Tüketicinin morali bozuk (25 Şubat 2020)
TÜİK tarafından açıklanan sektörel güven endeksleri, 2020 ilk çeyreğinde de GSYH'da büyüme olacağını gösteriyor. 2019 üçüncü çeyreğinde yüzde 0.9 büyüme olmuştu. 2019 son çeyreğinde de yüzde 5 üstünde büyüme bekleniyor. 2020 ilk çeyreğinde de büyüme olur ve böylece öncesinde üç çeyrek daralmış olan GSYH, bu defa üç çeyrekte büyüme gerçekleşmiş olur.
Güven endekslerinde 100 güven sınırıdır. Şubat 2020 de geçen seneye göre, hizmet sektöründe perakende ticaret sektöründe ve inşaat sektöründe güven endeksinde artış var. Bunlardan yalnızca perakende ticaret güven sınırının üstünde yüzde 102.9 olmuş. Diğerleri yine güven sınırının altında kalmış.
İnşaat sektörü 2019 yılında dip yapmıştı. Bu sene Şubat ayında geçen yıla göre artış var ve fakat endeks hala 2016, 2017 ve 2018 seviyesinin altında seyrediyor.
Konut kredilerinde teşvik ve kredi artışı, mevcut konut stokunun bir kısmını eritebilir. 2020 yılında da zorlamaya rağmen inşaat sektöründe güven eski seviyesine ulaşmaz.(aşağıdaki Grafik )
Güven endeksleri büyüme göstergelerinden yalnızca birisidir. Endekslerde artışın devam etmesi için talep artışı olması gerekir. Büyüme de banka kredilerinin artması etkili oldu. Bundan sonra devam eder mi? Devam etmesi için yatırımların ve istihdamın da artması gerekir. Yatırımlarda hala anlamlı bir artış beklenmiyor.
Tüketici güveninin artması gerekir. Gerçekte ise sektörel güven endeksleri artmış olmasına rağmen tüketici güven endeksi son beş yıldır düşmeye devam ediyor. Geçen seneye göre de, düşme var. Tüketici güveninin düşmesinde etkili olan sorunlar yaşıyoruz;
* Tüketicinin bir önceki ay, ocak ayına göre maddi durum beklentisi düştü. 12 aylık dönem için genel ekonomik durum beklentisi de geriledi.
* Aykut Erdoğdu, 2,5 milyon kişinin kredisini, 2 milyon 700 bin kişinin de kredi kartı borcunu ödeyemediğini açıkladı. Bu şartlarda tüketici yeniden borçlanmak istemez.
* Gelir dağılımının bozuk olması, iç ve dış siyasi olaylar, Suriye ve Türkiye'deki Suriyeliler, de eklenince ortaya tüketicinin moralini bozan bir tablo çıkıyor.
Dahası; Türkiye de müteşebbisin de morali bozuk… Yatırım yapmak istemiyor. Çin'den ithal ettiğimiz bavul, plastik eşya, oyuncak ve bisiklet gibi malları virüs riski nedeni ile içeride üretebiliriz. Çin'in ihraç ettiği malları da Çin'e alternatif olarak üretecek ve ihraç edecek durumdayız. Çin, ücret avantajını da kaybetti. Asgari ücret 400 dolara çıktı. Bu ürünleri ihraç etmemiz için hükümetin de çalışması gerekir. Ne var ki Hükümetten ses çıkmıyor.
İşadamları da Çin'den ithalattan vazgeçmiyor. Söz gelimi; Türkiye oyuncak piyasasının yaklaşık yüzde 65'ini Çin'den gelen ürünler oluşturuyor. İş adamları bunları içeride üretmenin tam zamanıdır demek yerine, İzmir Ticaret Odası (İZTO) Meclis Üyesi bir işadamı ''Çin'den gelen oyuncaklardan korkmayın virüsle ilgili milyonda bir bile risk yok" diyor.
Mevcut stratejik sorunlara ilaveten, bir de plansız, programsız başı bozuk ve günübirlik politikalar varken, kalıcı istikrar ve büyüme hayal olarak kalır.