Türk milleti topyekûn şehittir, çünkü...
PKK ile sürdürülen 25 yıllık mücadeleye bakarak diyoruz ki...
Askerlikte en yüksek rütbe mareşallik ise, “Asker millet” olan Türk milleti 7’den 70’e mareşaldir ve yine İslâm inancına göre birer misafiri olduğumuz şu değersiz dünyanın en büyük rütbesi “şehitlik” ise, Müslüman Türk milleti de kahir bir ekseriyetle daha bu dünyada iken en azından toprağa abdestsiz basmayanlar kadar “şehitlik mertebesine” ermiş bir millettir; bundan hiç şüpheniz olmasın...
Çünkü...
PKK demek Haçlı demek, PKK demek Siyonizm demek ve tabii PKK ile mücadele demek de Haçlı ve Siyonizm’le ve tabii onların içimizdeki uzantılarıyla mücadele demektir. Zâten PKK, ASALA terör örgütünün yerine Haçlı/Siyon ittifakının SSCB dağıldıktan sonra ortaya çıkacak yeni Türk devletleri ile Türkiye Cumhuriyeti’nin irtibatını kesmesi için kurdurulup Müslüman Türk’ün başına belâ edilmiş bir cinayet şebekesidir.
Bunun böyle olduğu belgeler ve tarihi itiraflarla ortaya çıkmıştır.
İşte bu sebeplerden evet Türk milleti toptan mareşal, toptan şehittir...
Çünkü tam 25 yıldır işte bu Haçlı ve Siyonist mihraklar ve onların içimizdeki maşalarıyla maddî ve mânevi mücadele etmekte ve bu meydan savaşını tıpkı Çanakkale ve tıpkı Milli Mücadele’de olduğu gibi zaferle noktalamaktadır. Sakın ola ki zafer bunun neresinde demeyiniz. Bu savaş maddi-mânevi, iç ve dış bütün cephelerde devam etmektedir ve Türk milleti yine tek başınadır, yine yalnızdır. Ayakta olduğuna göre yenilmemiş demektir ve onun için mareşaldir. Bu millet 25 yıl süresince hemen her gün evladını, eşini, kardeşini bu Haçlı/Siyon ittifakı ve işbirlikçilerinin saldırılarında şehit vermiş ama, “Yeter artık bana ne devletin bütünlüğü, bana ne vatanın bölünmezliğinden” dememiş, aksine her celp döneminde evlatlarını cepheye ellerine kınalar yakıp davul zurna eşliğinde halaylar çekerek, “Ya şehit ol ya gazi” dualarıyla göndermiştir, hâlâ da bu duygu ve dualarla göndermektedir.
Yine 25 yıl süresince bu Haçlı/Siyon orduları ve yerli işbirlikçileri ile savaşında yüz milyarlarca dolar maddî bedel ödemiş. Ödediği ve ödemekte olduğu bu bedeller yüzünden tarlası susuz, çoluk çocuğu işsiz, sofrası ekmeksiz kalmış ve fakat o bu konuda da bir defa bile olsun, “Ben artık bedel ödemek istemiyorum” dememiş, bunu aklının ucundan bile geçirmemiştir.
Bu ne büyük bir direnç, bu ne büyük bir sabırdır ve dünyanın hangi milleti Türk milleti ile bu konuda eşdeğer olabilir!
Daha da önemlisi...
25 yıldır malı ve canı ile, evladı, kardeşi ve üç günlük evlilikten sonra doğmamış çocuğunu taşırken şehit verdiği körpecik eşi ile her türlü bedeli bağrına taşların en sert ve en ağırını basarak ödemesine rağmen asla bir “Türk-Kürt çatışmasına” meydan vermemesi, bunu aklının ucundan bile geçirmemesi, onun ne kadar “olgun bir millet” ve onun ne kadar “samimî bir mümin” olduğunun göstergesi değildir de nedir!
İşte bu millet fotoğrafının bütününe bakarak diyoruz ki...
Eğer bu millet 25 yıldır sürdürdüğü bu büyük meydan savaşlarını kazanmış bir mareşal ise ve yaşarken şehitlik makamının bütün renk ve kokularını ruhuna sindirmiş, adeta evliyalaşmış bir millet ise; sivil ve asker her makam ve rütbedekilerin bu mareşale ve daha yaşarken onu şehitlik rütbesine yaklaştırmış bu manevî değerlere şapka çıkarmalı, saygı duymalı, iki de bir onu Haçlı/Siyon ittifakının değer yargılarıyla sigaya çekme, ona rota çizme, ona akıl verme ve hele onun fıtratında olan bu güç ve değerlerle bugüne kadar kazandıklarını kendinden bilme, ben yaptım zannetme sıradanlığına düşmemeleri aklın ve vicdanın gereğidir...
Her kim bu milletten bu değerleri sökmeye çalışırsa bilsin ki o aslında PKK’ya, o aslında PKK’nın kurucuları Haçlı/Siyon orduları lehine çalışıyor demektir.
Bu, onlar bunun farkında olsalar da böyledir, olmasalar da böyledir...
Düşünün bir kez, çocuğundan çok köpeklerini seven bir Batılı, arkasında bütün dünyanın olduğu böyle bir örgütle 25 yıl bu mücadeleyi verebilir mi?
Veremez...
Türk anne-baba çocuğunu kendi canından çok, manevi değerleri ve vatanını da çocuğundan fazla sevdiği için bu işler böyle olmaktadır vesselâm...