Türk profesörün eşi nasıl rehin alındı?
Türkiye'de "gerçek aydın kimdir, kime aydın denir" sorusuna hiçbir zaman yanıt bulunamadı. Bu soruya net cevap verilemediği gibi, "ülkesini seven, ülkesi için çabalayan" kişilere "aydın" sıfatı takıldığına da şahit olamadık!
Bunun belki de en son örneği Aziz Sancar… Türkiye'de kimsenin tanımadığı Sancar için Nobel'i kazandığı gün "Etnik kimliği şöyle, bak şurada doğmuş…" denilerek hemen bir sınıfa koymaya çalıştılar.
Baktılar bu maya tutmadı, bu sefer de kendi sapkın düşüncelerini söylettirmeyi denediler. Hiçbiri tutmayınca da bir baktık ki Aziz Sancar'ı parlatmaya çalışan ekip birdenbire ortadan kayboldu. Sancar'ın başarıları, gayretleri geri plana atılmaya başlandı.
Çünkü Sancar, "En büyük hayalim Türk Birliği'ni görmek" demişti, çünkü Sancar "Geldiğim noktayı Türkiye'ye borçluyum" demişti, çünkü Sancar İngilizce röportajlar vermek yerine Türkçe'den vazgeçmemişti. Ve haliyle işler değişmeye başladı!
Sancar'ı "Türk milleti, Türklük" dediği için unutturmaya, "aydın" kategorisinin dışına almaya, ismini fazla anmamaya başladılar.
***
Bir başka örneğimiz Prof. Dr. Erhan Aydın…Kamuoyunca çok tanınmayan gerçek bir Türk aydını, bir Türkolog… Türk yazıtları üzerine çok önemli ve değerli araştırmaları var. Türklerin ilk yazılı metinlerini inceliyor, araştırıyor, kitaplaştırıyor, sunumlar yapıyor. Tarihimize ışık tutuyor.
Ama aylardır çözülemeyen bir sorunun tam ortasında.
Eşi Mihriban Tursun Hanım bir Uygur Türk'ü ve Çin Vatandaşı… Yaklaşık 5 yıldır her iki ülkenin resmi yasalarına göre evliler. Mihriban Hanım, annesinin rahatsızlığını haber alır almaz Urumçi'ye gidiyor. Annesine yetişiyor, görüşüyorlar. Buraya kadar her şey normal… Ama geri dönüş yolunda Çin Devleti "Türkiye'ye gitmene izin vermiyorum" diyerek, Mihriban Hanım'ı alıkoyuyor.
Prof. Aydın haberi alır almaz ne yapacağını şaşırıyor. Hemen konsolosluk, büyükelçilik, Dışişleri derken her yere haber salıyor, durumu izah ediyor, yazılar yazıyor, dilekçeler veriyor. Ancak değişen hiçbir şey olmuyor.
Mihriban Tursun tam 8 aydır, eşinin yanına Türkiye'ye dönemiyor.
Her ikisi de perişan durumda.
Konuyla ilgili olarak Prof. Dr. Erhan Aydın ile bir süredir iletişim halindeyiz. Dün attığı son mesajında çarpıcı ifadeler kullanıyor, "Eşim Mihriban Tursun, annesinin rahatsızlığı nedeniyle 9 Nisan 2018'de, Çin Halk Cumhuriyeti, Xinjiang Uygur Özerk bölgesinin başkenti Ürümçi'ye gitmek zorunda kalmıştı. Ürümçi'deki resmî makamlar, eşimin tekrar evine dönmesine izin vermedi. O günden bugüne çok mücadele ettim. Hem Türkiye'deki Çin Büyükelçiliğinden hem de Pekin'de bulunan Türk Büyükelçiliğinden yardım istedim. Bugün 8 ay olmak üzere ve Çin makamları hâlâ bugün yarın demek suretiyle oyalamaktadır. Eşim ile birlikte; Çin aleyhinde herhangi bir siyasî olaya karışmadığımızı, Çin-Türkiye ilişkilerine zarar verecek herhangi bir girişimde bulunmadığımızı, Pekin'de bulunan ve 2 yıl görev yaptığım Minzu University of China'da konuk öğretim üyeliği yaptığım sırada Çin-Türkiye ilişkilerinin daha da güçlenmesi için elimizden geleni yaptığımızı da eklemek istiyorum. Evliliğimiz 5 yıl önce hem Çin makamları hem de Türkiye makamları huzurunda gerçekleşmiş resmi bir evliliktir."
İşte bir Türk aydının, bir profesörümüzün çektiği eziyet.
Çin istemiyor diye onlarca Uygur Türk'ünü havalimanından içeri almayan Türkiye, kendi vatandaşı için neden harekete geçmiyor?
Prof. Dr. Erhan Aydın sahipsiz midir? Türk Devleti ve makamlarını Prof. Dr. Erhan Aydın'a sahip çıkmaya ve eşinin bir an önce Türkiye'ye getirilmesi için harekete geçmeye davet ediyorum.
"Keşke Yunan galip gelseydi" diyenleri ziyaret eden zihniyet; vatanına, milletine bağlı ve Türklük için çalışan, çabalayan akademisyenine, gerçek bir Türk aydınına sahip çıkmıyorsa, bulundukları makamları işgal etmesin!