Türk ekonomisi için çıkış yolu (II)
Dün bu köşede, ekonomide çıkış yolunun yeni bir ''ulusal kalkınma için yapısal dönüşüm modeli'' ve planlama ile mümkün olacağını vurgulamıştım.
Bu çerçevede iktisat politikalarında, kendi ekonomik yapımıza uygun ve plan şartlarını sağlayacak değişikliklere gitmek gerekir.
1) Merkez Bankası'nın bağımsızlığı tartışılmamalı ve Merkez Bankası Kanunu ile bankalar kanunu değişmelidir. Bu çerçevede;
* MB, reel döviz kuru hedeflemelidir. Aynı amaçla, dalgalı kur sistemi yerine, kontrollü-yönetilebilir kur sistemine geçilmelidir.
* Bir geçiş süreci içinde, kısa vadeli sermaye girişlerini kontrol altına almak ve sıcak paranın kırılganlığı artıran etkilerini azaltmak için, yabancı sermaye girişinde yüzde 1 oranında MB nezdinde munzam karşılık tutulmalıdır. Buna karşılık yeni yatırım yapacak yabancı sermayeye verilen teşvikler artırılmalıdır. Konvertibiliteye sınır getirilmeli. İç ve dış para hareketlerinde, 10.000 doların üstünde paranın kaynağı sorulmalıdır.
* Bankalar Kanunu değiştirilip, bankaların iştiraklerine sınır getirilmeli, kredi faizlerine reel faiz sınırı getirilmelidir. Bankaların gizli faiz almaları önlenmelidir.
* Bankaların yabancıya satışına sınır getirilmeli, mevcut bankalarda yüzde 20'den fazla olan yabancı hisseler, hazine tarafından geri satın alınmalıdır.
* Off-shore bankacılık şeffaf kurallara bağlanmalıdır.
2) Maliye politikaları sil baştan değişmelidir.
Türkiye'nin geçmiş yıllarda yaşadığı krizlere girmesine, görünen yanıyla kamu açıkları sebep olmuştur. Bu nedenle dikkatler hep bütçe açıkları üstüne yoğunlaşmıştır. Gerçekte ise kamu kaynaklarının verimsiz kullanılması, özellikle ihalelerde maliyetlerin yüksek çıkması da istikrarsızlığı yaratan önemli bir sorundur.
Bütçe politikasında, faiz dışı fazla hedefi ve her şeye rağmen denk bütçe hedefi, kamu harcamalarının daha etkin kullanılmasını önlemiş ve aynı zamanda özellikle tüketim vergilerinde mevcut vergi yükünün artmasına neden olmuştur. Başka bir ifade ile maliye sıkıştıkça yalnızca kümesteki kazları yolmuştur.
* Denk bütçe hedefi yerine konjonktüre göre değişen esnek bütçe ve şeffaf bütçe politikaları uygulanmalıdır. Bugünkü durgunluk dönemlerinde gerekirse iç borçlanma yoluyla bütçe harcamaları artırılmalı ve ekonomide canlanma yaratılmalıdır.
* Dolaylı vergiler düşürülmeli, asgari ücretin tamamı vergi dışı tutularak, halkın satın alma gücü artırılmalıdır.
* Kentsel rantlardan satış sırasında vergi alınmalıdır.
* Meclis denetimi dışındaki fonlar ve uygulamalar kaldırılmalı. Tüm kamu sektörünü kapsayacak, ''global bütçe'' uygulamasına gidilmelidir.
3) Yatırımlar ve üretim desteklenmelidir.
* Her şeyden önce üretimi dışa bağımlı olmaktan kurtarmamız lazım. Bunun için bir yandan kur politikasını değiştirmek ve aynı zamanda ara malı ve ham madde üretimini teşvik etmek gerekir.
* Öte yandan planlanan ara malı, ham madde ve sosyal faydası olan yatırımların teşvikini, tamamlama aşamasına bağlı olarak orantılı artırmak gerekir. Örneğin, yatırımlar yüzde 50'ye kadar tamamlanırsa, toplam yatırım tutarı üzerinden yüzde 10, yüzde 50 ile yüzde 100 arasında ise yüzde 20 parasal nakit teşvik verilmelidir. Ayrıca yatırım teşviklerinin yönetimi hazineden alınıp yeniden planlama teşkilatına verilmelidir.
* Tarım sektörüne spesifik ve müdahaleler yapılmalı. Tarımsal destekler artırılmalıdır.
4) İstihdam üzerindeki yükler azaltılmalıdır.
* İstihdam üzerindeki vergi ve kesintilerin, brüt ücrete oranı yüzde 37'dir. Bu yük kaçak işçi çalıştırmayı teşvik ediyor. Ayrıca emek yoğun yatırımları engelliyor. Bu nedenle istihdam yükü AB ortalaması olan yüzde 25'e indirilmelidir.
* İşsizlik sigortası fonundan bütçeye kaynak aktarmaya son verilmeli bu fon yalnızca işsizler için kullanılmalı ve işsize daha uzun süreli ödenek verilmelidir.
* Yoksullukla mücadelede aile sigorta sistemi getirilmelidir.
* Devlet bütçeden para dağıtmaya bir sınır getirip, bu kaynaklarla yeni iş imkânları yaratmalıdır. Söz gelimi her ilde o ilin özelliğine göre devlet yatırım yaparak, çalışanlara hisse satar ve yatırımı zaman içinde çalışanlara devredebilir.
5) Devleti yeniden yapılandırmak şarttır.
* Üretici ve tüketiciye hitap eden ve tekel niteliğinde olan elektrik gibi ulaştırma gibi altyapı yatırımları özelleştirme dışında kalmalıdır.
* Devlet piyasada spekülasyonlara, tekelleşmeye ve monopolleşmeye müdahale ederek, piyasada rekabetin önünü açmalıdır.
* Merkezi devlet ve mahalli idarelerin, yetki ve sorumluluğu yeniden tarif edilmeli, yetki çatışması önlenmelidir. Devletin her fonksiyonu ilgili bir bakanlığa verilmelidir. Söz gelimi imar planlarını birçok bakanlık, belediyeler ve TOKİ yapıyor. Devleti bu bürokrasi ve yetki çatışmasından kurtarmak gerekir.
* Hazine dışında devlet borçlarını yönetmek için ayrı bir "borç amortisman idaresi" kurulmalıdır.