Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

Türkeş ve CHP...

Yıllarca gerilim politikasından siyasi rant sağlayan AKP'nin maskesi düştü. Gerilimden nemalanmayı artık bu millet yemiyor. Siyasi gerilim bumerang misali gelip çıkaranı vuruyor. Siyaset bilimini kabullenmeyenler, alemi aptal; kendilerini uyanık sananlar körükledikleri gerilim ile aslında kendi ayaklarına sıkıyorlar. Ekonomi doktorası olduğu halde ekonomik çözüm adına bugüne kadar bir tek reçete sunamayan Devlet Bahçeli de ortaklarının alışkanlığını kapıp gerilimden siyasi kazanç sağlamak gibi bir hastalığa bulaştı. Parti içi muhalefet, rakipleri ile ilgili akla hayale gelmeyen iftiralardan çekinmediği gibi CHP'ye çatarak vaziyeti kotarma derdinde. Beka diyerek insanımızın zekası ile alay eden Bahçeli'nin tek derdi koltuk bekası. Öyle ki geceleri koltuğu elden gidecek diye uyuyamıyor. Tıp bilimi bütün psikolojik rahatsızlıkların uyku bozukluğundan kaynaklandığını belirtir. O elbette doktorların işi. Ehline bırakıp, CHP'yi her fırsatta hedef alan Bahçeli'ye CHP ile MHP arasındaki son on yıllık oy geçişkenliğini hatırlatalım. Bu gerçeğin farkında olan Deniz Baykal ve Kemal Kılıçdaroğlu, seçim öncesi ve sonrasında MHP seçmenine sürekli sıcak mesajlar vererek "Söz konusu vatan ise gerisi teferuattır" gerçeğinin altını çiziyorlar. Oysa Bahçeli hırçınlaştıkça puan kaybediyor.

***

1997'de ince(!) bir plan ile merhum Türkeş'in koltuğuna oturan Bahçeli'nin Türkeş'ten hiç bir şey öğrenmediği gibi, Türkeş'in çizgilerini, fikirlerini darmadağın ettiği de gerçek. Ömrünün önemli bölümünü hapislerde geçiren Türkeş, 1980 öncesinin kavga günlerinde bile CHP ile gerilime hiç girmediği gibi her fırsatta CHP yönetimi ve seçmeni ile hassas ilişkiler kurmaya gayret etmiştir. Türk siyasi tarihinde bunun en bariz örneği TBMM Başkanlığı seçiminde Türkeş, CHP'nin ılımlı ismi Zonguldak Milletvekili Cahit Karakaş'ın seçilmesini sağlayarak demokrasi tarihine geçmiştir. Aynı Türkeş, bölücü-yıkıcı terör örgütlerine karşı milliyetçi-ülkücü hareketi uyararak, CHP yönetimi ve seçmenleri ile iyi ilişkiler kurulması için partisinin teşkilatına defalarca genelge yayınlamıştır. Bunlardan biri 12 Haziran 1978 tarih, 78/445 sayı numaralıdır. On maddelik genelgenin 9'uncusu aynen şöyle: "Partimiz mensuplarının diğer siyasi partilere mensup vatandaşlarımız ile ve özellikle CHP'ye oy veren temiz, vatansever vatandaşlarımız ile diyalog kurmaları, bölücü ve kışkırtıcı hareketlere karşı bu vatandaşlarımızla birlikte tavır almaları, kardeşlik duygularını zedeleyecek her türlü hareketten kaçınmaya azami gayret göstermeleri şarttır."

12 Eylül'ün ayak seslerini hisseden Türkeş, kumpasçılara karşı uyanmış ve 14 Ocak 1978 tarihindeki bir diğer genelgede: "Partimiz mensupları, CHP'de dahil, bütün siyasi partilerimize, bu partilerin yöneticilerine karşı her türlü nezaket dışı söz ve davranışlardan kesinlikle kaçınacaktır. Diğer partilere mensup vatandaşlarımızı kendi partimize mensup vatandaşlarımızdan farksız olarak görmek, onlarla bütünleşmek her MHP mensubunun ısrarla duracağı husus olacaktır." diyor ve aksi davrananların "Yüksek Haysiyet Divanına sevk edileceğini" belirtiyor.

Tahriklere karşı uyanık olan Türkeş, 12 Ocak 1979'da İzmir Konak Sinemasında yapılan Küçük Kurultay'da şu sözleriyle camiayı uyarıyor: "Milliyetçi Hareket Partisi Türk Milletinin insanlarını hiç bir ayrım kabul etmeksizin doğulusu, batılısı, Karadenizli, Akdenizli, AP'li, CHP'lisi, MHP'lisi veya MSP'lisi veya partisizi, milletimiz insanlarının her birinin Cenab-ı Hakk'ın yarattığı birer mukaddes emanet olarak görüp en uzak köydeki fukara çobandan, çiftçiden, fabrikadaki kimsesiz işçiye kadar, esnafa kadar memleketimizin bütün esnafını insan sevgisi ve insan haysiyetine sonsuz hürmet zihniyetine dayanan bir iradeye kavuşturmanın mücadelesini veren partiyiz." ***

Yukarıda verdiğim örnekler merhum Türkeş'in 1980 darbesinden sonra Mamak'ta açılan MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davasında yaptığı savunmadan alınmıştır. Bu savunmayı kitap haline getiren ise "MAYAŞ Yayınları"dır. Bilmem bu MAYAŞ, MHP'nin Genel Müdürü ve Genel Sekreteri için ne anlam taşır! Hiç olmazsa yayınladıkları kitabı hatırlasınlar. Türkeş'in mirası üzerine hovardaca çöreklenirken O'nun teşkilata verdiği emri yerine getirsinler.

Merhum Türkeş ile en uzun röportajları gerçekleştirmiş, O'na son demlerine kadar en yakın gazeteciydim. MÇP ve MHP'nin 80'li, 90'lı yıllarında merhum Erdal İnönü, Hikmet Çetin, Murat Karayalçın ve Deniz Baykal gibi SHP-CHP Genel Başkanları ile kurdukları dostluk köprüsüne tanık oldum. İsmet İnönü aleyhinde bir tek sözünü kimse işitmemiştir. Türkeş en büyük Atatürkçü'ydü... CHP'nin Cumhuriyetin kurucu iradesi olduğunu her fırsatta hatırlatırdı. Çizgisinden sapmalarına dayanamaz, uyarırdı.

Ez cümle CHP, son yıllardaki en iyi propaganda dönemini yaşıyor. Bu konuya devam edeceğim...

Yazarın Diğer Yazıları