Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Agah Oktay GÜNER
Agah Oktay GÜNER

Türk düşmanlarının sefaleti

Türk düşmanlarının sefaleti

Bugün bazı vatandaşlarımızın akıl almaz bir biçimde Türk düşmanlığı yaptıklarını görüyoruz. Bunlar adlarının başında ilmî etiketler taşısa da ne yazık ki cahildir. Türk tarihiyle ilgili derli toplu tek kitap okumamıştır. Aydın olmanın asgari şartının temel kaynaklara inme, bunlardan bilgi kazanma olduğunun farkında değildir. Hele hele ben cahilin tekiyim(!) diye yazan levhanın çivisini elleriyle alınlarına çakmalarını anlamak mümkün değildir. Biz kimsenin ilmiyle cehaletiyle ilgili değiliz. Bizi ilgilendiren, bunların Türk milletine duydukları kin, nefret ve cehaletlerine dayanan aşağılık beyanlarıdır.
Bu bedbahtlardan birisi Bayburt’ta konuşurken soruyor; “Kimin dedesi Orta Asya’dan gelmiş?” Kendisi Türk düşmanlığı yapıyor. Ondan önce Bayburt’ta Türk katliamı yapan Ermeniler; Bayburt nüfus kayıtlarını, tapu kayıtlarını yaktılar. Bunlar elimizde olsa, sorusunun cevabı çok kolay verilirdi.
Türk milleti 5000 yıllık tarihi süre içerisinde Asya, Avrupa ve Afrika’da tesiri altına aldığı 55 milyon kilometrekarelik alanda barış, hoşgörü ve adaletin öncüsü, koyucusu olmuştur. Bu coğrafyadaki bütün eski medeniyetlerle kültür alışverişi içine girmiş ve siyasi ilişkiler kurmuştur. Bu coğrafyanın bütün tarihi metinleri, Türk Milletinin bu yoldaki kadim geçmişini gösteriyor. Arnold J. Toynbee’den Oswald Spengler’e bütün büyük tarih filozofları Türk kültürünü (bazen İslam medeniyeti başlığında) dünyanın büyük kültür ve medeniyetleri arasında zikreder. Jozeph von Hammer başta olmak üzere pek çok tarihçi Türk kültürünün hayranlık uyandıran levhalarına yer verir. Uygarlık tarihi dünya üzerinde bütün etnik sitelerin aynı oranda büyük bir siyasi ve kültür birikimine ulaşamadığını gösteriyor. Valter Ong “Bugün konuşulan 3000 kadar dilden yalnızca 78 tanesinin edebiyat üretebildiği ve yüzlerce dilin kendisini ifade edecek bir alfabeden mahrum olduğu iddiasındadır.” (Prof.Dr.Kemal Üçüncü)
Bugün ülkemizde siyasi iktidara sahip olan kadro, ne yazık ki sosyal bilimler alanında güçlü, derinlik sahibi bir danışmanlar kadrosundan mahrumdur. Özellikle siyaset bilimi alanında tam bir kültür fukaralığı içindedir. Başbakan, bunların hazırlıkları ile Türkiye’nin tarihi ve sosyal yapısından uzak kavramlarla sorunlara bakıyor. Bu çok yanlış kültür mesajları ile her gün ağırlaşan milli güvenlik sorunları yaşıyoruz...
Bu efendiler, Orta Çağ İslam eserlerinde olduğu gibi millet tabirini, ’bir inanç topluluğu’olarak ifade ediyor. İşin garibi modern çağda “adsız millet” gibi arkaik çağın yaklaşımı içindeler. İl, boy, soy, oymak, avul, oba, ulus, millet farklı terimlerdir. Bu manada, Türk bir etnisitenin değil, milletin adıdır. Bu kültür coğrafyasındaki etnisiteleri, hukuk ve kültür alanında kendi kapsamı içersine alır.
Türkler, hakim oldukları coğrafyada bin yılı aşan egemenliklerinde ürettikleri kültür geleneği, kurdukları barış ve istikrarla Müslüman ve akraba toplulukları ile gayrimüslim komşuları üzerinde de bir güvenlik ve adalet şemsiyesi olmuştur. Bu coğrafyanın gerçeklerine Batı’nın kavramlarıyla bakarsanız hiçbir şey anlamaz ve hatalı kanaatlere ulaşırsınız. Türkün varlığını, yolunu ve geleceğini yüksek bir beyanla ifade eden. Orhun Anıtları bağımsızlık, dürüst yönetim ve sosyal devlet anlayışının; Türk ruhundaki inanç temellerini taşa işlemiştir. Anıtta yer alan ifadeler “...varlık ve eşyanın kaynağını kainattaki en mutlak irade olan Tanrı iradesi belirler. Zamanı Tanrı yaşar, ebedi olan Tanrı’dır, kişioğlu hep ölmek için yaratılmıştır” diyor. Bu yüksek tefekkürü anlamak için insanların mankurtlaşmamış kafa yapısına sahip olmaları gerekir.
Kaşgarlı Mahmut, Bağdat’ta Abbasi halifesine sunduğu “Divan-ü Lügati’t Türk” adlı eserinde Türklüğün yeni bin yıldaki cihanı kaplayan idealini ifade eder. Yüce Peygamberimizin: “Ulu Tanrı; benim bir ordum vardır ki onlara Türk adını verdim. Onları doğuda birleştirdim. Bir millete kızarsam cezalandırmak görevini onlara veririm” buyurmuştur. Yüce Tanrı: “Türkçe öğreniniz, çünkü Türkçenin uzun bir saltanatı vardır...” diye müjdelemiştir. Bu beyanlar yüz senede Türklüğün Çin sınırından Akdeniz’e inmesinin ardındaki iman, kararlılık, kültür ve milli iradenin akılla hayata uygulanmasıdır...
Biz kimsenin etnik kökeniyle meşgul değiliz. Ama bu millet sayesinde hür, refah içinde, güvenli bir hayat yaşayanların nankörlüklerini gördükçe Mısır piramitlerinde bulunmuş bir tableti hatırlıyorum: “Unutma ki insanoğlu bir avuç saman ve balçıktan yaratılmıştır.”

Yazarın Diğer Yazıları