Tunus’taki ayaklanmanın düşündürdükleri
Tunus’ta Wikileaks’in tetiklediği kronik memnuniyetsizlik halk ayaklanması çıkmasına neden oldu. Ülkenin bir zamanlar tek hâkimi olan Cumhurbaşkanı Bin Ali, Suudi Arabistan’a sığınmak zorunda kaldı. Devrik Cumhurbaşkanı ardında büyük bir nefret ve kin dalgası bırakarak, rejimi ile birlikte tarih oldu. Bin Ali, ismi Arap mahallesinde artık bir nefret, baskı ve yolsuzluk objesi olarak nitelendiriliyor.
Tunus’ta ayaklanma beklenmiyordu!
Tunus deneyimi yolsuzluk ve yoksulluk ile baskıcı rejim arasında ciddi bir ilişkinin olduğunu kanıtlamış oldu. Bin Ali’nin Tunus’taki baskıcı rejimi yolsuzluğu, yolsuzluk da Bin Ali’nin yirmi üç yıllık baskıcı rejiminin sonunu getirmiştir.
“Avrupa’nın uslu, korkak, futbol ve Carrefour’la uyutulmuş olarak gördüğü halk”ın Tunus’ta harekete geçeceğini kimse beklemiyordu. Nitekim halk ayaklanması olmadan hemen önce ekonomik alanda Tunus, diğer Arap ülkelerine örnek olarak gösterilmiş, IMF’nin övgüsüne de mazhar olmuştu. 2007’de Afrika İçin Dünya Ekonomik Forumu, Tunus’u, kıtanın “rekabet gücü en yüksek” ekonomisi ilân etmişti.
Baskı, yolsuzluk ve ayaklanma!
Yok olmaya yüz tutmuş orta sınıf ile daha “aşağı” kalabalıklar yakıcı bir yoksulluğun etkisi altında yaşam mücadelesi vermeye çalışıyordu. İşsizlik resmî rakamlara göre %13, gerçekte %18’lere ulaşmış, daha genç nüfus arasında ise işsizlik %36 olmuştu. Dikta rejimi halkın ibadet etme, örgütlenme ve düşünme özgürlüğünü de elinden almıştı.
En önemlisi de Tunus’taki rejimin halkın umutlarını tüketmiş olmasıydı. Bilindiği gibi gelecek umudunu yitirmiş insanlar, patlamaya hazır bomba gibidir. Nitekim kendini yakan bir üniversite mezunu işsiz, patlamaya hazır kitleleri harekete geçirebilmiştir.
Tunus’ta suçüstü yakalananlar!
Bir zamanlar ABD’nin İran’daki Şah rejimine verdiği desteğe benzer bir desteği Tunus’taki Bin Ali rejimine Fransa veriyordu. Bin Ali, Tunus’un kontrolünü kaybedince başta Fransa olmak üzere Avrupa’nın da desteğini kaybetmiş oldu. Batılı ülkeler, devrilene kadar bin Ali’nin Tunus’taki baskıcı yönetimini “istikrar rejimi” olarak niteliyorlardı. Bugün Avrupa ülkeleri bin Ali rejiminin ne denli kötü, acımasız ve baskıcı bir diktatörlük olduğunu söylemeye başladılar.
Gerçekte Tunus’un baskıcı rejimi Batı ülkelerinin desteği sayesinde ayakta duruyordu. Gemiyi ilk önce farelerin terk etmesi gibi despotik rejimlerin liderlerini de ilk önce onu destekleyen Batılı ülkelerin terk ettiğini Tunus ayaklanması bir kez daha göstermiş oldu.
Emperyalist ülkelere sırtını dayayarak kendi halkını zulüm altında yöneten liderlerin bu ayaklanmadan çıkaracağı dersler olmalıdır. Nitekim, Tunus’taki ayaklanmanın başarısının Cezayir halkını da umutlandırdığı görülüyor. Cezayir’de protestolar sürüyor. Yine Tunus olayları sonrası Ürdün’de de gösterilerin başladığı yolunda haberler geliyor. Tunus’taki “Yasemin Devrimi”nin en büyük yansıması Mısır’da olacağa benziyor. Mısır’ı ABD ile birlikte yıllardır yöneten Hüsnü Mübarek’in, kendi yerine oğlunu veliaht olarak ataması bugün dünden çok daha zordur. Tunus’taki ayaklanma sonrası Arapların arka bahçeleri sanıldığından çok daha fazla karışacağı benziyor.