Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Cahit Armağan DİLEK
Cahit Armağan DİLEK

Türkiye-ABD İlişkilerini kurtarmak ve Trump'ı kontrol etmek mümkün mü?

Trump adaylığı sürecince ve koltuğa oturduktan sonraki karar ve davranışlarıyla ABD'nin ve dünyanın dengesini bozdu. ABD'nin ve uluslararası örgütlerin kurumsal karar süreçlerini zorlayan, dışına çıkan bir tutum takındı. Bu, Trump'ın dengesiz bir yapıya sahip olduğu yorumlarına yol açtı.

Ancak Trump'ın başarılı iş adamı geçmişinin etkisiyle aşırı özgüvenle ve kâr-zarar mantığıyla hareket edip, Helsinki'de Putin'le birebir yaptığı görüşme gibi, kişisel pazarlıklarla ABD'nin kazanımlarını artırmaya çalıştığı gözden kaçmamalıdır.

Devleti CEO gibi yönetme anlayışı ABD kurumlarını ve ABD'nin müttefiklerini kaygılandırdı. ABD'li diplomatlar, senatörler, generaller Trump'ın tutumunun ABD ile müttefikleri/ortakları arasındaki ilişkileri zedelediği, koparma noktasına getirdiğini düşünüp son dokunuşlarla Trump'ın tamir edilemez kararlarının önüne geçtiler. Bakınız NATO zirvesinde yaşananlar.

Yaşananlar ABD Kongresini Trump'ı yasal düzenlemelerle kontrol almaya yönlendirdi. İki tasarı sunuldu. Birisi Başkan'ın Senato'dan onay almadan NATO'dan çıkma, anlaşmayı modifiye etmesini yasaklarken diğeri, Putin'le olduğu gibi uluslararası temaslarda birebir görüşmelerini engelleyecek düzenlemedir. Bakalım Trump'ı kontrol etmeye yönelik bu düzenlemeler dış politikasını etkileyecek mi, twit atarak ortalığı karıştırmasını engelleyebilecek mi?

Trump açıklamalarıyla uluslararası ilişkilerdeki dengeleri alt üst ediyor. Son örneği Amerikalı rahibin serbest bırakılması için Cumhurbaşkanı Erdoğan'a talimat görüntüsü veren twiti. Ancak, Trump bu hamlesinde tek başına değildi, yardımcısı Pence ile birlikte hareket etti yani bir ekip çalışması var. Özellikle Pence'in konuşmasındaki tonlaması ve seçtiği kelimeler kabul edilebilir değil.

Trump'ın Erdoğan'ı doğrudan tehdit eden, talimat verir gibi ifadelerine rağmen, koltuğa oturduğu günden itibaren Erdoğan yönetimi "Trump iyi, ama çevresi kötü" algısıyla ilişkileri ele aldı. Bunda, "devleti şirket gibi yönetmek" gerekir anlayışına sahip Erdoğan yönetiminin Trump'ın iş adamı olarak ekibini ağırlıklı olarak iş adamlarından oluşturması nedeniyle yönetim anlayışlarının örtüştüğünün etkisi var.

Buna göre, Trump aslında PKK/YPG ile iş birliği yapmak istemiyor, FETÖ liderini vermek istiyor, Türkiye ile hareket etmek istiyor ama çevresindeki derin Amerikan devletinin kötü adamları, kurumları buna izin vermiyor. Halbuki Suriye'de Obama'nın başlattığı PKK/YPG'ye askeri yardımda kesenin ağzını sonuna kadar açan, Menbic'te verilen sözleri tutmadığı gibi oradaki askeri varlığını artırıp Türkiye'yi oyalayan bizzat Trump'tır.

Son twitlerle "Trump iyi çevresi kötü" algısı çökmüştür. Ancak Trump/Pence'in açıklamalarına Türkiye'den verilen tepkiler basındaki yorumların aksine aslında hiç de sert değildir. Tehditlerin kabul edilemez olduğunu, Türkiye'ye talimat verilemeyeceğini söylemek sert karşı çıkış değildir. Her egemen devletin yapacağı açıklamalardır. Artık sözle karşılık verme aşaması çoktan geçmiştir, karşı somut eylem zamanıdır.

Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "ABD'ye göbekten bağlı değiliz... ABD güçlü ve samimi ortağını kaybeder" ve sözcüsü İbrahim Kalın'ın "...ilişkiyi kurtarmak ve ileri götürmek hâlâ mümkün olabilir" açıklamaları aslında Erdoğan yönetiminin bütün bu gelişmelere ve twitlere rağmen ABD ile birlikte hareket etmek istediğini göstermektedir.

Bu açıklamalar aynı zamanda Türkiye'nin karşı bir hareket yapmayacağı, ilişkilerin geleceğini ABD'nin inisiyatifine bıraktığını göstermektedir. Bu durumda, Türk medyasında Amerikan yönetiminde çatışma ve kaos şeklinde sunulsa da, ABD karar mekanizmalarındaki aktörlerin iyi-kötü polis rolünü oynadıklarını söylemek en uygunudur.

ABD'nin Amerikan Kongresine sunulan Türkiye'ye askeri ambargo uygulanması ve yabancı kredi almasının engellenmesine yönelik iki tasarı bunun ipucudur. Trump yönetiminin bu kararların çıkmasını engellemesi veya kendisine verilen yetkiye göre uygulamaması durumunda "Trump iyi, çevresi kötü" algısı yeniden öne çıkacaktır.

İşte bununla eş zamanlı olarak, eğer bir takas olarak başlamadıysa bile ev hapsine çıkarılan rahibin serbest bırakılması konusu, ki bu haliyle ok yaydan çıkmıştır, tam bir takasa dönüşecektir. Ancak iş adamı Trump, kârını maksimize etmek adına takasın seviyesini ve kapsamını büyütecektir.

Trump yönetimi ambargo ve dış kredi konularındaki engelleri kaldırma karşılığında sadece ABD iç politikasına etkisi olabilecek rahibin serbest bırakılmasıyla yetinmek istemeyecektir. Dış politikada da talepleri olacaktır. Bunlar da öncelik Suriye konusu olmak üzere Türkiye'yi çevreleyen kriz alanlarında olacaktır. Hep birlikte göreceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları