TRT Şahin'in çiftliği mi? 2
Faturamıza yansıtılan TRT’ye katkı payı kesintisi, elektriğe gelen zam oranında artıyor. Bu
parayı izlenmeme rekoruna koşan yandaş programcıların cebi dolsun diye mi ödüyoruz?
TRT yöneticileri, İbrahim Şahin döneminde TRT’nin elektirik faturalarından ’en düşük oranda’ pay aldığını savunuyorlar. TRT’nin elektirik faturalarındaki kesinti payının düşmesi, TRT gelirlerinin büyük bölümünün elektrik faturalarından karşılandığı gerçeğini değiştirmiyor. Kaldı ki, elektrik zamlarındaki seri artış, bu payı değil yüzde 2, yüzde 0.5’lere bile çekseniz kurumu ihya yetmeye yeter de artar seviyede.
Ocakta yüzde 19, temmuzda yüzde 22, 1 Ekim’den geçerli olmak üzere de yüzde 9 olarak açıklanan elektrik zamları, faturadaki yüzde 2’ik TRT kesintilerini de otomatik olarak aynı oranda artttırdı.
Üst üste koyup topladığımızla sene başından beri elektriğin yüzde 50’yi aşan oranda zamlandığını görüyoruz. Yapılan zamlar sene başındaki birim fiyata değil, zamlanan birim fiyata yapıldığına göre, cebimizden çıkan para sene başında ödediğimiz ilk faturayı katlar hale geliyor.
Şimdi küçük bir hesap yapalım.
Türkiye’de yuvarlak olarak 18 milyon hane var. Bir ev sene başında 50 YTL elektirik faturası ödese, zammı yüzde 50 kabul etsek demek ki bundan sonra 75 YTL ödeyecek. Yani Ocak ayında konutlardan elde edilen 900 milyon YTL’lik elektrik geliri, Ekim ayından itibaren 1 milyar 350 milyon YTL’ye yükselecek.
Faturalarımızın yüzde 2’si TRT’ye gittiğine göre; devletin televizyonuna ödediğimiz 18 milyon YTL’lik katkı payı da 27 milyon YTL’ye fırlayacak. Yeni parayla arası olmayanlar için şöyle izah edeyim TRT’nin sadece elektirik geliri ayda 27 trilyon!!!
Vatandaş inim inim inleyedursun, TRT Arı Stüdyosu da ’vatandaşa katkı payı’ diye en duru sesli sanatçısına, bir ’İnleyen Nağmeler’ patlattırır herhalde!
“TRT İbrahim Şahin’in çiftliği mi?” diye sorarak, bir vatandaş olarak ödediğimiz paranın arkasını aramaya kalktığımızda da kızıyorlar.
Her ay TRT’ye oluk gibi akan bu paralar nelere, kimlere harcanıyor?..
Biz kimlere “biz yiyemedik al sen ye” diyoruz?
Devletin televizyonuna, yani devlete mi?
Hadi canım siz de! Her ay trilyonlarca lirayı yandaş Sabah yazarı Emre Aköz, AKP Milletvekili Özlem Türköne’nin kocası Mümtaz’er Türköne, Zaman yazarı İbrahim Kalın, Taraf yazarı Önder Aytaç, Yeni Şafak ve Zaman’da yazan Teoman Duralı, Samanyolu TV’den transfer edilen Murat Yeni, Yeni Şafak’tan Tamer Korkmaz, Deniz Feneri’nin hamisi Kanal 7’den getirilen Bedirhan Gökçe, Abant Platformu’nun koordinatörü Kenan Gürsoy gibi isimler çıtı çıtır yesinler diye mi ödüyoruz?
Yenişafak’tan Fikri Akyüz, ‘Ergenekon’ adını terör çetesine yakıştırma işinin önderi Celal Kazdağlı, devrinin adamı Tayfun Talipoğlu’na şimdi de Doğan medyasının en büyük karıştır barıştır kozu Taha Akyol, Derya Sazak, Fuat Keyman’lar da mı eklendi? Biz fatura yükü altında ezilip bükülürken, TRT ekranında, vatandaşla dalga geçer gibi gerinenlerin, kasılanların listesi böyle uzayıp gider...
Peki bu insanlar TRT’de ne yapar?
Dediğimiz gibi izlenmeme rekoru kırmaya aday methiye programlarında ‘ebed müddet AKP’ duacısı
olurlar...
El insaf! Şimdi TRT çiftlik mi, değil mi?
Bana kalırsa çiftlik! Hadi adını siz koyun; ister İbrahim Şahin Çiftliği deyin, ister ünlü yanlaşlar çiftliği, ister devletin malı deniz çiftliği...
++++++
Akman’dan ahlak bekçisi olur mu?
RTÜK Başkanı Zahid Akman, Deniz Feneri davasının yanı sıra, çeşitli şirketlere ortaklığı, Almanya’da dolandırıcılık yaptığı ileri sürülen bir konut kooperatifinde yönetim kurulu üyeliği ortaya çıkmasına rağmen istifa etmemekte direniyor. Akman’la ilgili suçlamalar siyasi olmaktan öte ahlaki önem taşıyor. Ve ne yazık ki ülkemizde televizyonların “ahlak bekçisi” olma iddiasını sürdüren kişi hâlâ o makamda oturuyor.
* Can Ataklı / Vatan
++++++
Kampanya
Yılmaz amca kalemi bırak
Türkiye’de Yılmaz Öztuna’nın yazısındaki “Başkan müdahale etti” başlığını görünce Köksal Toptan’ın Zahid Akman’a örtülü istifa çağrısını yazdı sanıp ilgiyle okumaya başladım. İlk cümlede anladım ki ’Öztuna’nın Başkan’ı Bush’muş. Müdahalesi de Amerika’nın batma yolundaki şirketlerini kurtarma girişimiymiş. Yılmaz Amca “George Bush II” nin tarihe geçen başkan olup olmayacağını merak ediyormuş da bunu paylaşmış okuruyla.
Kendisine ’tarihin ilköğretmeni’olarak seni seçmiş Türk gençleri adına Yılmaz Amca’ya bir çağrı yapmak istiyorum. İş artık “hocanın dediğini yap, yaptığını yapma” noktasını da geçti. İyisi mi Yılmaz Amca, bu yabancı liderlere gösterdiğin ’tarifsiz hürmet’ile bizi daha derinlerden sarsmadan kalemini bırak, istirahata çekil artık.
++++++
Bir zamanlar Salih Memecan
Sene: 2005
Çizen: Salih Memecan
Yayımlayan: Aktüel
Bu karikatür Tayyip Erdoğan’ın “basın”dan ne anladığını bire bir yansıtmıyor mu?
Sayın Memecan,
Karınız Nursuna Hanım, üzerinize bastığını düşündüğünüz Erdoğan’ın partisinden milletvekili olunca ‘ezilesi böcekler camiası’ndan ‘okşanası papağanlar cemaati’ne sınıf mı atlamış oluyorsunuz?
++++++
Mağdure Hanım’ın intikam cümleleri
Sabah’taki köşesi 4. sayfadan 22. sayfaya kaydırılan “tenzil-i rütbe”li Nazlı Ilıcak, bir haftalık aradan sonra ilk yazısını yazdı.
Ilıcak, gazetesi Sabah ve Genel Yayın Yönetmeni Ergun Babahan’a bol dokundurmalı yazıda “mağdur edilenin” değil “mağdur edenin” zararlı çıktığını vurguladı. Anlaşılan Nazlı Hanım, Erdoğan’ın öğretilerinden epey faydalanmış. Tecrübe kazanmış.
Babahan’ın ’küpüne zarar veren keskin sirke’ olduğunu iddia eden Ilıcak, 4. sayfayı hafifletme operasyonun baş aktörü Haşmet Babaoğlu’nun kulağına da çaktırmadan ‘hafif meşrep’ suyunu kaçırıvermiş.
Mağdure Nazlı Hanım’ın yeniden yazmasına vesile olanlara teşekkür listesi ise uzun... İsim isim yazmaktansa ben size şöyle anlatayım, bir bana teşekkür etmemiş, bir de mahallenin bakkalıyla, manavına...
++++++
Başbakan’ın yerinde olsam tirajları yerlerde sürünen yandaş gazeteleri boykot ettirirdim. Belki bedava dağıtılan dış kapı paspası olmaktan kurtulurlar...
Boykot çağrısı tiraj patlattı
Boykot çağrısına kulak asan olmadı. Erdoğan’ın AKP’lilere “evinize sokmayın” dediği gazetelerin tirajı arttı. Gazeteport’un yayımladığı verilere göre cumartesi günü Hürriyet’in tirajı bir önceki haftaya göre 10 bin 495 aratarak 587 bin 939 adete çıktı. Milliyetin tirajı ise aynı döneme göre 9 bin 9 adet artarak 232 bine ulaştı. Cumartesi günü Vatan gazetesi de tirajını 2 bin yükselterek, 192 bin 823 adete çıkardı.
Medya kuruluşları birer birer “Erdoğan bizi de boykot et” tezahüratlarına başlarlarsa hiç şaşmam.
++++++
Bu kavga mahkemede biter
Erdoğan ile Doğan kavgasının bayramda sona ermesini uman Gül, tüm ülkenin şahitliğinde
havada uçuşan tehdit, hakaret ve küfürlerle, ortalığa saçılan suçları unutmuşa benziyor
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e yol arkadaşlığı yapan gazetecilerden Cengiz Çandar, ’Gül’ün umudu’ başlıklı yazısında Cumhurbaşkanı’nın, Erdoğan ile Doğan arasındaki kavganın bayramda sona erebileceği yönündeki düşüncesini yazmış. Çandar’ın aktardığına göre şöyle demiş Gül: “Devlet kurumları arasında olsa, ’anayasal görevim’ diyerek araya gireyim. Ama polemik şahıslar arasında. Bayram vesilesiyle daha yumuşak bir havanın doğacağını umuyorum. Bayramın barıştıracağını düşünüyorum.”
Evet bayramlar küskülüklerin, kırgınlıkların sona erdiği günlerdir. Ama ülkenin Başbakanı ile en büyük medya grubunun patronu, biri ötekinin tavuğuna ’kışşt’ dedi diye veya biri diğerine ’gözünün üstünde kaşın var’ dedi diye hakaretli, küfürlü, tehditli söz düellosuna girişmedi ki...
Bu insanlar bütün ülkenin şahitliğinde, birbirlerine ’hırsız’, ’dolandırıcı’, ’iş takipçisi’, ’rüşvetçi’ demeye getirdi.
Biri diğeri hakkında ne kadar akçalı iddia varsa belgeleriyle yayımladı, diğeri de tehditle, medya-siyaset yasak aşkının mahrem detaylarını ortalığa saçarak yanıt verdi.
Kısacası Erdoğan ile Doğan küçük bir Anadolu kasabasında kapı önü kavgası yapan komşuanneler değiller...
Ki bu mesele kişilerin arasından çıkıp bir medya savaşına da dönüştü. Taraflar birbirlerini en net tanımı ile ’hırsızlık’la suçladı.
“Kim daha hırsız” kavgası bayramda mı biter sayın Cumhurbaşkanı?
Bu kavga bitse bitse mahkemede biter!
++++++
MİNİ YORUM
Hayalleri TOKİ’nin altında kaldı
Sorsanız AKP’nin en büyük nimetlerinden biri TOKİ! Toplu konutların kuş uçmaz kervan geçmez yerlerde çala çarpa inşa edilmiş kürdan evlerin, makyajlanmış hali olduğu söyleniyor... Günahı boyunlarına! TOKİ’den yana resmi şikayet, evlerin taahhüt edilen tarihlerde mülk sahiplerine teslim edilmemesi. Bu nedenle sokakta kalan mı istersiniz, düğün tarihini bir yıl sonraya atmak zorunda kalan mı, sadece düğünden değil mnüstakbel eşinden olanlar mı?... Rezilliğin bini bir para! Çeşitli şehirlerdeki TOKİ mağdurları, bir hukuk mücadelesi başlatmaya hazırlanıyorlar. Bakalım çektiklerine değecek mi?
* Selcan TAŞÇI