Türk Milletine Suikast
“Geçmişi öğrenelim, gezip anayurtları;
Görelim, hangi tasa öldürmüş Bozkurtları!
Çevirelim gözleri on dört asır önceye;
Sonra bugüne dönüp dalalım düşünceye...
Seni özünden vuran düşmanın kimmiş dünkü?
Göreceksin ki, yine aynı düşman, bugünkü!”
Güncel araştırma-inceleme dalının doruğu olarak bildiğim ve gördüğüm Yılmaz Dikbaş’ın, Togan Yayınları arasından çıkan son kitabı “Türk Milletine Suikast”ı okuyunca yâdıma hemen Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun “Bozkurtların Destanı”ndan bu dizeler düştü.
Evet, düşman aynı, kuşak ve güncellik farkı var yalnızca. Dikbaş, bunu karşılaştırmalı olarak gösteriyor, kanıtlıyor.
Örnekleyelim azıcık:
Sözüm ona tüm uluslara kendi kaderini tayin hakkı tanınmasını isteyen o ünlü ABD Başkanı Wilson demiş ki “Türkiye diye bir ülke kalmayacak ki büyükelçi tayin edeyim.” Neden öyle demiş? Çünkü ABD’nin bugün olduğu gibi o gün de Kürdistan ve Ermenistan projeleri vardı.
“Mevlana, Moğol işbirlikçisi ve Türk düşmanıydı.” Dikbaş bu savına ilişkin yeterli ayrıntı veriyor. Neden veriyor bu ayrıntıları? Çünkü Fethullah Gülen onun dün yaptığını, Amerika bağlamında bugün yapıyor. Yani “gücü elinde tutana biat etme ahlakı”.
Hani Osmanlı’nın çözülüşü sırasında kurulan ya da kurdurulan bir “Kürdistan Teali Cemiyeti” vardır. Bu cemiyet ne talep etmiş biliyor musunuz? Karadeniz’e çıkış, İskenderun’da liman, Fırat ve Dicle’den tam yararlanma ve Musul Vilayeti... Peki bugün ne istiyorlar, bundan farklı mı? Bakın 1. Dünya Savaşı sonları ile Kurtuluş Savaşı başlarında Kürtleri kışkırtmakla görevli İngiliz İstihbaratçısı Binbaşı Noel bir raporunda ne diyor: “Urfa’da konuştuğum aşiret reisleri, Urfa’ya bir Kürt Vali atanırsa, onun emrine uyacaklarını söylediler”. 25 Mayıs 2013 günü Amerika’nın Sesi Radyosu’na konuşan Ahmet Türk, Güneydoğu’da valileri halk seçtiği takdirde, Tayyip Erdoğan’ın “Başkanlık” isteğini kabul edeceklerini söylüyor. Paralellik mi arıyorsan, işte budur Efendi!
Koçkiri İsyanı, zorlukla, Nurettin Paşa ve Topal Osman’ın gayretleriyle bastırılıyor. Fakat daha sonra isyancılara insanca davranmadığı için Nurettin Paşa hakkında Meclis’te soruşturma açtırılıyor, bu soruşturmayı Atatürk önlüyor. Ya bugün? Farklı mı?..
Dikbaş dostumun bu kitabında, Doğu Perinçek ve arkadaşlarının geçmişteki söz ve eylemlerine ilişkin de son derece çarpıcı ve tüyler ürpertici bilgiler var. Bugünün Perinçek’ini bu köşede çok destekledim, fakat dünün Perinçek’i de bilinmeli, bilinmeli ki her şey yerli yerine otura. Oturtalım:
-6 Ağustos 1989, 2000’e Doğru Dergisi’nde Doğu Perinçek şöyle yazmış: “PKK Ordulaşıyor: Doktor Baran (o dönemin en ünlü teröristlerinden biri... örgüt içi infazla öldürüldü.) komando taburuna meydan okuyor: ’gelin buradayız’diyor”. 3 Eylül 1989’da ise Perinçek “Dağlarda gerilla barınmasın diye, Ordu orman yakıyor” diye yazmış.
-Ve o zamanlar Sosyalist Parti Genel Başkanı olan Doğu Perinçek’in 2000’e Doğru’nun 29. sayısında yayımladığı bir “Demokratik Federal Emekçi Cumhuriyet Programı” var. Tam 15 maddeden oluşuyor. Ne yok ki? Türk-Kürt Federasyonu’nun savunulduğu bu programın 1. maddesinin 1. cümlesi şöyle: “Kürt Milleti, kendi kaderini tayin hakkına kayıtsız, şartsız sahiptir. Eğer isterse ayrı bir devlet kurabilir.”