Türk yargısı sözde aydınlara mahkeme beğendiremiyor...
Taleplerine değil yasalara göre işleyen hukuka tahammülleri yok. İnsel, Belge ve Ağaoğlu’nun, haklarındaki “AB’den para alan aydınlar” yazısıyla ilgili tekzip başvurularını reddeden hakimlere linç gecikmedi
’Ermeniler’den özür kampanyası’nda başrol oynayan isimlerin, Can Ataklı’nın ’AB’den para aldıklarını’ iddia ettiği yazısıyla ilgili tekzip talepleri mahkemece reddedildi.
Ataklı, 31 Aralık 2008 tarihli yazısında, Yılmaz Dikbaş’ın Gaflet-Dalalet-Hıyanet adlı kitabını kaynak göstererek, bazı gazeteci, yazar ve sivil toplum kuruluşu yöneticilerinin AB’den 70 bin euro ile 1 milyon euro arasında değişen miktarlarda fon aldıklarını yazmıştı.
Ataklı söz konusu yazıda, fonlandığı iddia edilen kişilerle ilgili olarak şu soruları yöneltmişti: “Tamamı kamuoyu tarafından tanınan bu gazeteciler gerçekten çeşitli isimler altında Avrupa Birliği fonlarından bu paraları aldılar mı? AB hangi amaçla bu fonları kullanıyor, karşılığında nasıl bir hizmet arıyor?”
Saylan kabul etti
Bu sorulara cevap alamayan Ataklı, birkaç gün aradan sonra, listeyi yayınlamakla kalmayıp, paraların nerelerde kullanılmış olabileceğine dair düşüncelerini de paylaşmıştı.
Listedekilerden bazıları da; örneğin Türkan Saylan, yürüttüğü projeler için bu fonlardan yararlandığını kabul etti. Ahmet İnsel, Murat Belge ve Adalet Ağaoğlu ise, önce Vatan Gazetesi’ne birer tekzip metni gönderdi. Bu metin yayımlanmayınca da, mahkemeye başvurdu. Ancak İstanbul 1. Sulh Ceza Mahkemesi, “ilgili gazete nüshalarının ibraz edilmemesini gerekçe göstererek Ağaoğlu’nun; suç isnadı bulunmadığı gerekçesiyle de İnsel ve Belge’nin tekzip talebi” ni reddetti.
Devleti suçladılar
Mahkeme. “Tekzip talebinde bulunanların, kimilerine göre, Türk Milletinin geçmişini ve tarihini ağır bir sorumluluk altına sokacak ve yine Türk Milleti ve Türk Devletini uluslararası sahada belki de hukuken sorumlu tutmaya ve sanki suç işlemiş olup, bundan pişmanlık duyup ikrar eden konumuna düşürecek bu masum gibi gözüken kampanya, fikir ve düşünce özgürlüğü kapsamında ve ahlaken de erdemli bir davranışmış gibi sunulsa bile; aynı görüşü paylaşmayanların; tarihsel ve düşünsel açıdan direnç göstermelerinin de fikir ve inanç özgürlüğü kapsamında kaldığı kuşkusuzdur” diyerek, “Sözü geçen yazının tamamen; fikir ve düşünce özgürlüğü ile bunun doğal bir yansıtma biçimi olan basın özgürlüğü sınırları çerçevesinde kaldığı”na karar verdi.
Bu karardan hoşlanmayan özürcüler, “Bianet” adlı internet sitesinde İnsel, Belge ve Ağaoğlu’nun vekili Avukat Haluk İnanıcı’nın İstanbul 1. Sulh Ceza Mahkemesi hakimi Cavit Marancı hakkındaki suçlamalarını yayınladılar.
Adı Soros bağlantılı kurumlar arasında geçen Bianet, mahkemenin tekzibe konu yazıdan çok “özür kampanyası” nı tartıştığını iddia etti.
Öfkeli ve saygısız
İnanıcı’nın “Bilmediği bir konuda yanlış bir gerekçe yazdı” dediği Hakim Marancı, “Ret kararımıza hukuki gerekçelere ilaveten öfkeli ve saygısız tabirler kullanarak konuyu şahsileştiren tekzip talebinde bulunanlar vekilinin tutumunu garipsiyoruz...” dedi.
Her fırsatta, hukuk devletinden, demokrasiden, insan hakkından bahseden sözde aydınların ikinci hedefi
İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemes Hakimi Sevim Efendiler oldu. Çünkü Efendiler de, “Sulh Cezanın verdiği kararın ” usul ve yasaya uygun “ olduğuna” kanaat getirmişti.
Yargının, taleplerini değil de yasaları uygulamaya koymasına tahammül gösteremeyenleri savunmak da, özür kamnpanyasının ileri gelenlerinden Baskın Oran’a düştü. Oran hakimleri “üzerine vazife olmadığı halde ideolojik nutuk atmakla” suçladı.
++++++
Bu da can pazarı açılımı
Hukuk ve insan hakkı ihlalleri dolayısıyla, birçok kişi ve kurum için maddi-manevi yıkıma yol açan Ümraniye Operasyonu ’bölge halkını çok mutlu ettiği için’ aynen devam edecekmiş
Başbakan Erdoğan Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya’ya Ergenekon konusunda açıklamalar yapmış. Başbakan, Ergenekon soruşturmasının yavaşladığına ilişkin bir soruya ellerini yana açarak “insaf” diye cevap vermiş ve “Bölge halkının çok mutlu olduğu açılımlardan biri Ergenekon, nereye varırsa varsın devam edecek” demiş.
1- Bölge halkı neden Ergenekon’dan bu kadar mutlu?
2- Bölge halkını mutlu etmek için mi kimi TSK mensupları “katil” konumuna sokulmak isteniyor?
3- Ergenekon’un devamı için sınırımızın dışından telkinler var mı?
4- Bu soruşturmanın devamı halinde siyasi destek sözü verenler var mı?
5- Ergenekon savcıların yüksek görev bilincinin sonucu değil miydi, Başbakan bu açıklamalarıyla “müdahil” olduğunu itiraf etmiyor mu?
6- Başbakan ne zaman “nereye varırsa” dese ertesi gün önemli biri tutuklanıyor, şimdi sırada yine birileri mi var?
* Can Ataklı / Vatan
++++++
Hani sarhoş olmamıştın?
Erdoğan medyanın önünde ‘az iç’ uyarısı yaptığına göre, İvedik ailesinin yalanladığı Yeni Hayat rezaleti doğruymuş demek...
Başbakan Erdoğan, uçaktaki sohbette Emre Aköz’e ‘çok kilo almışsın, dikkat et’ dedi. Aköz ‘sigarayı bırakınca 11 kilo aldım’ yanıtını verdi. Erdoğan ‘kilo için asıl içkiyi biraz azalt’ tavsiyesinde bulundu. Aköz bunun üzerine ‘efendim üçte bire indirdim’ diye devam etti. Başbakan ‘O kadar azalttıysan çok iyi’ diyerek memnuniyetini dile getirdi. Aköz baktı hava iyi ‘Sayın Başbakan işte bir tek sizin yanınızda içiyoruz’ diye espri yaptı. Başbakan da anında yanıt verdi: ‘Ertuğrul Bey de (Özkök) hep öyle söylüyordu.’
* İsmail Küçükkaya / Akşam
++++++
Haddini bil kerata!
Bedirhan Şimşek, cezaevinden bana yolladığı mektubunda ne yazıyor: “Seni öldürmem gerekiyordu... Benim öldürmemem, öldürülmeyeceğin anlamına gelmiyor. Düğmeye basıldığında öldürüleceksin...”
Arkadaşı Tufan Yücel’e yazdığı mektupta demiş ki: “ İlhan Selçuk’u öldür. ”
Bak sen kerataya... Hem Ergenekoncu, hem de benim bu örgütün liderlerinden olduğumu bilmiyor... Ben hem lider.. Hem kurban.. Öyle mi?.. Şimşek haddini iyice bilsin ki ben onun bildiği liderlerden değilim...
Beni tanımayanın gözünü patlatırım...
Beni öldüreceklermiş...
Nah öldürürler...
* İlhan Selçuk / Cumhuriyet
++++++
TRT’nin dublörü Erdoğan mı?
Vakti uyan oturup izlesin... Pazar sabahları TRT 1’de gösterilen ’sığır çobanları, Apaçileri yola getirirken’ içerikli, ’yoğun sosyal mesaj kaygılı’ filmlerde yok yok!.. Her biri gerçek birer Amerikan misyonerlik şaheseri olan filmlerdeki hristiyanlık propagandası, kızılderililerin veya zenci kölelerin asimilasyonu, pardon doğru yolu buluşu sahnelerine alışmıştık... Ama daha 1900’lerin başlarında, bu ’üstün insan tipi’nin sahip olduğu kehanet gücünden habersizdik.
Orhan Ecemiş adlı Milliyet okuru izlemiş, Melih Aşık’a bildirmiş. Geçtiğimiz pazar sabahı TRT’de gösterilen Kanlı Kıta adlı filmde kovboy arkasındakilere şöyle bağırıyormuş:
“Durmak yok, yola devam...”
Huzurunuzda, kuracakları sömürge imparatorluğunun yüzyıl sonraki stratejik taşeronunun parolasını, taaa o günlerden öngören kovboylar alemini tebrik etmek isterim...
Tabi bu kovboy-Erdoğan özdeşleştirmesinde, TRT’nin dublaj ekibinin parmağı yoksa!...
++++++
Rekortmen dosya
Dünya adalet tarihinin rekorudur. Adalet adalet olalı beri, bir dosya bir adalet makamından öbür adalet katına en fazla 20 günde 30 günde gitmiştir.
Tekerlek bulunmadan...
Ata eğer vurulmadan...
Tren icat edilmeden...
Dosyalar gelmiş, dosyalar gitmiş fakat hiçbirinin hedefine ulaşması 169 günü bulmamıştır.
Sürünerek gelseydi...
Kaplumbağaya bağlansaydı...
Karıncaya binseydi...
Daha hızlı gelirdi.
Yukarıda Allah, aşağıda biz kulları hepimiz biliyoruz ki; bu dosya bilinçli, amaçlı, kötü niyetli olarak geciktirildi.
Türkiye ayağındakilerin de adalet önünde hesap vermeleri için bu dosyanın Türkiye’ye gelmesi gerekiyordu.
Gecikti! Geciktirildi.
* Necati Doğru / Vatan
++++++
Vah... vah...
Avanta çıkmamış
Bulgaristan’daki Ataka partisi Türkiye’nin, “Osmanlı döneminde uyguladığı Bulgar soykırımı” nedeniyle özür dilemesini istemiş, okurumuz Ercan Düz, şöyle demişti: “Burnumuzun dibindeki Bulgarlar’a da soykırım uygulamışız ama ben bunu bizim ikinci cumhuriyetçi ve özürcü arkadaşlardan değil de elin Bulgar’ından öğreniyorum. ?”
Sevgi öğretmen, Ercan Düz’e cevap yazmış. Diyor ki: İkinci cumhuriyetçiler durup dururken özür dilemezler. Bulgaristan konferans daveti, üniversitede ders verdirme gibi bahanelerle ceplerine biraz para koymalı. En azından avanta geziler düzenlemeli. Aydınımızın kitabı varsa satışı için çaba göstermeli falan ki... Bizimkiler aniden travmalar içine girip tarihiyle yüzleşsin, binbir türlü özür dilesin.
* Melih Aşık / Milliyet
++++++
MİNİ YORUM
Milliyetçiliğin tepkisel olma nedeni
Telefonda heyecanı, duygusu tanıdık bir ses. “Emekli eğitimciyim” dedi. Ama belli, eğitimciliğin emekliliği yok. Sordu: “Biz niye herşeyi size bırakıyoruz.” Duraladım. Hemen arkasından ikinci soru: “Başbakan’a, Cumhurbaşkanına çıkıp itirazlarını, önerilerini sunacak, kampanyalar, bildiriler hazırlayacak, gündemi belirleyecek, tartışmaları ‘başlatacak’ bir milliyetçi aydın kitlesi yok mu?” Okuyarak öğreniklerimize kaynaklık eden onca milli düşünür, yazar, akademisyen var aslında? Nerdeler? E, her yerdeler ! O zaman niye yok gibiler? Milliyetçilikle ilgili, dönemsel yükselişler ve tepkisel hareketlere muhtaçmış algısının kolaylıkla yaratılabilmesi de bununla ilgili olabilir. Milliyetçiliği belirleyici ve etkin kılacak, milli bir sivil toplumun mimarı olmaya kimler aday?