Türk Millî Eğitimindeki ‘Menzil Davası (!)’
11 Eylül 2023 Pazartesi günü yeni eğitim öğretim yılına girdik. Öğrencilerine kılavuzluk edecek yüz binlerce öğretmenimiz, yardımcı yüz binlerce görevli ve istikbalimizin sahibi milyonlarca çocuğumuz ders başı yaptı.
Eğitimin durumuna 1-3 Eylül’de Uşak’ta yapılan bir toplantıyla birlikte göz atmakta fayda var. Toplantının sahibi ÖNDER İmam Hatipliler Derneği. Türkiye’nin son yirmi yılında varlar. Her yıl düzenlenen toplantılara üniversite salonları ev sahipliği yapıyor, devlet ricali katılıyor. Her yıl protokolde devletin en üst makam sahiplerinden konuşmacılar oluyor.
Peki, bir derneğin bu kadar destek bulmasındaki sebep ne diye bakınca karşımıza yine “menzil” rotası çıkıyor. “Menzil”, yani, Türkiye’nin ve Türk Milletinin götürülmek istendiği ideolojik hedef. Ayrıca bir sistem meselesi de. Bunun en açık örneği Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın derneğin 2019’daki genel kurulunda yaptığı konuşmada var. Erdoğan, “Bunu sadece ve sadece nasıl bir Galatasaray Lisesinden mezun olan, bir Galatasaray Lisesinin marka olarak önemini ortaya koymaya çalışıyorsa, Kabataş'tan mezun olan ortaya koymaya çalışıyorsa ben de tabii ki bir imam hatipli olarak bunu ortaya koymaya çalışıyorum.” diyor. Burada, Erdoğan’ın mezun olduğu okulun adı yok. Ayırt edilmeksizin bütün imam hatipler var. Yani bir sistemden bahsediyor.
“Dava içinde” yoğrulanlar
Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş bu yıl yine konuşmacıydı. Daha konuşmasının başında “İmam hatip davasının içinde” yoğrulduklarını söyledi. Bu dava için de “Türkiye’nin yeniden varoluş mücadelesi” dedi ve uyardı, “asla unutulmamalı…”
Numan Kurtulmuş’un, “Nitelikli gelecek için sağlam bir mefkûreyi ortak millî hedef hâline getirmek mecburidir” ifadesi de var. Devamında “Bu mefkûreyi yürütecek sağlam bir toplumsal yapı ve bu yapıyı gelecek nesillere devredilmesinden” bahsetti.
Bu cümleler ilk bakışta itiraz edilebilir değil. Ama hemen arkasından gelen “…mezhep, meşrep, ırk, köken, toplumsal sınıf gibi farklılıkların bir kenara bırakılarak, Osmanlının geçmişte yaptığı millet sistemi üzerinden, o anlayışı yeniden güçlendirerek yolumuza devam edeceğiz” dedi.
Görüldüğü gibi “dava” ve “menzil” açıkça anlaşılıyor. Hedef, Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşlık tanımı ve egemenlik yapısının değiştirilmesi.
İlk gün yapılan panelde MEB Din Öğretimi Genel Müdürü de konuşmacıydı. “ İmam hatip okullarımızın gelecek vizyonu nedir?” sorusuna cevap verdi. Sözünün girişinde, “İmam hatiple buraya çok uzun yoldan geldik. ÖNDER olarak geldik. Çok badireli olarak geldik. 28 Şubatları yaşadık, 15 Temmuz’u yaşadık… Kaldığımız yerden devam ediyoruz. Sonucu da 2040’ta, 2050’de alacağız.” dedi. Konuşan devletin bir bürokratı. Siyasetçi değil.
Söylediği başka bir cümle daha da dikkat çekici. Yeni müfredat hazırlıklarından bahsederken, “gençliğimizin güncel itikadî ve fıkhî konularla ilgili kafalarında oluşan sorulara çözüm önerilerine değinmek istiyoruz” dedi. Anlaşılan her yerde karşımıza çıkan sahih din anlayışı burada da var. Bu cümleden anladığımız da benim düşündüğüm gibi düşüneceksiniz yaklaşımının hâkim olduğu. Düşünce özgürlüğünü kısıtlayan bir yapı var.
Matematik hakikati daha da aydınlatır
Türkiye’de ortaöğretim; genel ortaöğretim, mesleki ve teknik ortaöğretim ve din öğretimi olarak üç bölüm. Bu bölümlerin öğrenci sayılarıyla, bütçelerine baktığımızda ilginç veriler görünüyor. (Bilgiler 15 Aralık 2022 tarihli MEB 2023 Bütçe Raporundan alınmıştır.)
Temel eğitimde de okul öncesi eğitim, ilkokul ve ortaokullar vardır. Ortaokullar genel ve imam hatip ortaokulları olarak iki kısımdır. İmam hatip ortaokulları dışındaki okullar Temel Eğitim genel Müdürlüğüne bağlıdır. İmam hatip ortaokulları Din öğretimi Genel Müdürlüğü bünyesindedir.
(Temel eğitimde 4.186.994 öğrenci var. Bu sayı okul öncesi, ilkokul ve ortaokul öğrencileri toplamı. Ortaokuldaki öğrenci sayılarıyla harcama miktarlarını ayırt edecek bir veri bulamadığım için ayrıntıya giremedim.)
Sadece yukarıdaki tablo hakikati biraz daha açığa çıkarıyor. Arslan payı davanın (!) geleceğine ayrılıyor. Diğerleri artık geriye kalandan sebepleniyorlar. Asıl soru, ne yapıyorlar da bu kadar harcama gerçekleşiyor? Diğer liselerden farklı kılan ne? Yoksa özellikle mi böyle yapılıyor? Teknik eğitimde malzeme giderleri var, onun yüksek olmasını anlarız. İmam hatiplerde bu gider nasıl artıyor?
Hepsi bu kadar mı?
Değil elbette. İmam hatip liselerinde Akademik Danışma Kurulu da oluşturuluyor. Diğer liselerde yok. Bu kurulda “varsa protokol yapılan tarafın resmi temsilcisi” de var. Bu ifade de MEB’in “2023 Yılı Kurumsal Mali Durum ve Beklentiler Raporu(ndaki) Kâr Amacı Gütmeyen Kuruluşlara Yapılan Transferler” kalemini hatırlattı. Haziran ayına kadarki bu bütçe gerçekleşmesi 2.566.319.731 TL. Aklımıza da TÜGVA, TÜRGEV, ENSAR vs geliyor.
Sadece bunlarla bile eğitimdeki ideolojik “menzil” açıkça ortadadır. Eğer çocuklarımıza millî bir ülkü verilecekse yukarıda bahsedilen hedef millî değildir. Hatta gayri millîdir. Sandıktan ben çıktım o halde benim her yaptığım millîdir ve meşrudur da denemez.
Millî Eğitim Temel Kanunu’nun ilk temel ilkesi genellik ve eşitliktir. Yasa, 4. Madde’de, “Eğitimde hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz.” şeklinde hükme bağlanmıştır. Yapılanlar hem hukuka aykırıdır hem de kul hakkına tecavüzdür.
Bu dönem yöneticilerinin çok sevdiği Necip Fazıl, “Allah’ın on pulunu bekleye dursun on kul / Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul. // Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa…” diye şikâyet ediyordu ya(!) Aslında bu şiirin ilk mısrası da onlara: “Durun kalabalıklar bu cadde çıkmaz sokak”. Devamını küçük bir harf değişikliği ile okuyalım: “Durun, durun, bir dünya iniyor tepem(n)izden, / Çatırtılar geliyor karanlık kubbem(n)izden…”
Bütün bunlar iktidarı destekleyen Türk milliyetçileri tarafından da takip ediliyor mu acaba?