Türk Mezarı’ndan ve Orta Doğu’dan ricat

AKP Hükümetinin Orta Doğu’da 2003’te Süleymaniye baskını ile başlayan mağlubiyet zinciri, Kerkük’ün KDP-KYB tarafından işgali, Kürdistan’ın kurulması, Mavi Marmara gemisine İsrail savaş gemilerinin baskın yapması, uçağımızın Akdeniz’de Suriye tarafından düşürülmesi, gümrük binalarımızın ve Reyhanlı bombalamasının hesabının sorulamaması, nihayet Ayn el-Arap’ta ABD-PKK ittifakının galip gelmesinden sonra Süleyman Şah’ın Türbesi’nden Türk Ordusu’nun geri çekilişi ile yeni bir aşamaya ulaşmıştır. Ege Denizi’nde 2004’te bir çok Türk adasının Yunan ordusu tarafından işgal edilmesinden sonra ikinci kez vatan toprakları savaşılmadan terk edilmiştir.
1921’de İstiklal Harbi devam ederken, Büyük Millet Meclisi Hükümeti’nin Fransa ile yaptığı anlaşma çerçevesinde ‘Türk Mezarı’ diye anılan türbenin çevresi Türk toprağı kabul edilerek oluşturulan Süleyman Şah karakolu, 2015 Türkiyesi tarafından Türkiye sınırının 30 kilometre ötesinde iki terör örgütüne karşı korunamamıştır. Orta Doğu’ya önderlik yapma, şekil verme iddiasını Osmanlıcılık iddiası ile sık sık dile getiren AKP Hükümetinin Osmanlı Hanedanı’nın kurucusunun dedesine veya bir Selçuklu Beyi’ne ait mezarı bir terör örgütüne karşı koruyamaması, tarihin acı bir cilvesi olarak kayda geçecektir. Türbenin AKP tarafından havaya uçurulması ise türbenin IŞİD tarafından havaya uçurulmasını engellemek için gerçekleştirilmiştir. Böylece AKP Hükümeti, bir türbeyi havaya uçuran iktidar olarak tarihe geçecektir. Türk Ordusu’na “Fatih Camisi’ni havaya uçuracaklardı” kumpasının kurulmasına izin veren bir iktidarın düştüğü bu durum, bir yandan da ilahi adaletin tecellisi olarak görülebilir.
Bütün bunlar kadar vahim olan husus ise Türkiye’nin tükenen caydırıcılık gücüdür. Bölgenin en büyük ordusuna sahip olan Türkiye, iki terör örgütünün Türk ordusunun bir birliğine saldırmasından korkarak, Türk toprağı olan bir bölgeden geri çekilmiştir. Yapılması gereken, askerlerimizin geri çekilmesi değil, aksine mevcut asker sayısının artırılması, ateş gücünün yükseltilmesi olmalıydı. Türk Ordusu’nun güçlü bir birliği senelerden buyana Kuzey Irak’ta konuşlanmış durumdadır. Bu birliğe yönelik ağır baskı ve tehditlere rağmen hiçbir saldırı gerçekleşmemiştir.
Öte yandan gerçek adı ile “Türk Mezarı” veya resmi ve soğuk adı ile Süleyman Şah Saygı Karakolu’ndan Türk Özel Kuvvetlerine mensup subay ve astsubaylar çekilmese ve bir IŞİD saldırısı gerçekleşseydi ne olurdu? Amerikan ordusunun Musul ve Rakka’ya yönelik Nisan 2015’ten itibaren kara gücü ile Irak ordusu ve peşmerge güçlerine destek vereceği bir operasyonun planlamaları sürüyor. Muhtemelen bu operasyona Türk hava üslerinden kalkan Amerikan uçakları da destek verecektir. Ankara’da endişe, Amerikan ve Irak ordusunun saldırısı üzerine, IŞİD’in zayıf halka olarak göreceği ve ele geçirip psikolojik savaşta kullanacağı Türk Mezarı’na hemen saldırmasından kaynaklanmıştır.
Bir an için bu senaryonun gerçekleştiğini düşünelim. Şimdi neler olacağını adım adım inceleyelim: Washington, Ankara’ya “Dikkat, Musul operasyonu başlıyor” mesajını verecektir. Genelkurmay Başkanlığı sınır hattındaki özel kuvvet birliklerini, topçu ve mekanize birlikleri ve hava kuvvetlerini alarma geçirecektir. IŞİD’in Türk Mezarı etrafında toplanması İHA’lar ile tespit edilir edilmez, Türk Hava Kuvvetleri’nin zaten sınırda keşif yapan uçakları, Suriye hava sahası üzerinde uçuşa başlayacaklardır. IŞİD’in Türk Mezarı’na ilk mermiyi sıkmasından 2-3 dakika sonra Türk savaş uçakları, IŞİD hedeflerini bombalamaya başlayacaklardır.
Ayrıca topçularımız, saldırının başlamasından bir dakika sonra verilen koordinatlar çerçevesinde saldıran IŞİD güçlerini ağır bir ateş altına alacaktır. Bu iki saldırı dalgasını sınır bölgesinde konuşlu olan savaş helikopterlerinin saldırısı izleyecektir. Savaş helikopterlerinin hemen ardından karargâhta yapılan hesaplamalara göre 20. dakikada bölgeye gelen özel kuvvet güçleri, IŞİD ile çatışmalara başlayacaktır.
Tank birlikleri ve mekanize tugay ise 30 dakika ile 2 saat arasında mayınlı arazi koşulları dikkate alındığında savaşarak bölgeye ulaşacaktır. Özel harp birliklerinin 20 dakikada bölgeye ulaşması için gereken önlemler alınmıştır. Türk Mezarı’na bir saldırının başlamasından en çok 15 dakika sonra saldırı helikopterleri ve savaş uçakları tarafından saldıran unsurlar, büyük ölçüde imha edilmeye başlanacaktır. Türk Mezarı ve Saygı Karakolu’nun çevresi büyük ölçüde düz bir arazidir. Saldıran gücün saklanma imkânı yoktur. Ayrıca Türk Mezarı ve Karakolu üç tarafı sular ile çevrilidir. Bir saldırı esnasında köprünün havaya uçurulması ile IŞİD’e mezar ve karakola ulaşmak için sadece bir yön kalacaktır. Türk Mezarı’nı savunan askerler, profesyonel asker ve özel kuvvet mensubudur. Yani iyilerin iyisi durumundadır. Özetle; ricatın hiçbir askeri izahı yoktur. Geri çekilmenin Hükümetin IŞİD ile çatışmama stratejisinin bir parçası olduğu ve seçim endeksli olduğu anlaşılmaktadır.
Bu geri çekilme, taktik planda 38 askerin yaşamını kurtarmış gibi gösterilebilir ancak Türkiye’nin stratejik geri çekilmesi olarak yorumlanacağı için önümüzdeki dönemde caydırıcılığı tükenmiş bir Türkiye’ye karşı IŞİD ve PKK dışında Orta Doğu’daki değişik istihbarat örgütlerinin saldırı iştahını artırabilecektir. Ayrıca, bu geri çekilme, IŞİD ve PKK’yı bölgede güçlendirirken, Türkiye’nin desteklediği bütün grupları zayıflatmıştır.

Yazarın Diğer Yazıları