Türk “virüsü”ne karşı “yeni yazılım”
Kültür ve Turizm Bakanı değil Apple CEO’su çünkü...
Ertuğrul Günay’dan değil rahmetli(!) Steve Jobs’tan devraldı koltuğu;
Yazılım güncelleyecekmiş!
***
Ömer Çelik’ten bahsediyorum.
Bir hafta kadar önceydi. Tuttu
dedi ki;
“19. yüzyıla ait ulus-devlet yazılımı, her demokratik talebi bir virüs gibi görmüş ve buna karşı bir anti virüs programı geliştirmiş. Halbuki bu durum, o yazılımın bu demokratik talepleri karşılayamadığını gösterir. Demokrasiler bütün dünyada yazılımını güncelledi. Biz ise yıllar boyu yapamadık.”
Hazır AKP’nin “Anayasa’nın değiştirilemez maddelerinin değiştirilmesi” yönünde bir teklif hazırladığı iddiası tartışılırken, bu “yeni yazılım” ne menem bir şeymiş, sorgulayan çıkar belki.
(Biliyorum canııım Ahmet İyimaya yalanladı ‘değiştirilemez maddeleri değiştirecekler’ iddiasını. Ve fakat, hatırlayın bir zamanlar “Oslo” da yalandı. “İmralı” da yalandı. Bırakın “müzakere”yi, “pazarlığı”, eline ip versen Apo’yu neredeyse asacaktı!
Sonradan “neden kandık” diye başımızı taşlara vuracağımıza, biz yol yakınken yapalım ikazımızı...)
***
Çelik’in söylediğine göre “fabrika ayarlarına geri dön” komutu olmayacakmış hazırladıkları “yeni
yazılım” da.
Niye?
Bu sorunun cevabı, “fabrika”nın, bu millete Kurtuluş Savaşı yaptıran ve kazandıran, dev imparatorluk coğrafyasının en kıymetsiz parçası sayılarak kaderine terk edilmiş harap ve bitap Anadolu’da “millet” olmayı öğreten, Cumhuriyet’i kurduran “ayar”ı verdiği tarihte;
1919’da!
***
Biliyorlar bu millet etnikçilikten, dincilikten, mezhepçilikten, adam sendecilikten, sinmişlikten sözün özü bünyesine bulaşan her türlü virüsten arınıp “fabrika ayarlarına” döndüğü takdirde aslında Havza’ya dönecek;
Devletin terör örgütüne karşı silah bırakmasına çalışanlara karşı “ordular terhis edilmesin, silahlar teslim edilmesin” diyecek!
“İşgal”i kınayacak, yurdun dört bir yanında düzenleyeceği mitinglerle “hükümet”i de “milli sanayi” de “yeniden yapılanma” ya davet edecek!
Biliyorlar, bu millet “fabrika ayarlarına” döndüğü takdirde, aslında Amasya’ya dönecek;
Bu derin uyku halinden uyanıp fark edecek;
“Vatanın bütünlüğü milletin bağımsızlığı tehlikededir. Hükümet aldığı sorumluluğun gereğini yerine getirememektedir. Bu durum milletimizi yok olmuş gösteriyor.”
...ve harekete geçecek:
“Milletin bağımsızlığını,
yine milletin azim ve kararı
kurtaracaktır.”
Biliyorlar, bu millet “fabrika ayarlarına” geri döndüğünde, aslında Erzurum’a ve Sivas’a dönecek;
“Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür, parçalanamaz.
Her türlü işgal ve müdahaleye karşı millet hep birlikte direniş ve savunmaya geçecektir. Manda ve himaye kabul edilemez” iradesi bu vatanın her karış toprağında yeniden filiz verecek ve “eyalet yasası”na onay verenler, bir daha o Meclis’in kapısının önünden bile geçemeyecek!
***
Çelik’in “yeni yazılım” dediği o şey var ya;
Hazırlandığı iddia edilen Anayasa teklifinden başka bir şey değil kanımca.
İçinde;
Atatürk yok!
Türk yok!
Milliyetçilik yok!
“Yeni Anayasa”nın pardon, yine karıştırdım “Yeni yazılım”ın virüsleri bunlar!
Bunlardan birini gördüğünde “hata” veriyor sistem; başlıyor “vıııyyyyyk, vıııyyyyk” ötmeye.
Efendim?
O ötenler “ekip otoları”nın sirenleri mi?
Niye?
Silikon Vadisi’nin bütün imkanlarını kullanarak tasarladığınız “anti virüs” programının gücü yetmiyor mu Orta Anadolu bozkırlarında üretilen bu “devlet”in, “virüs” diye “tanıttığınız” “genetik şifreleri”ni tasfiyeye!
Siz hangi millettensiniz
Yaşınız, mesleğiniz hiç fark etmez, karşınızdaki öğretmeniniz ise esas duruşa geçilir!
Üniversitedeyken, onun bölümünde olmamama rağmen, bir dönem -öğrencilerinin hayranlıkla dinlediği- dersini aldığım İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdülkadir Donuk aradı önceki gün. Bir teklifte bulundu:
- O soruyu her gün sorar mısın?
Hani, “Türk” kelimesinden rahatsızlık duyan devlet ve siyaset adamlarına “hangi millete mensupsunuz” diye sormuştum ya, kastettiği soru o.
Prof. Dr. Donuk, Genel Türk Tarihi alanının sayılı isimlerinden. O “çok önemli bir soru” diyorsa, öyledir. Nokta. Her gün olur mu bilmem ama bugün yeniden soralım bakalım:
“Siz hangi millete mensupsunuz Sayın Gül?
Siz hangi millete mensupsunuz Sayın Çiçek?
Siz hangi millete mensupsunuz Sayın Erdoğan?
Siz hangi millete mensupsunuz Sayın Arınç, Sayın Çelik, Sayın Bağış, Sayın Babacan, Sayın Şahin, Sayın Kuzu...
- Türk müsünüz, değil misiniz?”