Türkeş’i anarken bir iftirayı gömmek -2-
Türkeş, değil özel harpçi olmak özel harp eğitimi dahi almamıştır. Türkeş’in Çankırı’da Piyade Okulu’nda gerilla dersleri vermiş olması, Özel Harp Dairesi ile ilgili bir kanıt gibi sunulmaya çalışılır. Oysa Türkeş, Çankırı’da Piyade Okulu’nda 1949-51 seneleri arasında öğretmenlik yapmış. Bu okulda hem “gerilla savaşı” dersine hem “savunma tabyası” derslerine girmiştir. Gerilla savaşı, özel harbin konularından sadece birisidir. Her gerilla savaşı dersi veren subay, özel harpçi değildir. Özetle; gerilla savaşı dersi vermesi onun özel harpçi olduğunun kanıtı değildir. Zaten Türkeş’ten gerilla dersini alanlar da özel harp subayları değil, piyade subaylarıdır. Üstelik bu tarihlerde Seferberlik Tetkik Dairesi henüz kurulmuş değildir.
Türkeş, Özel Harp Dairesi’nin kuruluşunda veya daha sonraki yıllarda bu dairenin çalışmalarında bulunmamıştır. Askeri sicilinde de böyle bir husus yoktur. Eğer Türkeş Özel Harp Dairesi’nde çalışsaydı, bu sicilinde bulunurdu. Aslında Türkeş, Özel Harp Dairesi’nin ne iş yaptığını tam anlamı ile ancak 28 Mayıs 1960’da Seferberlik Tetkik Kurulu’ndan görevli ve Harp Okulu’ndan arkadaşı İsmail Tansu gelip anlatana kadar bilmemektedir. İsmail Tansu, bu olayı çok açık bir şekilde “Aslında Kimse Uyumuyordu” adlı kitabında anlatıyor. Kılıç bu kitabı okuduğu ve Tansu ile söyleşi yaptığı halde Türkeş ile ilgili bu gerçeği kurmak istediği sahte gerçekliğe uymadığı için görmemezlikten geliyor.
Kılıç, İsmail Tansu’nu kitabından özet alıntı yaptığı 109. sayfada şöyle diyor: “Tansu bu gergin bekleyişe son vermek ve daireyle ilgili planları öğrenmek için Cemal Gürsel’e gitti. Ancak randevu verilen kişi Başbakan Müsteşarı olan Alparslan Türkeş oldu. İsmail Tansu karşısında Alparslan Türkeş’i görünce hem şaşırdı hem sevindi. Sevinmesi derdini rahat anlatacak olmasındandı. Çünkü Türkeş, Özel Harp Dairesi’ni ve görevlerini çok iyi biliyordu.” Bu anlatımdan sonra okuyucu şu soruyu sorma hakkına sahip oluyor. “Eğer Türkeş, Özel Harp’in kurucularından ise Özel Harpçi İsmail Tansu neden Gürsel’den randevu istesin ve tesadüfen Türkeş ile görüştüğünde şaşırsın?” Özel Harp Dairesi’nde efsane olan bir subay, hem de başbakan müsteşarı olmuş. Eğer Özel Harp Dairesi için bu kadar önemli bir subay 27 Mayıs’ın öncü kadrosu içinde ise neden Özel Harp Dairesi 27 Mayıs’tan habersiz ve dışında kalmış... Bu tür soruları artırabiliriz.
Üstelik İsmail Tansu, Türkeş ile görüşmesini Kılıç’ın özetlediği gibi anlatmıyor.(Aslında Kimse Uyumuyordu) “Türkeş’le daha önceden tanışıyordum.(...) O da öteki ihtilalci subaylar gibi kurulumuzu tanımıyordu. Yalan yanlış dedikodular nedeni ile kurulumuzdan kuşku duyuyorlardı.(...)Kurulumuzu tanıtmak ve gerçekleri anlatmak için Milli Birlik Komitesi’nde yakın arkadaşlarım vardı. Fakat ben bulunduğu makamı göz önünde bulundurarak Türkeş’e gitmeyi tercih ettim.(...) 28 Mayıs sabahı randevu almadan, tebrik etmek vesilesi ile Türkeş’in makamına gittiğimde beni dostça karşılayıp, kucaklayarak teşekkür etmiş ve oturmam için yer göstermişti(...)Beni dikkatle ve merakla dinleyen Türkeş ’Anlat Tansu anlat, vaktim var. Bu çok önemli bir mesele, bulandırılan kafalarımız şüpheden arınsın’demişti.” Bunları okuduktan sonra Ecevit Kılıç’ın konuyu nasıl çarpıttığı bir kez daha meydana çıkıyor. Bir araştırmacı kaynağa sadık kalmak zorundadır.