Türk askerine işgalci muamelesi...
Tekaütler kıraathanesinde gevezelik eder gibi, “Yüzbaşının bildiğini hâkim bilse ne olur!” makamında “Kozmik Oda” muhabbeti yapan gazeteci taifesine,“Sıradan bir görevliye emanet edilmiş ‘Başbakanlık Örtülü Ödeneği’nin nerelere gittiğini albaylar, generaller, Genelkurmay Başkanlarının bilmesinde ne sakınca var?” desek, ne derler acaba?
Şu sıralar yazarçizer takımının bir kısmına bir haller oldu.
Hangi kısmına bir haller oldu derseniz, son üç dört aydır yazdıklarında kimler PKK militanlarını sevimli, Türk ordusunu da bütün kötülüklerin kaynağı, hatta müstevli bir güç olarak gösteriliyorsa, işte o kalemlere bir haller oldu, deriz.
12 Eylül’ün sonuçlarını yakinen görmüş bir vatan evladı olarak darbeyi savunuyorsam, hele, darbe ortamı oluşsun diye, sağa sola bombalar koyup günahsız insanların canlarından olması için tezgâh kuranlar varsa ve ben de bunları haklı görüyorsam, iki gözüm önüme aksın, Saddam’dan beter olayım.
Ama insaf...
Sen “Deniz Feneri davasında” gizlilik kararı alacak, Kıbrıs’tan Irak ve İran’a, Yunanistan’dan Balkanlara ve hatta daha ötelere kadar çok geniş bir alanda Türkiye’nin çıkarlarını korumak için canını dişine takarak onlarca operasyon gerçekleştirmiş bir devlet kurumunun “Aman bunlar duyulmasın” talebine, “Duyulursa duyulsun!” diyeceksin ve ben de buna “hukuktur, ne yapsa yeridir” diye şapka çıkaracağım, öyle mi?
Hayır, şapka çıkarmayacağım, gerçi yapacak bir şeyim yok, ama en azından “saygı duymama” hakkımı kullanacağım.
Biliyorum hemen, “Senin dünyadan haberin yok, Kozmik Oda’nın sahibi Özel Harp Dairesi, Türkiye Sovyet işgaline uğradığında sivil halkı savunma yapmak için Amerika tarafından kurduruldu” falan diye laf edecek bir sürü ebe çıkacaktır.
İyi de, bizzat o müessesenin kurucuları demiyor mu, “Kıbrıs’ta Türk Mukavemet Teşkilatı’nı biz kurduk” diye.
Bakınız beyler, Türkiye geçmişi, hali ve o geçmiş ve geçmişten beslenen geleceği ile hamsi balığı değil, balina gibidir.
Birileri balinayı yavru iken havuza koyup eğitmek isteyebilir ama o büyüdükçe ne yapsanız o havuza sığmaz, ona deniz bile dar gelir ve bir gün kendi okyanusunu inşa eder. Kendi ısrarla “Ben hamsiyim” dese bile yapacağı bir şey yoktur, o balinadır. Yaşamak için fıtratının gereğini yapmak, okyanusa ulaşmak zorundadır.
Nitekim Amerika kurmuş olsa bile bu birim Kıbrıs’ta, Amerika ve NATO’ya rağmen fıtratının gereğini ortaya koymuştur.
Bunu yaparken belki pek çok Amerikalı ve İngiliz’in canı da yanmıştır.
Fıtratı gereği kuruluş amacının dışına taşarak Kıbrıs’ta Tük varlığının Makarios ve Nikos Sampson köpeklerinin dişleri arasında parçalanmasının önüne geçen Özel Harp Dairesi’nin Türk Elçilik görevlilerini katleden Asala ve (Türkiye’nin arka bahçesi olan Balkanlarda) Boşnakları katleden Sırplar...
Ve Türkiye’yi kan gölüne çeviren PKK’ya her türlü maddi ve manevi desteği veren Yunanistan konusunda üç maymunu oynadığı düşünülebilir mi?
Şimdi en azından yaptığı yardımların nereye gittiğini bilmek için de olsa halkın haberdar olması gereken Deniz Feneri davasına yayın yasağı konmasının ama Kozmik Oda sırlarının ortaya dökülmesine vize verilmesinin kime, ne gibi bir faydası olabilir?
İşine yarayanı al değerlendir, ötesini işportaya niye döküyorsun?
Kültür Bakanı Günay Efendi de, “Kozmik Oda müzeye dönüştürülsün” demiş, bereket AKP İstanbul Milletvekili Reha Çamuroğlu Özel Harp Dairesi için “Teşkilatı Mahsusa’nın devamıdır. Allah insanı şaşırtmasın. Düşmana ilk kurşunu atan Hasan Tahsin de Teşkilat-ı Mahsusa üyesidir” diyerek ağzının payını verdi de, yüreğimize su serpildi.