Turizme sahip çıkmalıyız...
Araplar bastı...” Bu bir haber başlığı... Gerçekte İngiltere gibi ülkelere bizden çok, Arap turist gidiyor. İngiltere daha akıllı davranıyor. Zira İngiltere’de sanayi kalmadı... Bunun içindir ki tamamıyla Arap parası gibi finans işleriyle zenginliğini ve refahını sürdürüyor... Türkiye’nin ise turizm zenginliği var... Bizim için kim gelirse gelsin, önce turizm potansiyelimizi değerlendirmemiz gerekir.
Türkiye İstatistik Enstitüsü’nün (TÜİK) turizm istatistiklerine göre, 2011 ikinci çeyreğinde (Nisan-Mayıs-Haziran) turizm geliri yüzde 17.8 oranında arttı. Ziyaretçi sayısı da yüzde 11.5 oranında arttı. TL’nin değer kaybetmesi (kurların artması) nedeniyle, Türkiye turistler için daha ucuz oldu. Bu bir avantaj olmakla birlikte, kişi başına harcamanın düşmesini de getirdi. Tartışılmakta olan ekonomik kriz, turizmimizi baltalar. Bu nedenle hem sektörü rahatlatmak, hem de turiste güven verecek yeni önlemler almalıyız.
Öteden beri bürokrasi, turizm sektörü üstünde ’Demokles’in kılıcı’gibi duruyor... Turizmde bir yatırım yapmak için birçok bakanlık ve dairenin görüşü ve onayı gerekiyor... Yetmedi, turizm ile ilgili her gün mevzuat değişiyor... Yeni bürokratik yükler geliyor. Oysa ki, eğer turizm geliri olmasaydı, cari açığımız 20 milyar daha fazla olurdu. İşsizlik daha yüksek olurdu. Turizme gözümüz gibi bakmalıyız... Ancak bürokratlar turizme hiç de gözü gibi bakamıyor... Çok yoğun ve çok sık değişen mevzuat buna izin vermiyor. Çünkü, aksi halde bürokrat yasaya aykırı iş yapmış olacaktır. O halde Başbakanın, “Bürokrasiyi azalttık... Ancak yeterli değil... Halen bürokrasi var” demek yerine, mevzuatı değiştirip, bürokrasiyi azaltması gerekir. Toplum olarak da, turizmi korumalıyız. Bunun başında turiste yardımcı olmak ve turiste doğru olmak gelir.
1985 yılında, Uluslararası Maliye Enstitüsü’nün kongresi Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de yapıldı... O yıllarda komünist rejim devam ediyordu... Budapeşte’de gönüllü turizm örgütleri vardı... Turistlere fahri hizmet veriyordu... Turizm gönüllüleri sizi istediğiniz yere götürüyordu... Ayrıca turizm ofisleri yatacak yer buluyordu... O yıllarda on milyonluk Macaristan’a, 11 milyon turist geliyordu... Macaristan halkının turizm bilinci beni çok heyecanlandırmıştı... Aynı yıllarda Türkiye’ye gelen turist sayısı birkaç milyonla sınırlı kalıyordu.
Bu gün halkımız turiste daha bilinçli davranıyor. Türkiye’ye 25 milyon turist geliyor. Bu başarıyı rahmetli Özal sağladı. Özal, turizm seferberliği başlattı... Turizm yatırımı yapacaklara arsa tahsis edildi. Bu tahsisler içinde özel arsalar varsa, Turizm Bakanlığı bunları devletleştirdi ve yatırımcıya kiraladı. Turizm yatırımlarına yüksek oranlı vergi teşvikleri ve nakit yardımlar yapıldı. O zamanlar bu seferberliği “yağma” olarak tenkit edenler oldu. Bugün, toplum olarak, devlet olarak, turizme karşı daha hassas davranmalıyız... Özet olarak:
1) Hepimiz turiste yardımcı olmayı bir görev olarak algılamalıyız... Bunun için hem turizm bilincinin gelişmesi hem de turiste yardımcı olup yol göstermek için hükümet ve gönüllü kuruluşlar işbirliği yapmalıdır.
2) Hükümet çok hızlı turizm mevzuatını değiştirmelidir. Turizm sektöründe yatırım yapacak olanlar ve işletmeciler, yalnızca Turizm Bakanlığı ile muhatap olmalıdır.
3) Bürokratın görevi ise, mevzuatı kırmadan esneterek, turizm sektörüne destek olmaktır.