Türk lobisi 2015'e hazır mı?
Ermeni diasporası sözde soykırım iddialarının yüzüncü yılına, Hollywood filmleri, belgeseller, dünya dillerine çevrilecek kitaplardan oluşan propaganda bombardımanıyla hazırlanıyor
2015 yılı sözde Ermeni soykırımının 100. yıl dönümü.
Duyumlarımıza göre;
-Dev Hollywood projeleri ile yeni filmler ve belgeseller yayınlanacak.
-Yeni kitaplar çıkacak ve bütün dünya dillerine aktarılacak.
-Soykırımı tanıyan ülkelerin yöneticilerine ödüller verilecek.
-İnternette propaganda bombardımanı devam edecek.
Diaspora harcadığı (harcayacağı) paraları Ermenistan’a verse, Ermeni halkı yokluktan kurtulur ama onların niyetleri bildiğiniz gibi Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesidir.
Büyük Ermenistan hayal
Tehcirden önce Ermenilerin, Anadolu coğrafyasında çoğunluk oluşturduğu bir tek şehir mevcut değildi. Hatta şehri bırakın kasaba yoktu. Belki bazı köyler ancak tamamen Ermeni nüfusa sahipti.
Tarihte de mesela Kayseri’de, sadece Ermenilerin yaşadığı bir mahalle yoktu. Mahalleler karma yapıdaydı. Türklerle - Ermeniler, Ermenilerle - Rumlar, Rumlarla - Türkler birlikte yaşamışlardı. Nüfusun yüzde 80’lere ulaşan oranı hep Türk ve Müslümanlardan oluşmuştur. Mesela, Efkere köyüne Ermeni köyü derler. Efkere, bir zamanlar dört mahalledir ve Çeşme Mahallesine Türkmen Evlad-ı Sinan oymağı yerleşmiştir. Yani Anadolu coğrafyasında Türklerin ve Müslümanların yerleşmediği, yurt edinmediği hiçbir bölge yoktur.
Böyle bir coğrafyada Büyük Ermenistan hayalini dün ya da bugün kuranları anlamam mümkün değil.
Ermenistan’ın bugünkü nüfusu yaklaşık 3 buçuk milyondur. Dünyadaki diaspora Ermenilerinin nüfusunun ise 4 - 5 milyon arasında olduğu söylenebilir. Bunların en fazla olduğu yer 1 milyona yakın nüfusla ABD, 500 bine yakın Ermeni’nin yaşadığı Fransa’dır. Kalanlar dünyanın dört bir tarafına yayılmış durumdadır. Ayrıca Suriye, Ürdün ve Lübnan gibi ülkelerde de bir miktar Ermeni nüfus vardır.
Karalama harekatı başlıyor
Ermeni diasporası, 2015’e kadar devasa 10 film ile meydana çıkacakmış ki, Türkiye için büyük bir karalama harekatı olacak.
Türkiye istediği kadar Osmanlı Arşivlerini açsın, istediği kadar tarih kitabı çıkarsın, sempozyum yapsın, bildiriler sunulsun, sadece bir filmin yapacağı tahribatı önleyemez. Dünya kamuoyu, sizin arşivlerinizi bilmez, Türkçe yazdığınız tarih kitaplarını zaten okuyacak halleri yoktur. Dünyadaki insanların çoğu, seyrettiği bir filmin etkisinde kalır, okuduğu bir romanın etkisinde kalır. Sıradan insanların dünyasında bilimsel yayınların yeri yoktur. O hayatı düz bir mantıkla ele alır. Her gün Ermeni meselesine kafa yoracak hali yoktur. Bir film izler, bir roman okur, bütün tarih kafasında aydınlanmıştır, her şey bununla sınırlı kalır.
Türkiye ile Azerbaycan’ın sinemacıları bir araya gelmeliler ve sürekli bu konuya kafa yormalıdırlar. Her iki devlet, bu tür projelere ciddi kaynaklar ayırmalı, ayrıca özel sektör de bu konuda taşın altına elini koymalıdır.
Fitili ateşleme zamanı
Bugüne kadar 150 ülke soykırımı tanımışsa diaspora denilen bir avuç insanın yaptığı hummalı çalışmanın meyveleridir bunlar. 2015’e kadar da çok ciddi çalışmalar için kollarını sıvayanlara karşı yapabileceğimiz tek şey onların yaptığı gibi yapmak ve filmlerle, belgesellerle, romanlarla dünya kamuoyuna çıkmaktır.
Fitili ateşleme zamanı geldi ama bu kez de işi TRT’ye havale edip birkaç dizi ile işi geçiştirmek isterlerse o zaman yapacak bir şeyimiz kalmaz.
* Burhanettin Akbaş
++++++
Açmazsanız küseriz
Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Edibe Sözen, ünlü Hollywood yıldızı Kevin Costner’ın “demokratik açılım” çalışmalarına tam destek verdiğini bildirdi.
Minik serçe, Vodafoncu Zülfü, İborotti ve diğerleri...
Bred Pit, Corç Culuni, Ancelina Coli, Kıristiyano Ronaldo, Deyvid Bekım, Mihael Şumaher, Felipe Massa, 50 Sent, Madonna, Haydar Dümen ve Sibel Kekilli’den de açılıma destek bekliyoruz valla küseriz.
* Osman Ergin
++++++
Türkiye’nin mihenk taşı
Hükümet olmak kesmedi bunları, devlet olmak istiyorlar..
Ve hiçbir zaman hedeflerine bu kadar yaklaşmamışlardı..
Çaycıdan başyazara, çıplak üyeden genel başkana kadar; başçavuştan orgenerale, asistandan rektöre kadar esir alındılar..
Gazete ve televizyonlar günboyu teslim ol çağrısı yapıyor.
Meydan okuyor Başbakan: “Bedeli ne olursa olsun!”
“Açılım” Türkiye’nin denek taşı oldu. Mihenk taşı..
Kaç ayar bağımsız Türkiye, kaç ayar ABD ve AB’ye uşaklık çıksın meydana..
* Hilmi Kayıhan
++++++
Yedi ay öncenin kehaneti:
DA-FOS ÇIKACAK
Davos’ta, kâğıttan kaplan Erdoğan’dan bir kahraman yaratılmaya çalışıldı.
29 Mart yerel seçiminde hezimete uğrayacağı anlaşılmış olan Erdoğan’ın güç kaybının önlenmesi gerekiyordu.
Toplum mühendisliği devreye sokuldu.
Makro BOP, mikro Türkiye
Gücünü kaybetmiş, reytingi düşmeye başlamış bir Erdoğan ile BOP’un yürümeyeceği, Irak’ın kuzeyinde kurdurulması istenen sözde Kürt - özde ikinci İsrail - devletinin hayata geçirilemeyeceği, Türkiye’nin öyle kolayca parçalanmayacağı net olarak görülmüştü.
Bütün bunların gerçekleşmesi için ABD’nin, İsrail’in, AB ülkelerinin Türk halkının gözünde kahramanlaştırılmış bir Erdoğan’a ihtiyaçları vardı.
Erdoğan yeniden parlatılmalı, reytingi yükseltilmeli idi.
İsrail’in 28 Aralık tarihinde Gazze’ye başlattığı saldırısına ve bebekleri bile katletmesine, dünyada en şiddetli tepkiyi Türk halkı göstermiş, Cuma camilerinden çıkışlarda protesto gösterileri yapılmıştı. İşte bunu fırsata dönüştürmek isteyen ABD ve müttefikleri, Erdoğan’ı Türk halkına kahraman olarak sunmak fırsatı yakalamışlardı.
Davos’ta gerçekleştirilen kabadayılığın fos çıktığını kısa sürede herkes görecek, İsrail ile ilişkilerin tam da ABD’nin istediği boyutlarda süreceğine tanık olacağız.
Altın boynuzu iade et
Erdoğan, RP İstanbul İl Başkanı iken 8 Ağustos 1993 tarihli “Yörünge” dergisine şunları söylemektedir: “İsrail, zihniyet itibariyle insan denilen mükemmel varlığı, varlık sebebi dışında tanımlayan emperyalist, şovenist bir anlayışın ifadesidir. Türkiye’nin İsrail’i tanımış olması tarihimiz açısından ciddi bir talihsizliktir. Bizim tarihimize sürülmüş kara bir lekedir. Ortadoğu’daki kanser mikrobu olan bu zihniyeti sulamak, beslemek kadar büyük bir zulüm olamaz... İsrail’i devlet olarak tanımıyorum.”
Eğer Erdoğan yukarıdaki söyleminde ve Davos çıkışında samimi ise biz ondan Yahudi örgütünden 2004 yılında aldığı “Yahudi üstün hizmet ödülü olan Altın boynuz”u iade etmesini istiyoruz.
Var mısın Erdoğan?
O ödülü iade edebiliyor musun?
Hem o ödülü iade etmeyeceksin, hem de Davos’ta cart curt edeceksin.
“Hadi ordan sen de!”
* Sefer Çetinkaya (02.02.2009)
++++++
Gözyaşına sığınanlara
“Bugün bayram... Türkiye halkı, Türk ve Kürt, hiçbir bayrama bu bayrama girdiği havayla girmemişti. Çoktandır yitirilmiş ’birlik ruhu’hiçbir bayram öncesi, bu bayram arefesinde olduğu kadar canlanmamıştı.”
Endişeli bekleyiş
Cengiz Çandar, Radikal gazetesindeki köşesinden başbakana övgüler yağdırdığı 20 Eylül 2009 tarihli yazısını bu cümlelerle bitiriyor.
Onlar (yani Cengiz Çandar ve onun zihniyetindekiler) ısrarlı ve bilinçli bir şekilde “Türkiye halkı” dese de, biz bıkmadan “Türk halkı” demeye devam edeceğiz.
Hem Çandar’a cevap olarak, hem de benim gibi düşünen milyonlarca insan adına rahatlıkla söyleyebilirim ki “Türk halkı olarak hiçbir bayrama, bu bayrama girdiğimiz kadar mutsuz, umutsuz ve yarınımızdan endişeli girmemiştik. Bizi bir arada tutan ‘birlik ruhumuz’ hiçbir bayram öncesi, bu bayram arifesinde olduğu kadar zedelenmemiş, iyileşmeye başlayan yaralarımız hiçbir bayram öncesi, bu bayram arifesinde olduğu kadar kaşındırılmamış ve hiç bu kadar derinleştirilmemişti.”
Sessiz çığlıklar
Akşam televizyonlarda ana haber bültenlerini izliyorum.
Şehitliklerde evlatlarının soğuk mezar taşlarını öpen anaların sessiz çığlıkları...
Ve bir “Türk anasının”, insanın yüreğini burkan, iliklerini donduran cümlesi:
Bayram gelmedi
“Bayram, bize bu bayram da gelmedi...”
Ne olduğunu kendilerinin dahi bilmedikleri bataklıktan kurtulmanın yolunu, “yandaş televizyon ekranlarında” gözyaşı dökerek arayanlar ve onlara methiyeler düzenler şunu bilmeliler ki, şehit analarına gelmeyen “bayram”, “Türk halkına” da gelmemiştir.
* İsmail Hakkı Aydın
++++++
Tarihçinin ütopyası
Çakma kahraman başlıklı yazını dikkatle okudum. Aklıma takılan bir başka kahraman gazeteci geldi; “Türkler Anadolu’ya 1071 de girdi” bu ifadesinin sahibi Murat Bardakçı.
Türk’ler15 bin yıldır dünyanın çeşitli yerlerinde var. Bunları ispatlayan Prof.Dr. Necati Demir. Aynı bilgiyi Kazım Mirşan söyledi. Bunları Ceviz Kabuğu programında defalarca dinledim. Bu gazeteci, tarihçi vs. ünvanlı kişi işine gelmeyen bilgiler olduğunda hemen “yazılı kayıt olmayınca inanmam” diyor.
Sık sık “Osmanlı sürse imiş; II. Ertuğrul veya bilmem kaçıncı Osman padişah olacakmış” senaryolarıyla yaşadığı halde, “Türk Birliği”ne ütopya diyor.
Tarihle ilgili kaç program yaptı, bir tek Gazi Mustafa Kemal Atatürk hakkında hiç konuşmadı.
* Hasan Çiçek
++++++
Osmanlı’nın akıbeti
Osmanlıyı bile kurtaramayan Osmanlıcılık, nasılsa 21.yüzyılda modern Türkiye’ye kurtuluş yolu diye yutturuluyor.
Halbuki basit bir idrak bile; Türk devletinin, Osmanlıyı yıkan söylemlerle yükseltilemeyeceğini, bilakis aynı şekilde dağıtılacağını görür. Determinizme ve tarih mantığına aykırı bu ısrarla yoksa aynı âkıbet mi amaçlanıyor? Türküm demenin zararları, milliyetsizliğin faziletleri gibi iddialarla yola çıkanlar Türkiye’ye güneydoğusunu kaybettirseler bile bu hesap bitmeyecektir, Osmanlı dağılınca bitti mi?
* Tarık Turan
++++++
MİNİ YORUM
Genel ahval üzerine
E-postaların yoğunluğu dolasıyla bugün de miniyorum hakkımdan feragat etmek durumundayım. Bir mesaj da “ülkenin genel manzarası” üzerine Fahri Yakar’dan. “PKK terörü, öldürüyor, yıkıyor, yakıyor, zor ve şiddetle devlete yeni şartlar dayatıyor. Hassasiyetler çiğnense de eskiden olduğu gibi üzerinde durulmuyor” diyen Yakar’a göre bu gidişten memnun olanlar da var. Kimler mi? “Bir liberaller, bir Avrupa, bir de Amerika!”