Türkiye ABD'nin düşman listesinde
Türkiye'nin derdi kıtaları aştı, Maduro gündemin en tepesine oturtuldu. Halbuki Maduro'nun başkanlığını yaptığı Venezuela ile Türkiye arasında her alandaki ilişkilerin seviyesine ve kapasitesine bakılırsa bunun Türkiye'nin esas sorunlarını unutturmaya yönelik gündem dayatması olduğunu görürsünüz.
Venezuela olayında; ülkesini iyi yönetemediği çok açık Maduro'yu sevmek ve desteklemek zorunda değiliz! Türkiye'ye ilişkin altı boş medyatik mesajlarına kanmamak lazım.
Dünyanın en zengin ülkelerinden birisi olması gerekirken, halkın sefalet içinde yaşadığı ortada. İktidara geldiği andan itibaren üretimden ticarete, refahtan özgürlüğe her alanda çok keskin düşüşler yaşayan bir ülkeden bahsediyoruz.
Son 3 yılda ülkesini terk eden Venezuelalı sayısı Türkiye'ye gelen Suriyelilerin sayısına yaklaşıyor! Bunu sadece dış güçlerin müdahalesi, kumpas ve komplolarıyla açıklayamazsınız.
Demek ki ülkesine yönelik tehditler,i senaryoları öngörememiş, tedbir alamamış Maduro gibi kişilerin mağduriyet rolü oynamasına destek verilmemeli. Orada asıl mağdur olan halktır. Bu kafayla iktidarını sürdürecek Maduro, halkının sorunlarını çözemeyecektir.
Karşı çıkılması gereken ana unsur, ABD ve takipçisi emperyalist güçlerin tehdit ve şantajla o ülkede yeni hükümet ve yöneticiler dayatmasıdır. Ama bunun için illa ki Maduro'ya kişisel destek vermek gerekmiyor.
Aksine Maduro gibilere kendi şahsi geleceklerini değil yönettikleri devletin, milletin geleceğini tek öncelik olarak ele almaları telkin edilmeli, sorunu kendi millî güç unsurlarıyla çözmesi desteklenmelidir.
Maduro'ya "dik dur eğilme" dendikçe mevcut uygulamalarını sürdürecektir. Ama içinde bulunduğu durum sürdürülebilir değildir. Bu tür telkin, ülke içi politikaların değişmemesi ve devleti yönetememe sorununun çözülememesi demektir. Yani zayıflayan ve çöken iç cephe. İç cephe dağılırsa, çökerse dışarıdan gelen dayatmalara karşı koymak da mümkün olmayacaktır.
İşte içeride zayıfladığını, desteği ve kontrolü kaybetmekte olduğunu gören ABD, Maduro'yu indirmek için düğmeye bastı. Önceki gün yaptırımları açıkladı. Yaptırımların odağında ise doğal olarak dünyanın en büyük rezervlere sahip Venezuela'nın petrolü var. Ve tabii ki Venezuela'nın ABD'deki parası/yatırımları, tam 7 milyar dolar.
Maduro, dik dur eğilme sözlerine kendini fazlaca kaptırmış olacak ki bu öngörüsüzlüğünü de artırmış. Kendisini indirmeye karar vermiş ABD'ye petrol satmaya devam edeceğini söyleyebiliyor, ABD'deki varlıklarına el konabileceğini aklına bile getirmiyor.
Venezuela'ya uygulanan yaptırımlar, eğer süreç uzarsa, Maduro'ya destek veren ülkelere de yönelecek.
ABD Hazine Bakanı ile Trump'ın ulusal güvenlik danışmanı birlikte yaptırım kararını açıkladılar. Basın toplantısında ise arkalarında dünya haritası vardı. Maduro'ya destek veren ülkeler kırmızı, geçici başkan ilan edilen Guaido'ya destek verenler mavi ile işaretlenmiş.
Tabii haritadaki renk kodlaması önemli. Kritik bir mesaj veriyor. Diplomasi ve askerî harp oyunlarında mavi dost, kırmızı düşmanı simgeler. ABD kıtasındaki kırmızıları bölgesel ilişkiler bağlamında almak lazım. Maduro'ya 8 gün süre veren Avrupa, AB ülkelerini de mavi kabul edin.
Ama haritanın Avrupa-Asya bölümündeki kırmızılar dikkat çekici. Çin, Rusya, İran, ABD'nin ulusal güvenlik stratejisinde tehdit olarak listelenen ülkeler. Peki ya Türkiye?
ABD, Venezuela krizi bahanesiyle harita üzerinden Türkiye'ye sen benim düşmanımsın, düşman listemdesin diyor.
Ve bizi düşman olarak gören ABD, Suriye'yi terk edecek ve terk ettiği yerlerin kontrolünü Türkiye'ye bırakacak. İnandınız mı? Peki Suriye'deki politikalarının örtüştüğünü söyleyen ABD ve Türkiye, Maduro yüzünden neden düşman saflarda?
Belki de Suriye'de olup bitenlerin üstünü örtmek, gözleri başka yere çevirtmek için! Örneğin, ABD'nin Suriye temsilcisi Jeffrey Türkiye'ye geldi. Neler konuşuldu, gitti mi bilmiyoruz.
Bütün bunları kavrayıp doğru çözümü bulmak için devlet yönetimini, devletler-uluslararası ilişkileri kişiler üzerinden değil, kurumsal yapılar, hukuk ve meşruiyet üzerinden ele almak, şeffaf olmak lazım. Kişiler geçici, ülkeler kalıcı. ABD'nin o haritasında destekçi ve karşıtların Venezuela değil Maduro üzerinden işaretlenmesi bu anlamda dikkat çekici.
Bir devletin ülkenin egemenliğini, halkının geleceğini, dış politika hedeflerini tek bir kişinin iktidarına bağlayamazsınız. Belki Maduro gidecek kısa sürede ama Venezuela orada kalacak.
Bu nedenle yerel seçime giden Türkiye'de bazı partilerin ve liderlerinin kendilerinin seçilmesini Türkiye'nin bekasıyla özdeşleştirme söylemleri hem doğru değil hem de içi boştur. Türkiye 1946'dan buyana onlarca kez seçim yapmış, keskin iktidar değişikliği olmuş hiçbir zaman beka sorunu yaşamamıştır. Türkiye'nin beka sorunu değil, yönetilememe sorunu vardır. Seçimi kazanmak kaybetmek değil, ülkeyi iyi yönetememek beka sorununa yol açar.