TRT'nin 'yem teli'ne bastı

CHP’li milletvekilinin soru önergesi, “bir yolunu bulma hikayesi”ni daha su yüzüne çıkardı. TRT, Tayfun Talipoğlu’nun Bam Teli programına ayda 100 bin TL ödediğini açıkladı

Bazen tek bir çizgi, binlerce satır
yazıdan daha etkili oluyor.
Başlığı Habertürk’ün TRT’nin “Bam Teli”ne basan karikatüründen ödünç aldım:
“Yem Teli” diye yazmış Mehmet Çağçağ.
Olayı da, yine onun cümlesiyle arz edelim:
“TRT tüyü bitmemiş yetim hakkıyla sunar!..”
Efendim CHP Adana Milletvekili Hulusi Güvel, Bülent Arınç’a sormuş:
“Tayfun Talipoğlu’na TRT’ye yaptığı ’Bam Teli’ programı için aylık 60 bin TL ödendiği iddiaları doğru mu?”
TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin cevap vermiş:
“Ödemeyle ilgili iddialar gerçeği yansıtmamakta...”
Bugüne kadar hiçbir şekilde rakam telaffuz etmeyen, yandaşlara dağıttıkları paraların sandığımızın çok altında bir meblağ olduğunu söylemekle yetinen Şahin, anlaşılan bir nevi hakaret saymış son
iddiayı...
Ne demek Tayfun Talipoğlu’na 60 bin TL vermek... Yakışır mı bizim gibi “eli açık” Anadolu çocuğuna!.. Yakışır mı “devletin malı” TRT’ye!..
Ve bütün gerçeği açıklamış:
“Bam Teli’ programı için bölüm başına 25 bin TL ödenmekte!”
Şahin haklıymış, iddialar gerçeği yansıtmıyormuş... 60 bin TL değil tam 100 bin TL ödeniyormuş “Bam Teli”ne...
Nakit... Sıcak sıcak... Her ay...
Herhalde vatandaşın 100, 150, 200 ay çalışıp, ancak kazandığı paranın tek kuruşuna dahi dokunmaması halinde bir arada görebileceği bu para, her ay aynı vatandaşın alınteriyle ödeniyormuş...
Çocuğu delik ayakkabıyla okula giden adam, Tayfun Talipoğlu’nun çocuğunun ayakkabısını alıyormuş farkında olmadan...
İşine halk otobüsünde balık istifi gidip gelen kadın, Talipoğlu’nun jipinin benzinini koyuyormuş...
Gönlü zengin milletiz vesselam!
Üstüne para vermesi lazım
Hani İbrahim Şahin, TRT’yi “özel sektör” mantığıyla yönetip kara geçireceğini söylüyordu ya.
Talipoğlu bu programı kamuda değil de özel sektörde yapsa; değil 100 bin, 100 TL dahi alamaz...
İddia ediyorum, üzerine para verse programını yayımlayacak kanalı zor bulur.
TRT reyting ölçüm sisteminden çıktığı için son bir kaç aya bakamadım. Ama öncesindeki reyting listelerini gün gün inceledim. TRT’nin sistemden çıkmadan evvelki son ölçümleri ocak ayına ait. Televizyon dehası Talipoğlu bir kere bile ilk 100’e girememiş Ocak’ta; Ne “total” denen genel izleyici grubunda, ne de eğitim düzeyi yüksek olan kitleyi ifade eden “AB Grubu”nda.
Hak yiyenleri yaza yaza onlara benzemiş olmayalım diye “Hep mi böyleymiş” araştırdım biraz.
İlk 100’e girebildiği nadir haftalardan birinde, örneğin 20 Ağustos 2009 akşamında AB grubunda 87., totalde 93. olmuş Talipoğlu’nun Bam Teli...
Reytingde dibe vurmuş
Ben reyting listeleri arasında debelenirken Bülent Arınç’ın “Ankara’ya girmekte olan kamyon haberleri yapıyoruz... Anadolu’da en fazla izlenen kanallar arasında. Hatta izleyin bizi diye 12 kanalımız oldu. Birini izlemeseniz diğerini izleyin...” açıklaması belirdi ekranda.
Elim değmişken reytinglerdeki genel durum ne bakıverdim.
Misal 7 Ocak 2010:
TRT, 79. sıradan giriş yapmış listeye. 100’e kadar 8 programını sokabilmiş; bunlardan ikisi haber, biri yabancı sinema, biri “kadın” programı ki o da 100. sırada...
Hani o “aldığımız para lafını etmeye değmez” diyen kersen kafalıların programlarını sorarsanız;
Ben görmedim.
Mercek tuttum. Yine de olmadı.
Göremedim. Görebilemedim!
Bir Ocak ayının ikinci haftası var ki, doğruya doğru reyting listelerinde fırtınalar estirmiş TRT!
En çok izlenen programı totalde 32., AB’de 20. sırada:
Ankaragücü-Tabzonspor maçı!!!
Total’de 52. sırada “Kupa Haftası”
87. sırada “Kupa Haftası (özel)”
93. sırada “Maça Doğru”
Ha bir de 94. sırada “Süper Loto Çekilişi”
Türkiye Kupası bir de “yabancı sinema”ları olmasa, belli ki ilk 100’ü sadece rüyasında görecek TRT. En çok izlenen programı “Selena”nın tekrarından geride... Siz hesaplayın işte.
TRT’nin “yem telini”nin durumu bu. Ama bir de vatandaşın “bam teli” var. Dilimizde tüy bitse de, tüy bitmemiş yetimin hakkını savunmayı bırakmayız. Onlarca, kere söylediğim gibi, şahsen kendi hakkımı, elektrik faturamdan, devlet dairelerinde yaptırdığım işlemlerde ödediğim hizmet bedellerinden, önce TRT’nin kasasına, oradan da yandaşların cebine giren, hak edilmeden kazanılan, kul hakkına girilerek edinilen tek bir kuruşu bile helal etmiyorum, etmem... Günahı boyunlarına....


++++++


‘Televizyon aydınını gördüm’
Televizyon televizyon gezen o “görüş sahibine” rastladım. (...)Konuşurken bana iki defa “Ceren Hanım”, bir defa “Özge Hanım”, üç defa da “Sayın Yiğit Bulut” dedi...Bir ara sustu, reklam arasıymış... (...) Her konuda görüşü var; hukuk, anayasa, demokrasi, diplomasi, referandum, darbe, uçak kazası, grizu patlaması...
İktidarın, “Anayasa değişikliğini referanduma götürmesini” savunmak üzere hazırlanmışken, çağrılsa “İşte evleniyoruz” programına gidip oturabilir... Damada sorulan “İlk gece” sorusuna, referandum ezberine göre atılıp yanıt da verebilir: “Millete sorulur, sen de istiyor musun diye... Millet de isterse, hep birlikte yapılır... ” Ne bileyim... Televizyonlar bana bu “görüş sahiplerini” dinletiyorlar diye kızıyorum aslında... “Niye oturup dinliyorum” diye kendime kızmak yerine...
* Bekir Coşkun/ Hürriyet

++++++

27 Mayıs günü en küçük bir direniş sergilemeyip aradan 50 yıl geçtikten sonra darbeyle hesaplaşmak, delikanlı bir ulusa asla yakışmaz.
* Ahmet Hakan / Hürriyet


++++++

Manşetler yaptırdım, gelip geçmeye
“Manşetçi medya”, parti kongrelerinden parti ve lider imal etmeye; askeri dizayn operasyonlarından şantaja; ihale öncesi sansür veya manipülasyondan menfaat için vurmaya; kirli pazarlıklardan koalisyon kurdurmaya; aracılıktan yataklık etmeye; başbakan tayinine uğraşmaktan irili ufaklı belediyelere tebelleşe; seçim öncesi oynanmış anketlerden oy belirlemeye; doğru haberi saklayıp işi için kullanmaktan yalan haber çakmaya; birini abartmaktan bir diğerini ölecek göstermeye kadar; “getirme, götürme işleri”yle epey iştigal etti, ediyor. Hepsi hayatta... Demirel, Yılmaz, Bahçeli, Özkan, Çillerler, Ağar, Bayar, Dalan, Sözen, Erbakan, Derviş, Baykal... Keşke bir anlatsalar. Dile gelebilseler, Özal, İnönü, Ecevit de bir şeyler anlatabilse. AKP’liler de hem ötekileri hem canyandaşlarını anlatabilse.
* Umur Talu/ Habertürk


++++++

Kanal D Haber’in cenaze ayıbı
Erhan Göksel’in cenazesini haber yaparken ‘Omuzlarda taşınamadı’vurgusu yapıldı. Haberde ‘Sözleri de çok ağırdı, bedeni de... Tabutunu omuzlar taşıyamadı’ifadeleri kullanıldı. Göksel’in kilolarıyla dalga geçildi. Bu terbiyesizlik karşısında ne diyeceğimi bilmiyorum: İlk başta Kanal D Haber insanların fiziki kusurlarını malzeme yapmanın ne büyük ayıp olduğunu bilmeli diye düşünüyorum. Hiç değilse Doğan Yayın İlkeleri’ndeki maddelere dayanarak.
* Oray Eğin/ Akşam


++++++

KISA... KISA...
- Akşam Gazetesi yazarı Serdar Turgut Habertürk’e geçiyor. Medya sitelerinin duyurduğuna göre Turgut, Habertürk’te sadece köşe yazmayacak; televizyon programları da yapacak.

- atv İç Yapımlar Grup Müdürlüğüne transfer olan Bekir Hazar, Yeni Şafak’tan da ayrıldı.

- Hurşit Güneş ve Süheyl Batum’dan sonra CHP’nin Parti Meclisi’ne seçilen Akşam yazarı Hüseyin Yıldız da okurlarına veda etti.

- OdaTV’nin haberine göre Star gazetesi ve Kanal 24’ün ortağı Fettah Tamince, kurulacak olan Uluslararası Antalya Üniversitesi mütevelli heyetinde yer alıyor.

- Milliyet’teki tenkisat kapsamında gazete spor servisindeki iki isimle daha yollarını ayırdı. CNNTÜRK’teki Pivot programını da hazırlayan spor yazarı Bilgin Gökberk ile spor muhabiri Necmi Kepçetutan artık Milliyet kadrosundan çıkarıldı.

- Sabah Ekonomi Müdürü Tarık Yılmaz görevini Oğuz Karamuk’a devretti.

- Kanal D Haber’den ayrılan Fatih Portakal, ‘Fatih Portakal’la Çalar Saat’ programıyla 7 Haziran’dan itibaren Fox Tv ekranlarında olacak.


++++++

Cemil Meriç mezarından kalksa
Başbakan Cemil Meriç’i seviyor. Cumhurbaşkanı da Cemil Meriç’i seviyor. Bülent Arınç da... Cemil Meriç şunu söylüyor: “Büyük sermaye birikimi oldu. Bunda payı olan sınıflar paylarını istediler. Yönetici sınıf burjuvazi de sus payı verdi onlara... Buna demokrasi dediler...” (Cemil Meriç’le Sohbetler kitabı. Sayfa 202. Yazan Halil Açıkgöz)
Cemil Meriç mezarından kalksa; Başbakan’a ve Cumhurbaşkanı’na; “En korkunç sağır işitmek istemeyendir...” derdi.
* Necati Doğru/ Sözcü


++++++

Çeşitlendikçe güçlenen hukuk(!)
Civanımın dahiliye nazırı Hacı Beşir, devri saltanatlarında hukuk sisteminin güçlendiğini ve demokrasinin gelişmekle kalmayıp şeffaflaştığını buyurmuş. Necati Cebe, “Anlaşılan Beşir Bey’e göre hukuk çeşitlendikçe güçleniyor” diyor: “Örneğin Silivri hukuku. Soruşturmanın gizliliği ve masumiyet karinesi sizlere ömür. Örneğin Habur hukuku. Uzaktan kumandalı, ayarlı ve mobil. Cumhuriyet hukukunu, ara ki bulasın; imamlar cenaze namazı hazırlığında!”
* Deniz Som/ Cumhuriyet


++++++

Irak bombalanırken susanlarla Gazze’ye gidemem
Gazze’ye ulaşmak herkesin hepimizin ’insanlık görevi’, kim öncülük ediyor, kim destekliyor, kim İsrail ambargosunu kırmak için mücadele ediyorsa, hiç düşünmeden yanındayım, keşke ben de o gemide olabilseydim..
Ancak (...)
Kalleş çıktılar
Bu birkaç gün düşündüm.. O beşyüz aktivist yani gemi içinde kimler var, diye.. Hala tertemiz çocuklar şüphesiz var.. Ama...
Şu Ergenekon yalanları ve yaygaracı galeyancı İslamcı basının bizleri itham eden töhmet altında bırakan bizleri sorgusuz delilsiz hukuksuz suçlayıcı bütün manşetleri aklıma geldi.. Ne çok kendine İslamcı diyen arkadaş tanıdım ki ’kalleş’ çıktı..
Tanıdığım sevdiğim arkadaşlığım olan insanlar Türk Ordusu kendi askerlerini öldürdü diye yayınlar yaptılar, tanıdığım çay içtiğim dostluğum olan nice genç yazar Taraf Gazetesi ağzıyla hatta direktifiyle galeyanvari yazılar yazdılar, tanıdığım ne çok genç aydın, bizleri suçlayıp mahküm edip hukuksuz delilsiz yaka paça götürülmeye alkış tuttular, ’oh olsun’dan daha beter yazılar yazdılar... Amerika’nın Irak İşgali’ni övmüş desteklemiş faşist liberal yazarlarla kol kola girdiler.. Amerika’nın Irak’ta öldürdüğü bir buçuk milyon Müslüman’ın adından dahi bahsetmediler..
Bunlar geldi aklıma.
Politik kumarbazlar
Vicdan denen bir şey vardı güçlükle yol aldığımız boyumuzu sıkletimizi aşan Allah’ın hazinelerinden bir şey, işte bu son üç yılda ne çok İslamcıyım diyen insanda ’zırnık’ kalmamış.. Tertemiz dediğim dünya güzeli dediğim onlarca değil yüzlerce genç samimi aydın çocuk birden ’azgınlaştı’, ’gaddarlaştı’ ve bizler dayak yerken sinsi sinsi gülmeye başladılar, açıkça kelimenin tam anlamıyla ’kalleş’ çıktılar...
(...) Ben ’yazarım’, politik kumarbazlardan olamazdım.. Necef’te Hazreti Ali’nin türbesi bombalanırken susanlarla yan yana gelemem artık, Silivri Cezaevi, Amerika direktifleriyle Guantanamo’ya dönüştürülürken Gazze’ye gelemem artık..
* Nihat Genç / Odatv.com

++++++

MİNİ YORUM
1 Mayıs şovunun yıldızına da bak

1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’nda ‘Türkiye’de sendikası olan tek üniversite biziz’ diye hava atan Bilgi Üniversitesi, sendika üyesi işçileri işten atmış. Yanlış duymadınız hani şu AB temsilciliği gibi çalışan, her türlü “demokratikleşme” açılımında başrolde “oynayan” üniversite. Bir çok öğretim üyesi ayakta. Teslimiyetçiliğe karşı direnmeyen şimdi böyle dizini döver! Siz gerçekten “işçi”nin derdinin onları gerdiğine inanmış mıydınız!

Yazarın Diğer Yazıları