Türk Bayrağı/PKK'nın renkleri

Osman Baydemir’in, “Belediye binamızın önünde ay yıldızlı Türk bayrağımızla sarı, kırmızı, yeşil bayrağımız dalgalansa ne olur” dediğini okuyunca Kanuni Sultan Süleyman geldi aklımıza...
TRT’de, Tefsir Uzmanı Ahmet Tekin Bey anlatmıştı, Kanuni’nin, Şeyhülislam’ın verdiği fetva ile kaftanına Ay-Yıldızı işlemesini..
Demişti ki..
“-Türk bayrağının Hilâli Allah’ın, Yıldız’ı da Hz. Muhammed’in remzidir. Ay-Yıldız, Kelime-i Şahadettir. Lâ ilahe İllallah, Muhammedün Resûlullah’tır.”
Baydemir istiyor ki..
İşte bu Ay-Yıldız’la..
Bugünlere gelmesinde ASALA’nın, MOSSAD’ın, Haçlı dünyasının gayreti ve kundaktaki Kürt bebeklerinin kanı olan PKK’nın sarı, kırmızı, yeşili, resmi kurumların önlerinde yan yana göndere çekilsin..
Bu günler ne günlerdir böyle!
Ey Kelime-i Tevhidin remzi Ay-Yıldız! Sen bütün bunları aşacaksın biliyorum, senin atlatmadığın badire, görmediğin ihanet kalmadı. Sen sana Haç ilave etmek isteyen nice Şahadetin tarihe gömdün ve nice müstevlileri denize döktün.
Bir yenisini, bir yenisini daha yine yapacaksın, biliyorum. Ve birileri ne derse desin ve ne kadar kızarsa kızsın.
Türk milletinin Bayrağı Kelime-i Şahadetin..
Ordusu, Peygamber Ocağının..
Mehmetçiği, Hz. Muhammed’in remzidir.
Ve bu millet...
Şeyh Sait’in idam sehpasına giderken, “Hata yaptık, Mehdi’nin hurucunda da Türk milleti 300 bin kişilik ordusuyla İslâm’a hizmet edecektir” dediği gibi... Ve Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi maddi bakımdan ne kadar kötü şartlar altında bulunursa bulunsun ve bugün olduğu gibi rejimi hangi rejim olursa olsun...
Bir şekilde İslâm’a hizmet edecektir, ediyor da.
Halen ediyor mu derseniz, hem de nasıl ediyor, bir bilseniz deriz..
Fahreddin Paşa’yı bilirsiniz, Medine Müdafii.. Hani Birinci Cihan Harbi’nde Osmanlı yenilmiş 30 Ekim 1918’de Mondros’u imzalamıştı ya... İşte Fahreddin Paşa, İstanbul’un “Medine’yi boşalt” emrine, “Ben Hz. Peygamber’in şehrini nasıl teslim ederim” diyerek itaat etmemiş, İngiliz müstevlisine tam 72 gün daha direnmişti..
O direnişin her saati bin ömre bedeldir..
İşte o Fahreddin Paşa gözyaşları içersinde yazdığı şiirinde der ki..
Ne kanlar akıttık hep senin için,
O ulu Kitâb’ın hakkıçün aziz...
Gücümüz erişsin ve erişmesin,
Uğrunda her zaman dövüşeceğiz.
...
Yapamaz Ertuğrul evladı sensiz,
Can verir, cânânı vermez Türkler.
Ebedi ha’dim’ül harameyniz,
Ölsek de Ravza’nı rûhumuz bekler.
Evet, bayrağı bile Kelime-i Şahadet olan Türk’ün mübarek değer ve beldelerde ruhu her şart altında nöbettedir. Elan bu bugün de böyledir.
Bunu ben demiyorum, Şii Lider Fadallah söylüyor. 7 Temmuz 2010’da Odatv’de kaleme aldığı bir yazısında Nihat Genç Türk’ün Müslüman ruhunun nerelere nasıl uzandığını bir hatırasını naklederek kör gözlere bakın nasıl sokuyor:
“Nasrallah’ın manevi babası, Lübnan Hizbullah’ının büyük lideri Fadallah öldü, Allah rahmet eylesin. Kalabalık bir aydın grubuyla yedi yıl önce kendisini ziyaret ettik, bize uzun uzadıya felsefî ve siyasi bir değerlendirme sunmuştu, ortalık sakinleşirken sanki eksik kalmış bir cümleyi tamamlamak için bize doğru fısıldar gibi: ‘Şu bizim İslamcılara söyleyin Türkiye’de orduyla iyi geçinsinler, Türk ordusunun gölgesi yeter bize..’ demişti.”
Ne diyordu Fahreddin Paşa...
“Gücümüz erişsin, erişmesin/Ruhumuz bekler.”
Ne demişti Şii Lider Fadallah:
“İslamcılara söyleyin.. Bize Türk ordusunun gölgesi yeter!” Çünkü o Ordu.. Peygamber Ocağı’dır.. Şeyhülislam Fetvası ile Kanuni’nin kaftanına işlediği Bayrağındaki Hilâl Allah’ı, Yıldız Muhammed’i, yani bu Bayrak Kelim-i Şahadeti simgeler.
O’nun için gölgesindekilerin bile..
“Gölgesi yeter!”
Anlaşılan bu iş karakolda bitecek!

Yazarın Diğer Yazıları