Tüm ülkede karantina çağrısı!..
Evet; belanın adı Corona... Ancak sadece Türkiye'yi değil, dünyayı da vuran asıl bela, ölümcül bir gaflete dönüşen o dehşet verici duyarsızlığın ısrarla devam etmesi!..
Çünkü Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) yanıldı, dünya yanıldı, bilim en başta şaşkınlık geçirdi, insanlık ise bilim-bürokrasi arasındaki "önlem" çelişkisinin girdabında, bir oraya- bir buraya savrulup durdu ve ne yazık ki "duyarsızlık" da kara bela gibi toplumun zihnine yapışıverdi!!!
İşte tüm dünya son aylarda bu duyarsızlığın da kahredici acısını yaşarken, şimdi de salgın tehlikesini "rehavet" büyütüyor!..
Resmi rakamlara göre dünya genelinde 66 milyonu aşkın insan Coronaya yakalandı ve yine resmi rakamlara göre 1.5 milyondan fazla insan yaşamını yitirdi... Oysa herkes biliyor ki, dünya genelinde vaka sayısı da, can kaybı sayısı da resmi rakamların en az iki katı...
Çünkü Türkiye'de olduğu gibi tüm dünyada da Corona'dan yaşamını yitirenlerin ölüm raporlarına farklı gerekçeler yazılıyor... Bu konuda yüzlerce örnek medyaya yansıdı...
Oysa ekonomik kaygıyla salgındaki "gerçek"leri gizleyerek gaflete düşen dünya ülkeleri, Corona'nın gafletle- perdelemeyle- sansürle yok edilemeyeceğini anladıklarında, çoktan iş işten geçmişti...
DSÖ'nün şok uyarısı!..
İşte neredeyse her an "mutasyon" geçirdiğine de dikkat çekilen bir mikrop tüm dünyayı esaret altında tutmaya, korku saçmaya devam ederken, her gün başka kaygılar ortaya çıkıyor...
Salgının başlarından itibaren maske konusunda bile atraksiyon gösteremeyen Dünya Sağlık Örgütü, aşı/ ilaç ikilemi ve bunun yol açtığı kuşkuların toplumu kaygılandırdığı bir dönemde, bu kez aşının etkileri ve sonuçları ile ilgili endişeleri bir bildiri ile tüm dünyaya duyurdu... Dedi ki DSÖ;
"Aşılama başlayacak diye kimse 'rehavet'e kapılmasın. Çünkü aşının salgını bitireceğinin, aşılanan insanların yeniden hastalığa yakalanmayacağının garantisi yok!.."
Üstelik dedi ki DSÖ; "salgının tahtibatı o kadar büyük ki, birçok ülkede sağlık sistemi neredeyse tamamen çöktü..."
Velhasıl, "aşı geliyor diye sakın gevşemeyin" diyen DSÖ Genel Sekreteri Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus'un, aşılama sürecinde tünelin ucundaki ışığın görüldüğünü, ancak bu durumun krizin sona erdiği anlamına gelmediğini vurgulaması da cabası...
Üfürükçü cehaletinin sonucu!..
Evet; Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de salgının şoku yaşanırken, son günlerde toplumda artan kaygılar bu kez aşının olası "etki"leri üzerinde yoğunlaştı ve "kuşkular" da ne yazık ki büyüdükçe büyüdü...
Ancak "aşı yaptıralım mı - yaptırmayalım mı" kaygısının ortasında çok önemli bir soru daha var;
"Aşı yapılsa bile salgın ortadan kalkacak mı?.." Dünya Sağlık Örgütü'nün bu konudaki yanıtına Türk bilim adamları da destek verdi...
Örneğin; Corona bilim kurulu üyesi Mustafa Hasöksüz, "maske - mesafe - hijyen kuralına aşıyı ekliyoruz... Salgın ancak bu dörtlü sayesinde yok edilmeye çalışılacak" derken, aşıya rağmen "tedbir"i elden bırakmamak gerektiğine dikkat çekti...
DSÖ ve bilim adamlarının aşılama öncesi uyarlarına rağmen ne yazık ki salgının başından itibaren dehşet verici bir duyarsızlığın hakim olduğu Türkiye'de, aşının adı duyulur duyulmaz toplumdaki ilgisizlik- boşvermişlik kendini çok şaşırtıcı olaylarla da dışa vurmaya devam ediyor... Baksanıza; Kayseri'de, Mayıs ayında bir üfürükçünün Corona bulaştırdığı bir mahallenin karantinaya alınmasından sonra, benzer bir olay da Doğu Karadeniz'de yaşandı...
Filyasyon ekibinde görevli bir doktor yaşananları sosyal medya hesabından şöyle anlattı;
"80 yaşında kör ve yatalak bir amca pozitif çıkınca herkes şaşırdı... Çünkü hiç evden çıkmamıştı ve yanına da kimse gitmemişti. Öğrendik ki amcanın durumu kötüye gidince köye üfürükçü şifacı yaşlı bir teyze çağırılıyor. O teyzenin yaklaşık 120 temaslısını tespit ettik. Bu kişilerden test sonuçları pozitif çıkanların temaslılarıyla birlikte toplamda 136 pozitif vaka çıktı. 3 farklı köyde pozitif vakalarla temaslı yaklaşık 280 kişiyi karantinaya almıştık. Okuyup, üfledikleri arasında çocuklar, kadınlar ve yaşlılar da vardı."
"28 gün kapanma şart!.."
Bilim insanları dünyada en az 130 merkezde, yüz milyonlarca dolar harcayarak Corona'ya karşı aşı ve ilaç geliştirmeye çalışırken, bağnazlık ve cehaletin cenderesinde, sahte hocalardan- şeyhlerden ve şarlatan muskacılardan medet uman zavallıların toplumu nasıl bir riske sürüklediğini anlatan üfürük olayı, devletin denetimleri arttırması konusunda da çok ciddi dersler veriyor...
Hele de sokağa çıkma yasağının uygulanmaya başladığı son bir haftada, vaka sayısının 30 binlerin üzerine tırmanması, hem gidişat konusunda alarm veriyor, hem de önlemlerin daha da sıklaştırılması bakımından yaşamsal sinyaller gönderiyor...
Önceki gün bir televizyon kanalında konuşan Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan da, 14 günlük bir tam kapanmanın yeterli olmayacağını, "sehayat kısıtlaması gibi katı önlemlerin alınması" gerektiğini söyledi...
Ceyhan, "tam kapanma olacaksa da en az 28 günlük bir kapanma uygulanması gerekiyor" diyerek, vaka ve can kaybı sayısının giderek arttığı ortamda, devleti bir kez daha uyarmış oldu...
Corona'nın mutasyon geçirmesi ve tedavi ile ilgili dünya genelindeki çelişkilerden sonra toplumdaki kuşkular bu kez "aşı- duyarsızlık- rehavet" üçgeninde "tehlike" çanları çalıyor...
O halde yapılacak şey bellidir;
Madem son günlerdeki yasaklar bile şu ana kadar salgını durduramadı, o halde bilim adamlarının da dikkat çektiği gibi "bir aylık tam bu kapanma" önlemi ile birlikte, toplumun da (aşının etkileri ortaya çıkana kadar) rehavete kapılmadan duyarlı- dikkatli davranmasından başka yol kalmamıştır...
Hem Sağlık Bakanı Fahrettin Koca dün ne demişti;
"İstanbul 3. zirveyi, Anadolu 2. zirveyi gördü. Son alınan tedbirlerin etkisinin iki hafta sonra görüleceğini düşünüyoruz."