Tunceli’de “aile fotoğrafı” çektirenler ve MHP
Geçtiğimiz Cuma büyük bir “tehlikeyi” atlattık... Tehlike birilerinin zannettiği gibi Bahçeli’nin Tunceli’ye giderek birilerini “provoke” etmesi değildi, onlar her daim provoke bir hali yaşıyor çünkü. Birilerinin “yüreğin yetiyorsa git!” tahrikini “gerekçe” sayıp, MHP heyetine saldırma ihtimali idi.
Bu ülkenin bölücüleri bile iyi bilir ki “memleket” denildiğinde en son provoke olacak kişiler milliyetçilerdir. MHP, memleketi bir arada tutmak için bölücüleri ve onlarla iş tutanları hayrete düşürecek bir sabra ve sağduyuya sahiptir.
Burada bizi şaşırtan şey, MHP’nin Tunceli’ye gitmesi veya Tunceli’de olay çıkmaması değil, muhalefet liderini zora düşürmek güdüsü ile kendisini kaybederek “tahrik” korosuna katılan devlet adamlarıdır.
Bir Başbakan’ın “meydan okuyarak” kendince muhalif lideri zor durumda bırakmayı hedeflemesi, tehlikeli ve “acemice” idi. Bu meydan okumayı Bahçeli’nin “pas” geçmeyeceğini anlayamayacak kadar üstelik...
Başbakan’ın çağrısına “şartlı refleks” Tunceli halkından gelmedi doğal olarak. Kendilerini Tunceli halkının “sahibi” zanneden, adına “sivil toplum” denilen bölücü zihniyet ve ne tesadüftür ki CHP’nin de içinde bulunduğu siyasi partilerden geldi.
Geçtiğimiz Cuma, Tunceli’de takke düştü, kel bir kez daha göründü. Bölücü koro ile siyasi iktidar ve ana muhalefet bir kez daha “aile” fotoğrafı çektirdi.
Ve nihayet MHP’nin bu meselede yalnız olduğu bir kez daha tescil edildi.
***
Geçtiğimiz Cuma, bir siyasetçinin siyaset yaptığı ülkenin bir şehrine gitmesi için “yüreğinin yetmesi” gerektiğini öğrendik. Başbakan’ın ağzından dökülen bu meydan okuma aslında ülke güvenliğinin “yasal” güçlerin elinde olmadığının itirafı idi.
Biz şaşırmadık.
Çünkü bu çağrıyı yapan Başbakan’ın ülkesinde teröristler şehrin göbeğinde asker, polis, sivil demeden infazlar gerçekleştiriyor, PKK’nın “resmi” kolluk kuvvetleri diploma törenleri yapıyor.
Sivil, asker demeden kimlik kontrolü yapıyor.
Bölgeyi terörist inisiyatifine terk eden politikaların mimarı ise bütün bunların üzerine kalkıp; “keşke halkla kucaklaşabilseydi” açıklaması yapabiliyor.
Bahçeli’nin kucaklaşamamasının sebebi Bahçeli değil, Tunceli esnafını ve halkını “terörist” insafına terk edenlerdir.
Başbakan da biliyor ki esnafın kepenk kapatması, Cemevi’nin ziyaret için randevu vermemesi, vatandaşın sokağa çıkamaması Tuncelililerin inisiyatifi ile değil terör örgütünün tehdidi iledir.
Gitmediğin yer senin değildir
Siyasette “gitmediğin yer senin değildir” diye önemli bir söz var.
Güneydoğu’da MHP’nin durumu bu sözün ne kadar doğru olduğunu gözler önüne seriyor.
Rakamlar da bunu gösteriyor.
Mesela Tunceli’de 1999’da MHP’nin aldığı oy oranı % 7, 2011’de ise % 2,16. Bahçeli’nin Tunceli’ye en son ziyareti 1999 öncesine rastlıyor.
Benzer durum diğer şehirlerde de söz konusu.
1999’da MHP’nin Belediye Başkanlığı’nı kazandığı Muş’ta MHP’nin oy oranı % 21 iken 2011’de % 4’e düşmüş. Yerel seçimde ise % 2,5.
Van’da 1999’da % 8 iken 2011’de % 2,99’a.
Bingöl’de % 11 iken 2011’de % 1,33’e...
Bitlis’te % 11’den % 3,17’ye.
Ağrı’da % 7’den % 2,22’ye gerilemiş...
Sadece yüzdelik oran olarak değil oy miktarlarında da dramatik düşüşler var.
Anlaşılan o ki MHP’nin de yanlış yaptığı bir şeyler var...
Bu rakamlar MHP’nin bölgeye daha ilgili olması gerektiğini gösteriyor.
Bölücü STK’ların Tunceli ziyaretine gösterdiği tepki, Başbakan’ın “al al” olmuş çehresi ile işi “sözümü dinledi” retoriğine bağlaması MHP’nin Cuma günü yaptığı şeyin bölge insanını değil siyaset ağalarını rahatsız ettiğini gösteriyor.
MHP bu adımın devamını getirmeli, 2015 seçim startını bölgeden vermeli.
Provokasyon mu olur?
Hepimiz biliyoruz ki teröristlerin ve yandaşlarının provoke olması için MHP’ye ihtiyacı yok.
Güvenliğimiz mi tehlikeye düşer?
MHP’yi bölgede “ötekileştirmek” için yırtınan devlet yöneticileri düşünsün onu.
Seçim güvenliğini sağlamak, muhalefet partisinin değil “provokasyonlar olabilir” diyerek MHP’yi bölgeden uzak tutmak isteyen “devletlû” nun vazifesidir.
Kaldı ki bu meseleleri MHP çok düşündü, şimdi hamle zamanı; biraz da onlar düşünsün...