Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Özcan YENİÇERİ
Özcan YENİÇERİ

Türban ve şapka!

Türkiye, sorunlarını aklı selim ve soğukkanlılıkla tartışamayan bir ülkedir. Bu durum ülkenin yönetiminde etkin olanların “kesin inançlı” olmasından kaynaklanmaktadır. Kanaatlerin iman halini aldığı bu ülkede iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırt etmek mümkün olmamaktadır.
Demokratik toplumlarda baskı ya da zor kullanarak var olan bir sorunu yok; yok olan bir sorun da var kabul ettirmek mümkün değildir. Baskı ve zor sorunları yok etmez aksine keskinleştirir.
Unutulmamalıdır ki, yerin üstünde kendisine yer bulamayanlar yerin derinliklerinde yer ararlar. Bu durum insan(lığı)ın varlığıyla var olmuş bir gerçektir. Nevşehir’deki “Derin kuyu”, “Kaymaklı” ve onlarca yer altı şehri; yer üstünde inandığını yapamayanların, inançları uğruna yer altında nefessiz ve gıdasız kalmayı göze alarak neler yaptıklarını anlatan tarihi kalıntılardır. Anadolu gerçek anlamda özgürlükler ve özgünlükler diyarıdır. Bu diyara kimisi “Bin Tanrılı il” adını vermiş, kimisi “Yetmiş iki millete aynı gözle” bakabilmiş, kimisi de “Kim olursan ol! Yine de gel!” demiştir. Bu topraklarda tutunmanın, var olmanın ve belki de var kalmanın sigortası bu anlayış olmuştur.
Türkiye toprakları; fanatizme, dogmatizme ve despotizme hiçbir zaman yüz vermemiştir. Yürekler ve idealler bir olduğu sürece Anadolu toprakları sömürgenlere hep kapalı olmuştur. Ayrıştırma projeleri Anadolu’daki Türk yumruğunu açmaya yönelik olarak devreye sokulmuştur.
Geçmişteki sağcı ve solcu ayrımı ile başlayan günümüzde ise Alevi/Sünni; Kürt/Türk çelişkisi yaratarak sürdürülen projenin amacı budur. Projenin özü bu topraklar üzerindeki Türk hâkimiyetini önce tartışılır hale getirmek, sonra da ortadan kaldırmaktır. Bunun için gen araştırmaları bile yapılmıştır. Genomcuların herhalde spor olsun diye Türkiye’de “Türk geni yeterince yayılmamıştır!” ya da “Türkiye’de yaşayanlar Orta Asya’dan göç etmemişlerdir” türünden bilimsel(!) çalışmalar yapmış olamazlar.
İdeolojik anlamda sağ/sol; mezhebî anlamda Alevi/Sünni; etnik anlamda Kürt/Türk ayrıştırması mümkün olan her imkân kullanılarak canlandırılmaya çalışılmıştır. Her türlü kışkırtıcı ve provoke edici eylemlere rağmen bütün bu bölücülük türlerinden istenilen sonuç elde edilememiştir. Emperyalist sömürgenler her şeye rağmen Türkiye’yi ayrıştırmayı başaramamışlardır.
Ancak Türk toplumunu ayrıştırmak için önce inşa edilen sonra da sürekli gündemde tutulan türban sorunu toplumu fiziki anlamda olmasa bile ruhen ve siyaseten bölmüştür. “Türbanlı/türbansız”, türban taraftarı ya da karşıtı, daha teknik bir söylemle laik/antilaik çelişkisi toplumda derin yaralar açmıştır.
Türban; e-bildirilere konu olmuştur. Türban; 28 Şubat gibi postmodern darbe girişimlerine muhatap olmuştur. Türban için mitingler ve aynı zamanda türban karşıtı mitingler yapılmıştır. Hatta türban bir siyasi partinin iktidara gelmesine, diğerlerinin de kaybetmesine en büyük etkiyi yapan faktör olmuştur.
Türkiye’de insanlar; din, ahlak, kitap, sünnet, hadisten daha fazla türbanla ilgilenir hale gelmiştir. Bu ülkede bir zamanlar erkeklerin şapkadan çektiğini, şimdilerde de kadınlar türbandan çekmektedir. Bir zamanlar şapka (haklı ya da haksız) rejim sorunu olarak algılanıyordu ve örtmeyenler suçlanıyordu; şimdilerde de türban rejim sorunu olarak görülmekte şapkanın tersine kadınlar örttükleri için rejimi tehdit ettikleri söyleniyor.
Hâlbuki dünyada şapkanın ya da türbanın yıktığı bir rejim yoktur. Ama şapkanın ve türbanın altındaki kafaların yıktığı onlarca ülkeden söz etmek mümkündür.
Ayrıca türbana yüklenmeyen misyon kalmamıştır, Türban kimilerine göre dindir, namustur, ahlaktır, imandır ve onurdur. Kimilerine göre ise dinin siyasete alet edilmesidir, istismardır, inattır, cumhuriyet düşmanlığıdır, kalkışmadır ve bölücülüktür. Bu görüşlerin her ikisi de hem abartılı hem de doğru değildir. Türban ne odur ne de diğeridir. Ama türban, Türkiye’de ciddi bir sorundur. Sorunlar da çözülmek için vardır.

Yazarın Diğer Yazıları