıncı’nın Struma konusunda bir Türkiye Yahudisi’nden, Avram Galanti’den yaptığı alıntı da çarpıcı:
“(...) Bu satırların yazarı (A. Galanti) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin, bu trajedi esnasında yaşanan acı olayları hafifletmek ya da dindirmek adına gücü dahilinde elinden gelen her şeyi yaptığının tanığıdır. Ayrıca, İstanbul Yahudi Cemaati Başkanı Hanry Soriano, İstanbul Deutsche Bank eski yöneticilerinden Edmond Golberg ve Simon Brod, Rifat Caroco, Daniel Angel ve diğer pek çok Yahudi, İstanbul Belediyesi sağlık departmanı, Türk Kızılayı teşkilatı, yolcuların gereksinimlerini karşılamak için büyük gayret ve ilgiyle çalıştılar.”
***
Bu yazı baştan sonra bir cevap zaten ama yine de “Peki Özakıncı ‘Bunu yapan Ankara’daki katiller. O zamanın 1942 Şubat’ında söz sahibi olan insanlar benim nazarımda katil olarak vasıflandırılmalıdırlar. Çünkü bilinçli bir şekilde o insanların katledilmesi için emir verdiler ve İstanbul’daki emniyet de bunu yaptı’ diyen Alaton’un iddialarına ne dedi?” diyen varsa, Özakıncı’nın ağzından onu da aktarmış Odatv:
“Hadi canım sen de!”