TSK ile bilek güreşi yapanlar!
Genelkurmay Başkanı konuştu. Konuşmayı herkes kendisine göre yorumladı. Önemli olan Orgeneral Başbuğ’un konuşmasının yorumundan daha çok Türkiye’de yaşanan süreçtir. Sonuçta Genelkurmay Başkanı’nın konuşması, yürüyen bu sürecin parçasıdır. Bu, TSK’ya karşı dışarıda “çuval vakasıyla” başlayan, içeride ise somut belirtileri Şemdinli davası, Ümraniye soruşturması, Aktütün ve Dağlıca baskınlarıyla ortaya çıkan bir süreçtir. Bu süreci ’TSK’nın itibarsızlaştırılması süreci’ olarak nitelendirmek mümkündür.
İktidar çevreleri bu süreci “Askerin siyaset üzerindeki vesayetinin” kırılması olarak satır aralarında ifade etmektedir. Bu bağlamda AB ile yürütülen kronik ilişkilerde de sık sık “Halkın TSK’ya karşı olan yüksek güven duygusundan endişe duyulduğunun” açıklanması önemli ip uçları verir niteliktedir.
İçeride elbirliği, dışarıda işbirliği!
“Belgeler”, “gömülü silahlar” ve “darbe iddiaları” üzerinden Ankara’da bilek bükme güreşi yaşanmaktadır. Bilinen çevreler içeride elbirliği, dışarıda ise işbirliği yaptıkları unsurlarla TSK’nın bileğini bükmeye çalışmaktadır. Yapılan şey, TSK’nın kışlasına kapatılması ya da dış güvenlikten sorumlu bir alanla ilişkilendirilmesi değildir. İçeride ve dışarıda birileri Türkiye üzerindeki projelerini uygulamaya koyabilmek için TSK’nın ürkütücü etkisinden kurtulmak istiyorlar. Olay budur.
Kuşkusuz Türkiye üzerinde hesapları olanlar, TSK’yı yıpratmak amaçlı eylemlerine meşruiyet kazandırmak için geçmişte TSK’nın yaptığı darbeleri, verdiği ültimatomları ve yayınladığı e-muhtıraları kullanmaktadır. “Ha yapıldı ha yapılacak” kabilinden bir darbe paranoyası yaratılarak TSK’ya karşı yürütülen örseleme kampanyası gözden saklanmaya çalışılmaktadır.
Bu yaşananlar, “belge” ya da “kâğıt parçası” tartışmaları daha önce başlayan bütünsel bir sürecin parçasıdır. Nitekim bu “belge” denilen evrak-ı meçhul henüz ortada yokken Orgeneral Başbuğ bir konuşmasında şöyle demişti: “Bazı din eksenli cemaatler siyasi alanda güçlü bir konuma geldiklerini düşünüyorlar. Bu yanıltıcıdır. En büyük engel olarak TSK’yı görmektedirler. Bu yapılanmaya karşı hukuk devleti kapsamında TSK’nın tepkisiz ve etkisiz kalacağını sanmak bir yanılgıdır”.
Cüretleri, arkalarındaki güçlerden geliyor!
“Belge”, Genelkurmay Başkanı’nın bu konuşmasına verilmiş dolaylı bir cevap olarak görülebilir. Nitekim bu “belge”nin ne olduğu, gerçek mi, kurgu mu olduğu dahi henüz belli değilken Genelkurmay Başkanı’nın istifasını sözü edilen cemaatin medyası şiddetle talep etmiştir. Ancak bundan TSK’ya yönelik saldırılar tek merkezden, tek bölgeden ve tek bir ülkeden geldiği anlamı da çıkmamalıdır.
Orgeneral Başbuğ’un ifade ettiği gibi bu mücadele, medya üzerinden kaçamak ve asimetrik bir psikolojik savaş biçiminde sürdürülmektedir. Bu savaşın tarafı olan gazete “Genelkurmay Başkanı, 35 generali toplayıp sivil yargıya emir vermeye kalktı: Belge doğru mu yanlış mı, açıklığa kavuşturulmasını istemiyoruz” sözlerini manşete çekti. Bir başka yandaş kalemşör “Kışlaya doğru marş marş” başlığını attı. Ancak sırtlarını dayadıkları yer sağlam olanlar böyle bir meydan okumayı gerçekleştirebilir.
Demokrasi, Türkiye’nin en büyük milli güvenlik olgusudur. TSK, milletin göz bebeğidir. TSK’nın gözbebeği de demokrasi olmalıdır. Bunu Orgeneral Başbuğ, dolaylı bir biçimde söyledi. Yıkıcıları, bölücüleri, işbirlikçileri yenmenin yolu demokrasiye daha çok sarılmaktan geçmektedir.