Tüh yakalandım!
Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk: "Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır. Basın, milletin müşterek sesidir" der.
Gücünü sadece halktan alan gazeteciler, halka duyduğu sorumluluk gereği doğru haberi, bilgileri belgeleriyle birlikte paylaşır. Malumunuz 2 aya yakın bir süredir Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutukluyuz. Tutuklanma nedeni olarak 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11. Sulh Ceza Mahkemelerinin kararlarının "MİT kanununun ihlali" olduğunu biliyorduk. İddianamenin basına sızdırılmasından sonra bir ihlal iddiası daha eklendiği ortaya çıktı. O da "Devletin güvenliğine ve siyasal yararlarına ilişkin gizli kalması gereken bilgileri açıklama" iddiası. Bu iddianın neden eklendiğini avukatlarımız açıkladı. Ağır cezada yargılanmamız içinmiş. Adımıza özel kanun çıktıktan sonra artık hiçbir şeye şaşırmam.
Avukatlarımız dosya ile ilgili bilgi almak için defalarca başvuru yaptı ancak dosya hakkında bir bilgi alamadı. Nedeni gizlilik-kısıtlılık kararı olması. Hem bir defa değil, iki defa kısıtlılık kararı alındı dosya ile ilgili. Yani iddianame ile ilgili davanın avukatlarına dahi bilgi verilmesi yasak. Elde edilmesi, yayılması suç. Ancak gelin görün ki, daha önce yargılandığım FETÖ kumpası Ergenekon döneminde olduğu gibi iddianameye ait bilgiler, belgeler yandaş medya organlarına servis ediliyor. Bu yandaş medyada toplum nezdinde bizleri suçlu göstermek için itibar suikastı ve algı çalışması yapıyorlar. Amaç gücümüzü aldığımız halkın yani kamunun desteğini kırmak.
Cezaevinde haber almamız zaten sıkıntılı, sosyal medyada hakkımızda paylaşılan bir iddiayı bilmemiz ancak avukatlarımız sayesinde olabiliyor. Geçen gün Sabah gazetesi benim hakkımda iddianamede yer alan HTS bilgisini paylaşmış. HTS kaydına göre, ben önce uluslararası bir haber ajansı ile 15 dakika görüşmüşüm ve sonra da şehitlerimiz ile ilgili Twitter'dan mesaj atmışım.
Uluslararası Haber Ajansı… Yani dış güçler beni yönlendirmiş. Yani Kemalist olan, anti-emperyalist olan beni aramış ve ben sonra paylaşım yapmışım. Vay vay vay…
İtiraf ediyorum…
15 dakika telefon görüşmesi yaptığım tarih 22 Şubat saat 14.40 görüştüğüm yer Cadde Bostan Kültür Merkezinin 4. Katı… Görüştüğüm kişinin adı Ahu Özyurt. Uluslararası Haber Ajansının adı Sputnik Türkiye. Tam kitabımın imzalanma etkinliğine 20 dakika varken, Ahu Özyurt'un Sputnik Radyo'daki programına telefonla bağlandım. Yanımda okurlarım da vardı, bu suçu işlerken! Hatta bu "suç" ile ilgili radyonun kayıtlarında aynı zamanda Youtube'daki hesaplarında kayıtları var. Konuştuğumuz kitabım SARMAL ve her şey orada kayıtlı.
Tüh yakalandım!
Bu kadar gayri ciddi iddiaya ne yazık ki bu şekilde alaycı bir cevap verilir. Şayet bu iddia doğru ise bir delil olarak dosyada var ise gerisini siz düşünün. Sabah gazetesi peki neden algı yaratmaya çalışıyor. Çünkü mahkeme tutukluluğumuzu da değerlendirecek, iddianameyi kabul edip etmediğini bildirecek.
Sputnik Türkiye Radyo yasadışı bir kuruluş mu? Programa telefon ile katılmak suç mu?
Hemen aklımıza SETA'nın medyayı fişlediği rapor aklımıza geliyor değil mi?
Peki, daha ifadeye çağırılmadan beni hedef gösteren Pelikan hesaplarını hatırlıyor musunuz?
Ya bu yapının sesi Sabah, Takvim, Akit gibi gazetelerin haberleri..?
Hepsinin ortak buluştuğu bir yer var. Son kitabım SARMAL!
Bütün orada yazdığım isimlerin hepsi bu süreçte kum saati görevindeler. Ne kadar haklı olduğumu, uyarılarımın ne kadar yerinde olduğunu yaşayarak görüyorum.
Kabuk bağlamış yaralarımız tekrar kanamaya başladı bizim. Sabırla mahkemeyi bekliyoruz. İddia makamının isnatlarını tüm sürece ait bilgi ve belgeleri ile açıklayacağız. Bu şekilde daha fazla tutuklu kalmayacağımıza, buna 'dur' diyecek hakimlerin hala var olduğuna inanıyorum.
Bu yalan haberler ile ilgili sürecin başından itibaren takipteyiz ve avukatlarım hukuki başvurularını yapacaklar.
Dava hakkındaki iddiaların asılsız olduğunu mahkemede herkes görecek. Ön savunma belgelerini ve dilekçemizi görmek isteyen herkes avukatlarım Celal Ülgen ve Ruşen Gültekin'den isteyebilirler. Ayrıntılarını ve ilk defa okuyacağınız bilgileri de mahkemede öğreneceksiniz. Tabi davaya gizlilik kararı nedeni ile seyirci alınmaz ise o zaman bakacağız.
Tekraren bildiririm ki üstünlerin hukukuna değil, hukukun üstünlüğüne inanıyorum. Basın özgürlüğü sıralamasında 180 ülke içinde 157'inci sırada bulunan cennet vatanda gazetecilik yapan ve bunu bir şeref olarak gören, kalemini namus bilen, Kemalist bir yazar olarak alnım açık, başım dik. Ne benim, ne de Barışların veremeyeceğimiz bir hesap yok. Ellerindeki kiri bulaştırmaya çalışanlar başaramayacaklar.
Cumhuriyet devrimlerini savunan, karanlığın üzerine cesaretle korkmadan giden herkese karşı duyduğum sorumluluk gereği bu açıklamayı yapmam mecburi olmuştur.
Daha başka da çamur atmaya çalışacaklar, onların tabiatı bu, inanmayın, aldanmayın, korkmayın ve susmayın…
Murat Ağırel / Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumu 9 nolu Cezaevi C-3 No:18