TSK'nın yumuşak gücü!
Bosna Hersek, Prizren ve Kabil’de görev yapan Mehmetçiğin halkın ne kadar çok sevgi ve takdirini kazandığını, ancak bazı trajik olaylar meydana gelince öğreniyoruz. Bu bağlamda görev yaptığı Afganistan’da geçirdiği trafik kazasında şehit olan Kurmay Albay Faruk Sungur’un ölümünün Afgan halkında yarattığı büyük üzüntüyü de basına yansıyan haberlerden öğrendik. Afganistan’da kadın ve çocukların Kabil’deki Türk karargâhının kapısında toplanıp, Türk albay için gözyaşı döktükleri bilgileri geliyor. Bu ilgi ve sevgi, doğal olarak ülkedeki yabancı komutanları da şaşırtmış. Türk Komutanın kazada vefat ettiğinin duyulmasının hemen ardından çok sayıda Afgan vatandaş, Kamp Doğan’da görev yapan Mehmetçiklere taziye ziyaretinde bulunmuşlar.
Uluslararası görev kapsamında bölgeye giden Mehmetçiğin yabancı komutanların aksine, halkla iç içe olması, çocuklara bir baba şefkatiyle yaklaşması, özellikle dini bayramlarda camileri ziyaret ederek, halkın bayramını kutsal mekânlarda tebrik etmesi, oradaki halkın gönlünü kazanmasına neden olmuş. Öyle ki halk Mehmetçikten duyduğu memnuniyeti göstermek için camiye ay ve yıldız motif bile yapmış. Kuşkusuz Mehmetçiğin halk üzerinde meydana getirdiği bu etki silahtan değil kültürden kaynaklanmaktadır. Bölgede bulunan yabancı silahlı güçlerden Türk askerinin farkı, Mehmetçiğin daha fazla insani davranmasıdır. Bölge halkı Mehmetçiği, yabancı askerlerle mukayese kabul etmez derecede kendisine yakın hissetmektedir. Bunun üzerine bir de Mehmetçiğin ülke halkının inançlarına, değerlerine, kutsallarına, namus anlayışına ve insanlıklarına saygılı davranmasının eklenmesi bu tür bir sonucun alınmasına neden oluyor. Bu ve benzeri gelişmelerden çıkarılması gereken sonuçlar şunlar olabilir:
Güç her şey değildir
-Halkı kazanmak, savaşı kazanmaktan daha önemlidir.
-Halkın içine girerek meram anlatmak megafonla mevziden halka hitap etmekten daha etkilidir.
-Hiçbir samimi sevgi ve yardım karşılıksız kalmamaktadır.
-Halkı kazanmanın yolu, güçten değil saygı duymaktan geçmektedir.
Pascal, “Güçsüz adalet, güçsüzdür; adaletsiz güç zorbalıktır” der. Galip gelenler elbette her zaman adiller değil, en güçlü olanlardır. Ancak her gücün bir zevalinin olduğu, eninde sonunda gücün kendisinden daha büyük başka bir güçle yerini değiştirdiğini de görmek gerekir. Elbette güç önemlidir. Ama adil güç daha da önemlidir. Kalıcı olmanın galip olmaktan daha arzu edilir olduğunu yazmaya bile gerek yoktur.
Mehmetçiğin hükmetmek için değil yardımcı olmak için ülkelerine geldiğinin farkında olanlar, davranışlarını da ona göre belirlemektedir. Türk kurmay heyetinde bulunanların değer, inanç, namus ve insanlık anlayışının o ülkede yaşayan insanlarınkiyle örtüşmesi, bu sonucun alınmasına neden olmaktadır. Bu aynı zamanda Türk askerinin daha doğrusu Türk kültürünün yumuşak gücünü göstermesi bakımından da önemlidir.
Sormadan geçemeyeceğimiz soru şudur: TSK, Bosna Hersek, Kosova ve Afganistan’da yakaladığı halkla ilişkiler kalitesini Türkiye’de neden başaramıyor? Elbet yıllardır TSK’ya karşı “medya üzerinden yürütülen asimetrik psikolojik savaş” ın bunda etkisi vardır. Ama bu savaşın da Mehmetçik tarafından kazanılmaması için de hiçbir neden yoktur. TSK yalnız sert gücü (silah) değil aynı zamanda -Afganistan’da olduğu gibi- kültürel gücünü; yalnız fiziki değil aynı zamanda psikolojik yeteneklerini de devreye soktuğunda asimetrik psikolojik savaşı kazanacaktır. Bu da “TSK üzerinden elinizi çekiniz” demekle değil o elleri etkisiz kılarak başarılabilir.