Türkiye Araplaşıyor
Dış politikada hayra alamet olmayan adeta fırtına öncesi bir sessizlik var.
Bunun bir nedeni Türkiye'nin içe gömülmesi, 31 Mart'taki yerel seçimlere odaklanması. Önceki günkü yazımızda da söylediğimiz gibi iktidar sanal beka sorunu gibi, terör ittifakı gibi söylemlerle genel seçim havasında süreci götürse de dış politikadaki sorunların yakınından uzağından geçmeyen hamasi söylemleri seçim meydanlarında sıklıkla kullanıyor.
Ama şunların yanıtı yok. Ne oldu Suriye kuzeyindeki güvenli bölge? Çözüldü mü konu? Türkiye'nin dediği gerçekleşti mi? Hayır. MSB Akar ve Gen.Kur.Bşk. Güler'in ABD ziyaretinin gizemi henüz çözülemedi. Kritik bir zamanda yapılan bu ziyarete ilişkin hiçbir açıklama yapılmadı.
Bu köşeden birkaç kere sorduk yanıt alamadık. Türk askerî heyetinin önüne Vaşington'da güvenli bölgeye ilişkin bir plan koyuldu mu? O planda Türkiye'ye nasıl bir rol verildi?
ABD'nin duruşu değişmediğine göre Akar-Güler ikilisinin önüne Amerikan görüşlerini içeren bu kapsamda bir plan mı konuldu? Sükut ikrardan mı geliyor? Böyle bir planda Türkiye'ye verilen rol olsa olsa güvenli bölgenin kuzey sınırını korumak olur. Yani kendi sınır hattında durması güneye geçmemesi.
ABD/Batı ittifakı böyle de Rusya farklı mı? Tabii ki hayır.
Rusya'da Türkiye'nin Suriye kuzeyinde yeni askerî operasyonlara girişmesini önlemek adına önce Adana Mutabakatı'nı masaya getirdiler. Sonra gerekirse Türkiye-Suriye sınırına Rus askerî polis gücü konuşlandırabiliriz dediler.
Bunlarla eş zamanlı olarak önce Menbic'in batı tarafında zaten var olan Suriye-Rusya askerî varlığı daha görünür ve mobil hale getirildi. Devriyeler sıklaştı. YPG ile irtibat içinde çalışıldığına ilişkin görüntüler yayıldı. Son haberlere göre eğer bir gün ABD Menbic'i terk ederse Rusya, Menbic'i Türkiye'ye karşı koruyacakmış!
Şimdi de YPG kontrolündeki Tel Rıfat ile Afrin sınır hattında Rus-Türk ortak devriyeleri başlattılar. Menbic'deki oyalamacanın aynısı. YPG'lileri Tel Rıfat'tan biz çıkarırız vaadi, siz buraya girmeyi aklınızdan geçirmeyin uyarısı.
İdlib'deki durum farklı gibi gözükse de Ruslar açısından aynı hedefe yönelik. Türk uçaklarına hava sahasını açtılar, peşinden kısa bir mesafede Türk askerleri temsili bir devriye yaptı ama hemen sonrasında Rusya ve Suriye'nin İdlib'de hava operasyonları başladı. Yani açılan hava sahası sözde kaldı, devriyelerin devamı gelmedi.
Erdoğan yönetimi en azından 31 Mart'a kadar Suriye'nin İdlib'e kapsamlı kara operasyonunu engellemek istiyor. Rusya da devriyelerle vs. ile bu ötelemeye kerhen destek veriyor. Çünkü Türkiye ile ipleri koparmak istemiyor. Rusya ile dirsek temasında olan Türkiye'nin ABD ile derin ortaklığa giremeyeceğini hesap ediyor.
Peki Türkiye ve ABD, Suriye'de ne yapacak? Yeniden ortak olabilecekler mi? S-400-F-35/Patriot çatışması ne olacak?
Türk tarafı sürekli olarak "S-400 anlaşması imzalandı, ödemesi tamam mutlaka alınacak" derken ABD tarafı "S-400 alınırsa ciddi sonuçları olabilir" dedi. Geçen hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan "bu iş bitti" dedi, peşinden ABD ilk defa "S-400 alınırsa F-35'ler verilmez, Patriot'lar satılmaz, diğer silah sistemlerine de yaptırımlar gelir" diyerek net konuştu.
Ertesi gün Erdoğan yine S-400 işi tamam dedi ama peşinden "bu işi aklıselimle halledeceğiz" ifadesi kullandı. Aynı gün ABD'li bir emekli general, şimdilerde bir düşünce kuruluşu başkanı, "S-400 konusunda işin bittiği noktada değiliz, bu iş aklıselimle halledilmeli" dedi.
Aklıselim ifadesi böyle peş peşe gelince sanki parolaya dönüştü. S-400'lere nokta değil, virgül mü konulmuş gibi. İş bittiyse aklıselimle halledilecek olan ne acaba? Ayrıca anlaşılan o ki ABD'ye göre halen iş bitmemiş. Bu konuda da bir sessizlik hâkim. 31 Mart mı bekleniyor?
Evet, yerel seçimin gündemi bunlar değil ama iktidar patlamaya hazır bu sorunların üstünü örtüp 31 Mat sonrasına ötelerken muhalefet seçim gündemi değil ama fikri takip açısından, Türkiye'nin geleceği bağlamında niye sorup soruşturmaz, araştırmaz?
Peki ya Suriyeli sığınmacılar neden yerel seçim gündeminde yer almıyor? Yanlış dış politikanın bedeli en az 4,5 milyon Suriyeli sığınmacı artık iç politikanın ve yerel yönetimlerin bir numaralı sorunu aslında. İktidar Suriyelilere vatandaşlığın önünü açarak yanlışlara devam ediyor. Ekonomik krizin derinleşmesinde sığınmacılara harcanan 37 milyar doların etkisi çok büyük.
21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü'nün çalıştaylarında ve raporlarındaki bilgilere bakılırsa durum ürkütücü, Türkiye'nin demografik yapısı, Türk milletinin millî kimliği tehdit altında. Türkiye hızla Araplaşıyor. Bunu Türk yetkililer görmese de Putin'in sözcüsü Peskov "İstanbul, Arapça konuşmaya başlamış" diyerek deşifre ediyor.
Gerçek beka sorunuyla karşılaşmamak için milleti uyaran çözümler üretenlerin farkına varın. İktidarın "muhalefetin ittifakını" beka sorunu olarak gösteren sanal beka söylemlerine boş verin.
Doğru ele alınamazsa, Suriyeliler Suriye'ye gönderilemezse asıl beka sorunu oradan çıkacak. Ve bu da yerelden başlayıp genele yayılacak. Uyuma Türkiye!