Türkeş’i anarken bir iftirayı gömmek -3-

Ecevit Kılıç’ın Türkeş üzerine kurduğu kurgular burada bitmiyor. Yıldız, şöyle diyor: “Özel Harp Dairesi’ni 27 Mayıs’çıların tasfiyesinden kurtaran ve en son dairenin Çankırı Gerilla Okulu’nda öğretmenlik yapan Alparslan Türkeş, kısa sürede nasıl Başbakanlık Müsteşarlığına oturmuştu?” Bu cümle başlı başına bir felakettir.
Türkeş, Özel Harp Dairesi’ni tasfiyeden kurtarmamış, sadece TMT’nin Kıbrıs ile ilgili çalışmalarının devamını sağlamıştır bir. İkincisi Gerilla Okulu Özel Harp Dairesi’ne bağlı değildir. Ve Türkeş’in ders verdiği 1949-1950 senelerinde Özel Harp Dairesi daha kurulmamıştır. Türkeş, Çankırı’da 2.5 sene kaldığını Hulusi Turgut’a anlatır. “Şahinlerin Dansı” adlı kitabın 80. sayfasında çok açık bir şekilde ifade edilmiştir bu. 1949-1950 seneleri anlamına gelir bu.
Üçüncü cümle ise tam bir felakettir. Türkeş nasıl kısa sürede Başbakanlık müsteşarlığına geldi sorusu içinde sanki Başbakanlık Müsteşarlığı Özel Harp Dairesi içinde bir mevkii imiş gibi ima vardır. Oysa Kılıç da bilmektedir ki Türkeş’in Başbakanlık Müsteşarlığının herhangi bir süre ile ilgisi yoktur. 27 Mayıs ihtilali ile ilgisi vardır. Bir yazar üç cümlede üç büyük hatayı ancak bilinçli olarak yapar.
Kılıç kitabında “Özel Harp Dairesi’nin merkezi yapısında görev almamasına karşın Türkeş, daire içinde etkin isimlerdendi. Daireye subay alımında en son testi özel harp öğretmeni olarak o yapıyordu” demektedir. Bu testleri nerede, ne zaman, nasıl yapıyordu belli değil. Eğer Çankırı’da öğretmenliği sırasında yapıyordu ise henüz kurulmamış bir daireye subay alıyormuş demek Türkeş. Kılıç devam ediyor: “Komando eğitimini tamamlayanlar Türkeş’in vatanseverlik testine katılmaya hak kazanıyorlardı. Sadece testi geçen subaylar Özel Harp Dairesi’nde göreve başlıyordu. Siviller biraz daha hafif olsa da aynı testlerden geçiyorlardı” demektedir. Bu cümleler Kılıç’ın fantezi dünyasının zengin olduğunu gösterir. Ancak yaptığı araştırmacılık adına çok ayıptır.
Kılıç şöyle devam ediyor: “Yeni döndüğünde artık Kurmay Albay’dı ve yeni görev yeri de Elazığ’dı. Bu sürede Elazığ’ı Özel Harp Dairesi’ne sivil unsurlar yetiştirme merkezlerinden biri haline getiren Türkeş, Milli Birlik Komitesi’nin içinde yer aldı.” Oysa 1958’de Elazığ’da görev yapan Türkeş 1960’da çoktan Ankara’dadır ve 27 Mayıs’ta Milli Savunma Bakanlığı NATO Koordinasyon Şubesi Müdürü idi. Elazığ’daki sivil unsurlar meselesi ise tam bir fantezidir. Türkeş’in Elazığ’da görev dışı esas mesaisini 27 Mayıs’ın hazırlıkları oluşturmuştur.
Kılıç iddia ediyor: “Nazar, savaş sonrasında Nazi yanlısı olan Alparslan Türkeş’le de Amerika’da CIA kampında tanıştı. Tanıştıran kişi ise Pentagon’da Türk Hava Kuvvetleri’ni temsilen bulunan ataşe yardımcısı Agasi Şen’di.” Türkeş’in Washington’da bulunduğu sırada Nazar ile tanıştığı doğru da bunun için CIA kampına gittiği doğru değildir.
Kılıç böyle bir çarpıtmayı Özel Harp Dairesi komutanlığı yapmış E. Org. K. Yamak’ın hatıralarını çarpıtırken de yapıyor. Kılıç şöyle diyor: “Türkeş de zaman zaman Yeni Delhi’den Kabil’e Akkoyunlu’yu ziyarete gidiyordu. İşte bu ziyaretler sırasında Türkeş ile tanıştı. Türkeş’in Kabil’e gelişlerini hiç kaçırmıyordu artık. Bu, Yamak için ikinci staj dönemi olmuştu. Hem de stajı Alparslan Türkeş’in yanında yapıyordu.”
Oysa bu konuda K. Yamak “Gölgede Kalan İzler ve Gölgeleşen Bizler” adlı kitabının 174. sayfasında şöyle demektedir: “Daha sonra aynı şekilde Yeni Delhi’ye atanan rahmetli Alparslan Türkeş de Afganistan’a Sayın Akkoyunlu’nun misafiri olarak gelecek ve bir sürede Kabil’de kalacaktı.” Bu ifadeden Kılıç’ın söyledikleri çıkar mı?
İşte iftira böyle bir şeydir.

Yazarın Diğer Yazıları