Türk Milliyetçileri: Sorun ne!
Lif lif, damar damar milleti birbirine bağlayan bağlar çözülmektedir. Etnik, mezhep ve azınlık bölücülüğü kelimenin tam anlamıyla gemiyi azıya almıştır. Türkiye’de Türk milletine aidiyet duymak resmen suç haline getirilmiştir. Türkiye’ye, Türk kimliğine ait ne kadar değer varsa hepsi suçlu ilan edilmiş bulunmaktadır. Bölücülük değil bütünlükçülük, ihanet değil vatanseverlik, mandacılık değil ulusalcılık yargılanır olmuştur. Bağımsızlık, egemenlik ve özgürlük gibi kavramların eskidiğini asıl olanın AB ya da ABD’nin değerleri daha çok onların çıkarları olduğunu savunanlardan etraf geçilmez olmuştur. PKK’nın itirafçı teröristlerinin itibarı zirveye vurmuş bulunmaktadır. İtirafçı ve Mehmetçik katili teröristlerin her söylediğine keramet atfeden bir medya terörizmi ile Türkiye karşı karşıyadır. Hahamlar, psikoposlar ve misyonerler adeta Türkiye’nin yükselen yeni değerleri olarak itibar üstü itibar görmektedir.
Durum vahimdir!
Televizyonu, gazetesi, sineması, tiyatrosu, sermayesi ve siyasetiyle elin adamları bu ülkenin kaderi üzerinde söz sahibi olmuştur. Türk milletine, tarihine, kimliğine değerlerine ne kadar düşman varsa hepsi bugün baş üstünde tutulmaktadır. Ermenilerden “özür”, AB’den medeniyet dilenenler yükünü tutmakla kalmamış Cumhuriyete de meydan okur hale gelmişlerdir. Türkiye’nin bugününden değil geleceğinden de Türk milliyetçileri dışlanmıştır. Devlet kadroları ülkücü kadrolardan temizlenmiştir. Türkiye’nin birliği ve bütünlüğünden yana olanların yalnız kendileri değil çocuklarına da devlet kapıları kapanmıştır. Ülkenin bütün imkânları sonuna kadar azınlıkçı, bölücü, bölgeci ve mezhepçilere açılmıştır. Kurtuluşu teslimiyette, sorunlardan çıkışı tavizde bulanlar ülkenin tepesine yerleşmiştir.
Durum vahimdir. Vahamet de yalnızca AB ile ABD’nin Türkiye’ye nüfuz aktarma girişimleriyle ilgili değildir. Sorun milli devleti düşman olarak gören unsurların, milli düşünce sahiplerini çözmek kendi yandaşlarını ise birleştirmek stratejileri de değildir. Aksine bu sonucun oluşmasında özelde ülkücü/milliyetçi genelde ise milli devlet ve cumhuriyetin değerlerine bağlı kesimlerin gelecek vaat eden bir birlik içinde olmamaları ortaya çıkarmıştır.
Özüne düşman siyaset!
Sorun bir zamanlar dava arkadaşım dediği insanları bir anda düşman ilan edebilen, kırk yıldır Türk milliyetçiliği için çekmediği çile kalmayan; dışlandığı halde milliyetçi/ülkücü çizgisini bozmayan insanlara fütursuzca sırtını dönen anlayıştır. Bunun şahıslarla da bir ilişkisi yoktur. Gerçek bir idealist için asıl olan fikirlerdir, inançlardır ya da denilen şeydir. Şahısların ölümlü; inançların ve fikirlerin ise kalıcı olduğunu bilenler şahısların değil davaların peşinde giderler. Kuşkusuz, menfaat birliğini fikir birliği sananlardan, bu olguyu idrak etmeleri beklenemez.
Her tarafa savrulmuş kadroları, esnetilmiş değerleri, ihmal edilmiş nesilleri ve çiğnenmiş yeminleriyle Türk milliyetçileri ülke gündemini tayin etmekten her zamankinden bugün çok daha uzaktadır.