Tunceli'de Sünni Olmak
Çoğu kimse sanır ki, Tunceli som-Alevi ve de som-Kürt’tür. Yanlış. Som-Kürtlüğü Tunceli’nin, Zazaları da Kürt saymaktan ileri gelir. Zazalar Kürt değildirler, onların konuştuğu dil’e Kırmançki denir, Kürtler Kurmançça konuşurlar. Tunceli’de hem az sayıda anadili Türkçe olan “Kara Türkler” de vardır, hem de halkın büyük çoğunluğu Türkçe’yi kullanır gündelik yaşamında.
Som-Alevilik de yoktur Tunceli’de. Özellikle Pertek, Çemizgezek, Hozat ve Mazgirt gibi ilçelerde Sünniler de bulunur. Bu Sünniler Ahmet Kerim Gültekin’in deyimiyle, “Ötekinin ötekisi” dirler Tunceli’de. “İçeride Sünni, dışarıda Tuncelili” olmanın çelişkisini ve anlaşılamamalığını yaşarlar öteden beri.
Ahmet Kerim Gültekin, master ve doktora çalışmalarını Tunceli’nin bu çeşitliliğine ayırmış. Berfin Yayınları, Gültekin’in, Tuncelili Sünnilere dair çalışmalarını kitap haline getirmiş. Kitap hakkında bazı eleştirilerim var, önce onları belirteyim. Akademik bir dil ve tarz kullanılmış kitapta, hatta aşırıya da kaçılmış. Sıradan bir okuru sıkan bir durumdur bu. Akademik anlatım, doğal olarak gereksiz yinelemeler de getiriyor. 432 sayfalık bu kitabı, sözgelimi bir gazeteci ya da edebiyatçı yazsa idi, 150 sayfayı asla geçmezdi ve anlatılmak istenen her şey, yeterli ölçüde bulunurdu.
Tadımlık örnekler verelim şimdi de bu kitaptan:
-Dersim’de Horasan’dan gelmişlik ve Türklük vurgusu artıyor son yıllarda.
-Alevileşen bir aşiret Coravanlılar.
-Barmazlılar: Sonradan Sünnileşen Aleviler...
-Alevi-Sünni bir aşiret: Şavak.
-Şikayetlerini cem’e gelip Dede’ye söyleyen Sünniler. Ve “Kirvelik” yoluyla kaynaşma.
-Sünni köylere dönük öldürmeler, Pınarlar olayı ve Sünni göçleri.
-Pertek’te Sünni Müslüman olmuş Ermeniler.
Silivri Sürgünleri
Osman Özbek, gündemi iyi izleyen, bu izlemelerden doğru sonuçlar çıkararak, isabetli ve tutarlı yorumlar yapan değerli bir emekli Paşa’mızdır. Ulusal Kanal’da kendisini izlediğimde varmıştım bu kanıya. Kaynak Yayınları, “Silivri Sürgünleri (Bedel)” adlı yeni kitabını gönderince, bu kanım pekişti iyice.
Osman Özbek Paşa, özellikle şu meşhur “Ergenekon” davasındaki traji-komik savlara işaret ediyor. İşte onlardan ikisi: Bu ucube örgüt; iddianamelere bakılırsa, İlhan Selçuk, Şener Eruygur, Veli Küçük ve Mehmet Haberal tarafından ayrı ayrı dört kez kurulmuş. Hepsi birden doğru olamayacağına göre, hiçbiri doğru değildir anlamı çıkıyor. Gürbüz Çapan’ın bilgisayarında bazı önemli bilgilerin bulunduğu iddia ediliyor ama Gürbüz Çapan “Ben bilgisayar kullanmasını bilmem ki” diyor. Ve Erol Manisalı, gibi bir bilim ve kalem insanı, “TBMM’yi ortadan kaldırmaya teşebbüs ve terör örgütüne üye olmaktan” suçlanıyor. Avrupa’da son aylarda Ergenekon Davası ilgili olarak oluşan kaygı ve kuşkular da işte buradan kaynaklanıyor.
Özbek Paşa’nın yazdıklarından da ufak ufak demetler sunalım:
-Yargı reformunun ardındaki esrarengiz yabancı.
- “Ben bayrağa aldırmam, 600 sene önce de Bizans bayrağı vardı” diyenler
-ABD’nin PKK’ya yardımı belgeli
-Bir yüzbaşının mektubundan: “İtirafçılara bakın! Hepsi PKK’lı... Hepsinin eli kanlı. Sen onlara inanırsan, senin kahramanların küsmez mi?”
-Tayyip Bey’le Öcalan arasında elçiler.
-Ağustos 2009 MGK raporu: Terör bitti.
-Kalkınma ajansları hukuka aykırı.