Türk kimdir sorusuna cevabım
Özellikle üniversite öğrencisi okuyucularım, zaman zaman “Türk” ün tanımını sorarlar. Ben de kendilerine genellikle kitapları öneririm.
Ama geçenlerde sevgili Afşın Selim www.haberiniz.com sitesi için benimle röportaj yaparken “Türk’ün karşılığı sizde ne; Türk kimdir?” diye de bir soru sordu. O soruya verdiğim yanıtı okuyucularıma sunuyorum.
“Hukukî tanımlamayı bir yana bırakırsak, şöyle diyebilirim: Benim için Türk, genel kabul görmüş tüm güzel davranış ve düşünüşlerle gönül sarayını inşa eden kişidir. Afşin Bey burada belirtmeliyim ki, dünyanın hiçbir dilinde ‘gönül’ sözcüğünün karşılığı bir sözcük yoktur. Gönül, yalnız Türk’ün dilinde vardır. Benim için Türk, ulu Tanrı’nın dünya insanlığına bir armağanıdır.
Son dört bin yıldır dünya üstünde kesintisiz olarak adından söz ettiren iki millet var; Çinliler ve Türkler. Çinlilerin dört bin yıl boyunca kesintisiz kendinden söz ettirmeleri kolay olmuştur. Çünkü Çinliler, yurt değiştirmeden kendi yurtlarında varlıklarını sürdürmüşlerdir. Ama Türkler öyle değil. O dört bin yıl içinde, Pasifik Okyanusuna burun veren Kamçatka yarımadasından Adriyatik’e kadar uzanan bir coğrafya hareketliliği içinde var olabilmek çok zordur. Dünya insanlık ailesi içinde bunu yalnız Türkler başarabilmiş. Tüm bu sözlerimden, bir ‘Avrupa hastalığı’ olan kaba bir ırkçı yaklaşım anlaşılmasın. Öylesi bir ırkçılık Türk’ün dünyasında barınamaz. Ama şu da var ki; Türk’ün aşağılandığı, yok sayıldığı, sıradan bir ‘etnik grup’ olarak sunulmaya çalışıldığı yerde ’Türk’ün ne olduğunu bilmeyenlere en keskin biçimde bildirilir. Bildirilmesi de gereklidir. Bence Türk -durağı uçmak olsun Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun dediği gibi- ‘Ulu Tanrı’nın soylu gözdesi’dir. Türk’ün ruhunu bir coğrafya parçası ile sınırlandıramazsınız. Türk’ün gönlü önce yurduna, sonra dünyaya açılan bir ulu saraydır. Türk’ün sevgisinden tüm yaratılmışlar pay alır.
Türk; M.Ö. 201 yılında Peteng yaylasında Çin ordusunu kuşatan, sonra da affedendir. Türk, 12. yüzyılda Türk ordusu karşısında perişan olan Haçlı ordusunun yaralı askerlerine ekmek, su veren; onları tedavi edendir. Türk, 1171 Karamık Beli (Miryakefelon) Savaşında Malazgirt’ten sonra Bizans’ı ikinci kez yenince, Malatya Süryani Patriği’ne ‘Efendim, bu savaşı sizin dualarınızla da kazandık’ diyebilen bir 2. Kılıçarslan’dır. Türk, Çanakkale savaşlarında 16 yaşındaki silahsız Anzak askerini öldürmeyen Mehmetçiktir. Türk, Başkomutanlık Meydan Savaşı bitiminde savaş meydanına serili Yunan ölüleri arasında 17 yaşında çelimsiz Yunan askerini görünce ‘Ah çocuk sen niye geldin buralara’ diye üzülen bir Mustafa Kemal Paşa’dır!
Türk korkusuzluktur. Türk, öfkesine sabır gemi vurandır. Aynı zamanda Türk, yüce değerler için hiç düşünmeden kendini feda edendir. Türk öncelikle toplumcudur. Kısacası Afşin Bey, Türk olmak zordur. Ve ben dünyamızdaki haksızlıkların, yoksullukların, açlığın, savaşların; ancak Türklerin dünyada çok etkin olmasıyla son bulacağına inanıyorum.
Bu sözlerimden dolayı, bana ‘hayâl âleminde yaşıyor’diyenler de olabilir. Desinler. Ben sadece insan, insanlık adına lekesiz, gölgesiz görkemli bir tarihin bana öğütlediği bir gerçeği ifade ettim.”