Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Cahit Armağan DİLEK
Cahit Armağan DİLEK

​​​​​​​Trump'ın mektubunu bırak, ekine bak!

Trump, içeride sıkışmış durumda. Azledilme baskısını derinden hissediyor. Bu da hem iç hem de dış politikasının kararlarına derinden yansıyor. Twitleri ve açıklamaları tsunami etkisiyle gündemi değiştiriyor.

Son örneği Erdoğan'a yazdığı mektup. Üslubuyla, binlerce kişiyi öldürme suçlamasının yanında tehdit şantaj içeren içeriğiyle asla kabul edilemez. Bu haliyle mektup kamuoyunun gündemini bir süre meşgul edecek gibi gözüküyor.

Ama konunun magazinsel tartışması, ABD'nin General rütbesi verdiği SDG elebaşısı Mazlum Kobani'nin sürpriz ödünler vermeye hazır olduğunu yazdığı mektubunun Trump'ın mektubunun ekinde olması rezaletinin gündeme gelmesini engelliyor.

Trump'ı zorda bırakmak için sızdırılmış olması bir olasılık. Mektup bu üslup ve içerikle Trump'ı içeride zorda bıraktı ve hatta azledilme sürecini hızlandırıyor, gidici yani. Uyaralım. Sadece Trump'a bel bağlayan Erdoğan yönetimi Trump'sız ABD'ye hazırlanmalı!

Bu üslup ve içerik SDG elebaşısının mektubunu ve Trump'ın arabuluculuğu çoktan başlattığının üstünü örtüp konuşulmasını engelliyor. İşte tam da bu nedenle böyle çirkin, saygısız, diplomasi ve nezaket dışı bir üslupla kaleme alınmış olması büyük olasılık.

Deniyor ki Türk tarafı mektubu yırttı arttı, yanıtını da harekatı başlatarak verdi. Halbuki Türkiye ile ABD arasındaki saat farkına bakılırsa bu mektubun harekat başladıktan sonra Türkiye'ye ulaştığı rahatlıkla görülür. Türk tarafının Pence ile görüşmesini sabote için şimdi sızdırıldı yorumları da var ama bu saçma çünkü sızdırılmasaydı mektup bu haliyle kabullenilmiş anlamı çıkar.

Zaten 06 Ekim'de Trump-Erdoğan telefon görüşmesi sonrasında Beyaz Saray açıklamasında Türkiye'nin çok kısa süre içinde harekata başlayacağı, Amerikan askerlerin harekat sahasından çekileceği söyleniyordu.

Dolayısıyla Trump'ın mektubunun harekatın yapılmamasından ziyade Türkiye ile SDG'nin müzakere yapmasını sağlamaya yönelik olduğu görülür.

Nitekim bu mektubun işlediği görülüyor. Mektubunu seni sonra arayacağım diyerek bitiren Trump 14 Ekim'de Erdoğan'ı telefonla arıyor. Erdoğan'dan hemen önce de SDG elebaşısıyla görüşüyor. Trump Erdoğan'a SDG elebaşısının önerisini gündeme getiriyor, ateşkes ilan edip SDG ile müzakere edilmesini istiyor. Bu noktada asıl açıklanması gereken soru şu: SDG elebaşısının mektubunda neler var?

ABD bir şekilde Türkiye'nin harekatının önünde duramadı ve Barış Pınarı Harekatı başladı. Ama başını ABD'nin çektiği büyük bir ülkeler ittifakı harekatın durdurulmasını, TSK'nın çekilmesini istiyor. İşte bu süreç yaptırım ve ambargolarla desteklenerek Türkiye'nin harekatının SDG ile müzakereye dönüştürme emareleri görülüyor ki Türkiye'ye kurulan ikinci müzakere (çözülme) süreci tuzağı olacaktır.

Aslında Suriye kuzeyinde operasyon alanından çekilen ABD ile neyin mutabakatını arıyoruz anlaşılması da zor.

Çünkü ABD Suriye'nin genel kontrolünü Rus nüfuz alanına terk ediyor. Artık esas muhatap Rusya olmuşken, ABD ile Suriye'de bir ortaklık alanı kalmamışken ABD ile bir mutabakat arayışının göbeğinde SDG'den başka bir konu olmadığını söyleyebiliriz.

Zaten Pence ziyaret amacını Türkiye'nin onlara göre işgalini (!) durdurmasını, ateşkes yapmasını ve SDG ile müzakere edilmesini sağlamak olarak açıklamıştı. Yani Pence SDG için Türkiye'ye geldi. Bunun böyle olduğu önümüzdeki günlerde ortaya çıkacaktır.

Türkiye'nin harekatıyla ABD-Batı cephesinde böyle olumsuz bir tablo gelişirken Rusya-Suriye cephesinde de Türkiye açısından olumlu ancak olumsuzluğa evrilen gelişmeler var.

ABD yönlendirmesiyle Rusya güdümünde SDF-Şam anlaşmasıyla ABD'nin terk ettiği Menbic, Kobani, Tabka, Rakka, Haseke kamışlı, Tel Temir gibi birçok yere Suriye ordusunun ve milislerin ve İranlı milislerle birlikte konuşlanması, Suriye bayrağını çekmesi, Menbic ve Kobani'de Rus askerlerinin de gelmesi Türkiye'nin açıkladığı güvenli bölge hedefinin önüne geçmiş gibi gözüküyor.

Harekat bu haliyle Tel Abyad - Resulayn arasındaki hatta derinliği 30 km.den az bir sahada kalacak gibi. 30 km.den az olacak dememin nedeni Rusya'dan gelen açıklamalar. Harekat sahasında Türkiye'ye hava sahasının kapatıldığı iddiaları da var.

Putin ve diğer Rus yetkililer de Türkiye'nin harekatını durdurmasını istiyor, Türkiye girse bile 5-10 km.den fazla giremez deyip Adana Mutabakatını referans gösteriyorlar. Rus Dışişleri sözcüsü dün Türkiye sınırındakiler dahil tüm Suriye toprakları Suriye yönetimine bırakılmalıdır dedi.

Bu Türkiye açısından kötü değil tabi ama SDG-Şam anlamasıyla önümüzdeki dönemde YPG'nin hangi konumda yeni Suriye'de yer alacağı soru işareti. ABD ve Rusya'nın SDG/YPG'yi makul aktör olarak görmeleri, SDG-Türkiye müzakeresini dayatması bu kaygıları artırıyor.

Bütün bunlar Türkiye'ye, ABD Suriye'den çekiliyor sen de çekilmeye hazırlan mesajı. 22 Ekim Soçi görüşmesinden başka bir mesaj çıkmayacaktır.

Türkiye'nin harekatının böyle sonuçlar doğurması harekat öncesi uluslararası ortamı iyi hazırlamadığını ve doğru siyasi hedef belirleyemediğini gösteriyor.

Yazarın Diğer Yazıları