TRT yine reyting rekoru kırdı
Şaşırdınız mı? Şaşırmayın; bugün manşetimizi, DSP’li Yağız’ın soru önergesine verdiği cevapta, TRT’nin karamsarlığa neden olan gazeteleri okumadığını ifade eden Şahin’e, ‘moral olsun’ diye attık. Bizim işimiz bu çünkü!
DSP İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız, 29 Ocak 2010 tarihinde TBMM Başkanlığı’na verdiği soru önergesiyle, TRT’nin sabah haberlerinde okunan gazete ve manşetlerin seçiminde dikkate alınan kriterlerin açıklanmasını istemişti.
TRT’den sorumlu Devlet Bakanı Bülent Arınç adına Yağız’ın sorularına cevap veren (ne yalan söyleyeyim, bana cevaptan çok sırasını savma gibi geldi) TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, manşetleri “Anayasa, ilgili kanun hükümleri ve yayın ilke ve esaslarına” göre belirlediklerini bildirmiş.
Şahin’in cevabına bakacak olursak gazeteler “genel ahlakın gerekleri, milli gelenekler, manevi değerler gözetilerek, kolay anlaşılabilir, doğru, temiz ve güzel bir Türkçe kullanılıp kullanılmadığına dikkat edilerek, toplumun beden ve ruh sağlığına zarar verecek hususlara yer vermeyen, karamsarlık, umutsuzluk, kargaşa, dehşet, saldırganlık gibi olumsuz duygular uyandırmayan” gazete ve manşetler okunuyor.
Tatmin etmedi
Türkiye ve dünyada olup bitenler akıl, mantık, ahlak ve vicdanın sınırlarını zorladığına göre, Şahin’in cevabı, bir nevi, halka gerçekleri “olduğu gibi” duyuran, yani maskelemeyen, çarpıtmayan, takla attırmayan gazetelerin, TRT’nin okuma listesinden kadro dışı bırakıldığının itirafı gibi değil mi?
Yağız gibi bizim de, bu konuda aylarca yayın yapan, Şahin’in ağzından çıkacak açıklamayı merak ve sabırla bekleyen bir gazete olduğumuz da göz önünde bulundurulacak olursa, 10 soruya verilen, tek ve hayli yuvarlak cevabı tatmin edici bulduğumuzu söyleyemeyeceğim.
Bu cevap, ne TRT izleyicisinin, ne Yağız’ın, ne de biz gazetecilerin kafasındaki soru işaretlerini gidermeye yetmiyor.
Hani nerde okunan ve okunmayan gazetelerin listesi? Hani nerde 1. sayfa diye 3. sayfa manşetini yutturmaya çalışma komedisinin sebebi? Hani nerde “tarafsızlık ilkelerine uygun mu” ve “keyfi/yanlı yayına hakkınız var mı” sorularının tek kelimelik cevabı? Hükümet baskısı ve sansür iddialarının niye cevabı yok o sözde cevap yazısında?
Takla mı attıralım?
Gazeteciliği ne zannediyorsunuz anlamadım ki ben. Şimdi siz resmen, şartlarınızı sıralamış oldunuz yani, öyle mi? Ya bu manşetleri atarsın kardeşim, ya da logonu TRT ekranında, ancak rüyanda görürsün diyorsunuz... Ortalama zekamla ben böyle anladım.
Eminim şimdi, yazı işlerindeki, haber merkezindeki bütün arkadaşlar, yayın danışmanlarımız, genel yayın yönetmenimiz filan hepsi kafa kafaya vermiş, ne yapsak da manşetimizi Şahin’in gönlüne göre atsak diye kara kara düşünüyordur...
Bence şöyle bir birinci sayfa tasarlayacaklar:
Manşet: Kamera şakası!
Fotoğrafta Obama ile Berman ha bir de Müslüman kardeşimiz Ellison “naniiiikkk” yapıyor!
Haber de şöyle: Tabuları yıkmasıyla ünlü ABD Başkanı, yıllardır uluslararası gerilime neden olan “soykırım” iddialarının bütün dünyaya naklen servis edilen oylama anı için bir mizansen yaratmış. Meğer herşey bir kamera şakasından ibaretmiş. Obama’nın “geyik diplomasisi” adını taktığı bu yöntem “kullanılacak iktidarlar listesi”ndekilerde, “eşeğini önce kaybettirip, sonra buldurma” etkisi yaratıyormuş. Böylece şakaya konu ülke ABD’ye bir daha naz yapmamacasına kul köle oluyormuş... Obama ile yakın dost oldukları için Erdoğan ve Davutoğlu da bu şakadan haberdarmış, Obi diyorsa bir bildiği vardır diyerek, onlar da evvelce yazılmış repliklerini başarıyla okumuşlar ekranlarda!
Nasıl beğendiniz mi Sayın Şahin?
Listeyi de siz yapsanız...
Yoksa karnını doyurmanın derdine düşen seçmeni mi hedef alalım. Tamam:
Son günlerde artan intiharlarda ölenlerin, iflas bayrağı çeken değil, “Ergenekon finansörü” olan ve silahla oynarken, yanlışlıkla kendini vuran işadamları olduğu anlaşıldı...
Fabrikalar, üretimi durdurdukları için değil, bahar temizliği dolayısıyla kapandı.
Bankalar açıkladı: Borcu olan kart sahibi bulunmamaktadır!
Büyükbaş hayvanlar dokuz doğurmaya başladığı için et fiyatları düşüşte.
Erdoğan Başbakan, Fenerbahçe şampiyon! Zaten Diyarbakır’da da taş yerine, Kandil’den taze taze toplanmış kır çiçeği yağdırdılar tribünden. (Açılım hatırası)
AB Bayrağı değişiyor, 12 havariyi simgeleyen yıldızlar yerine, 4 halifeyi temsilen birer hilal konacak...
En ucuz petrol Türkiye’de.
Hayrünisa Gül yılın en iyi giyineni seçilerek, Michelle Obama’yı geride bırakan ilk “First Lady” oldu...
TRT dün gece de reytingleri tavana vurdurdu.
Sonuncusu da jest mahiyetinde...
Vallahi çok zorladık; bizden bu kadar. Ama dilerseniz siz bir manşet listesi yapıp gönderin, biz lazım oldukça oradan kullanırız...
NOT:
Sayın Şahin, yeri gelmişken hatırlatalım. Cumhuriyet Gazetesi’nden Fırat Kozok’un haberine göre CHP Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ile 25 CHP’li milletvekilinin imzası ve TRT’nin “AKP hükümetinin propaganda aracına dönüştüğü” iddiasıyla, TBMM Başkanlığı’na bu kez de bir “araştırma önergesi” verildi.
“Muhalefete sansürden, kadrolaşmaya, şahsınızın anayasaya ve yasalara aykırı davrandığından, baskı, siyasi düşünce, inanç, etnik köken ve sendika ayrımcılığına, personelin kuruma açtığı davalardan, usulsüz ihalelere” kadar, iddia bölümünde yok yok. Bu soru önergesini, üç satırla geçiştirdiniz geçiştirmesine ama... CHP’lilerin talebi kabul edilir de, yönetiminizle ilgili bir Araştırma Komisyonu kurulursa, Meclis yollarını çoook aşındırmanız gerekecek gibi bir his var içimde...
+++
Kim bu karavanacı silahşör?
Oylamadan hemen sonra Amerika’da farklı çevrelerle konuşuyorum. Tasarının kabulünde iki ana neden var.
1- Obama, Ermenistan’la imzalanan protokolün TBMM’de onaylanmasını istiyor.
2- Musevi Lobisi, bu kez Türkiye aleyhine çalışıyor. Musevi Lobisi, her fırsatta İsrail’e saldıran Tayyip Erdoğan’dan intikam alıyor.
Müşteri memnuniyeti
Durumun vahametini fark eden Amerikan silah lobisi, Türkiye lehine devreye giriyor. I-ıh, olmuyor, tutmuyor, silahçıların nefesi yetmiyor. Oysa, Türkiye uçağı ile, tankıyla, topuyla milyarlarca dolarlık savaş malzemesi satın almayı planlıyor. Akla ilk gelenler arasında Amerikan firmaları var. Silahçılar için Türkiye iyi pazar. Müşteri memnuniyeti adına silahçılar fır dönüyor, ama elleri boş kalıyor.
Benzer tasarı geçmiş yıllarda iki kez aynı komitede kabul ediliyor, ama sonra Temsilciler Meclisinde ele alınmıyor. Bundan sonra da, böyle olabilir.
Nabız yokluyor
Amerika ile gerginlik uzarsa, bu iç politikaya yansıyabilir.
Tayyip Erdoğan, İsrail’e yaptığını Amerika’ya yapabilir mi? İç politika adına, böyle bir kahramanlık beklenebilir. Ama, bunun bedeli Erdoğan açısından ağır olur.
Başından beri bu iktidarı destekleyen Amerika yeni arayışlara geçebilir. Son zamanlarda Ankara’da Amerikan Büyükelçisi çok değişik çevrelerde nabız yokluyor. Gerçi, bu yoklamaların tasarının kabulü ile ilgisi yok. Ama, şimdi durum daha ciddi, büyükelçinin arayışı da daha ciddi olabilir.
Zaferden zafere koşan, yere göğe sığamayan dış politika ve Dışişleri şimdi güüüm. Hani çok iyi gidiyorduk.
Soykırım tasarısının komitede
kabulü tek başına bu kabulü aşıyor, genel anlamda dış politikada çok yönlü tıkanıklığı gösteriyor. Bu ekiple buraya kadar. Silah lobisi de yaya kalınca, bizim silahşörler karavana atıyor.
Yalçın Doğan / Hürriyet
+++
Bir bildiği var ki
çiftkimlikle yazıyor
ABD’nin bir “hesap hatası” yaptığına inanan Fehmi Koru dünkü yazısında şöyle soruyordu: “Amerikan terazisi, daha demokratik olma yolunda çabalayan, hukuk devleti ilkelerini hayata geçirme derdinde, komşularıyla ihtilâflarını sona erdirmeye kararlı Türkiye ile Kaliforniya’daki birkaç bin oyu aynı ağırlıkta mı tartıyor?”
İnönü’nün Johnson’a “Bir telefonunuzla savunmamızdan vazgeçtik” demesi gibi, Koru’nun sitemi de “Bize reva gördüğünüz bu mu” cinsinden. Mesele iftiranın içeriği değil, mesele “ABD bize bunu nasıl yapar” meselesi. Hazin olan Koru’nun bunun şokuyla yaşadığı değişim. Baksanıza direksiyonu nasıl kırıvermiş:
Fehmi Koru 6 Kasım 2008:
“Yoksa Washington’u ağır bir sis perdesi sardı da, oradan bakıldığında ‘Yeni Türkiye’ bütün özellikleriyle görülemiyor mu? George W. Bush döneminde hep yanlış yapan bir ülkeydi ABD; Barack Obama dönemi de öncekinden farklı olmayacak galiba...”
Fehmi Koru 6 Şubat 2010:
“Obama’nın Amerikan halkına tattırdığı coşkuyu Türkiye tam iki kez yaşadı. Yeni ABD Başkanı’nın seçim kampanyasında savunduğu değerler, AKP’ye iki seçim kazandıran ilkelere hiç yabancı değil. AKP, Obama’lı dünya gerçekliğine, ‘değişim’ bayrağını yeniden ele alarak mukabele etmelidir.”
+++
Yoksa eski gerilla mı!
Silah lobisi yanımızda. İsrail lobisi eski ölçülerinde yanımızda olmasa bile, silah lobisinden medet umabiliriz. Yani, ’jeopolitik avantaj’ ve ’şantaj’ bir süre daha Türkiye’nin dış politikasında etkili olacağa benziyor.
Cengiz Çandar / Radikal
+++
GÜNÜN SÖZÜ
Özürcüler ABD’ye kutlama mesajı gönderecek mi?
Gazetelerin ve televizyonların dünkü yayınlarına dikkat ettim, hepsi de ateş püskürüyordu. Çünkü ABD son dakika oyunu oynayarak “Ermeni soykırım kararını Dış İlişkiler Komitesi’nden geçirdi.”
Gariptir ne yazarlar, ne televizyonlarda konuşanlar ABD’nin aldığı bu kararı olumlu buldular, alkışladılar.
Oysa gazetelerde yazılar yazan
televizyonlarda konuşan ve kendilerine “demokrat” diyen nice isim Türkiye’nin Ermenileri soykırıma maruz bıraktığını belirterek “Özür diliyoruz” bildirisi yayınlamışlardı geçtiğimiz dönemde.
Dün de bekledim ki bu özürcüler ABD’ye bir teşekkür mektubu göndersinler. Göndermediler.
Tabii şu ana kadar göndermemiş olmaları göndermeyecekleri anlamına gelmez.
Sonuçta ABD, bizim özürcülerin istediği yönde bir karar aldı. Türk Hükümeti ise bu kararı karşı öfkeli, hatta ABD’ye yönelik yaptırımlar bile konuşuluyor.
Herhalde kendilerini bir taraftan iktidara da payandalık yapmak zorunda da hisseden özürcüler bu durum karşısında ne yapacaklarına karar veremediler.
Ama içten içe çok sevindiklerini de tahmin etmemek olanaksız.
Değil mi?
Can Ataklı / Vatan
+++
Çiçek’in avukatı ısrarla soruyor
Necati Doğru’nun birkaç gün önce Vatan’da yazdığı bizim de Medya Polemik’te yer verdiğimiz, Dursun Çiçek’in hakkındaki gelişmeleri açıklaması gereğiyle ilgili yazısına cevap veren avukat İrem Çiçek soruyor: “Defalarca talep edilmesine rağmen; plan üzerinde, parmak izi, kâğıt, mürekkep, bilgisayar ve yazıcı, ihbarcının gönderdiği zarfta ve planda aynı şekilde parmak izi, tükürük, hangi postaneden gönderildiği, yazıların ve kâğıdın kullanılma tarihi gibi diğer incelemeler neden yapılmıyor?
+++
MİNİ YORUM
Biz de oylayalım
Mesut Yar, Star Haber’de yayımlanan Uyan Türkiye’de milletvekillerine bir çağrıda bulundu: “Amerika’ya madem öyle, işte böyle diyelim. Biz de Alt Komisyonlar oluşturup, kutsal Amerikan tarihindeki soykırımları gün ışığına çıkaralım ve biiiirrrr bir oylayalım!”
Ne diyeyim, hayal etmesi bile güzel!