"Tosun Bank"ın vaat ettiği gelecek modeli

Peynir, "panik butonu"na, ayçiçek "alarm zili"ne basacak…

İnekler "mö"leyerek, koyun-kuzu "me"leyerek 'Acil Destek Hattı'nı arayacak…

Arı kovanları "Vızzzzz" diye sinyal verecek…

Dalda kalan elma ağlayacak, ayva zırlayacak…

Depoda çürüyen patates-soğan etrafa "koku bombası" salacak zahir…

Yükselen gıda fiyatlarını, erken uyarı sistemiyle frenleyeceklermiş.

***

Başta "Tarımsal üretim zarureti" olmak üzere yapılan bütün "erken uyarı"ları can kulağıyla dinledikleri;

- Zinhar memleketin en verimli tarım arazilerini üç beş otel sahibine peşkeş çekmedikleri,

- Dünyanın elle gösterilen fındığını, kirazını, üzümünü, incirini, kayısısını, ayvasını, kavununu, karpuzunu, zeytini, fıstığını, cevizini, narenciyesini, mercimeğini üreten bereketli toprakları siyanürlü maden arayıcılarına zehirletmedikleri,

- Bağ-bahçe alanlarını imara açmadıkları,

- "İnsanlık hazinesi" niteliğindeki zeytinlikleri hunharca sökmedikleri,

- "HES"lerle, toprağın "can suyu"na bile göz dikmedikleri,

- Çiftçinin traktörünü, biçerdöverini, tarlasını-tezeğini haczetmedikleri gibi… Hiç şüphem yok, sektörden gelen "erken uyarılar"ı da son derece ciddiye alacak, ivedilikle gereğini yapacaklardır!

***

"Paramız var ki ithal ediyoruz" üsttenciliğinin…

"Ekmek alamıyorsanız keyif çayı için" umarsızlığının…

"Kapanan işyeri yok" inkarcılığının…

"Yoksulluk sorun olmaktan çıktı" densizliğinin…

Açlıktan kıvranan, cinnetin eşiğindeki vatandaşa, çözüm olarak "Sabır" telkin etme kafa buluculuğunun, onur kırıcılığının esamesi olmayacaktır; izleyecekleri politikalarda bundan sonra!

***

Bilgisayarın başına geçtiğimde, İsmail Saymaz'ın Tosun Bank'ını yazmaktı kafamdaki. Sonra bu "Erken Uyarı" haberi geldi.

E bu kitap da, bakmayın aslında olmuşu yazdığına, olacakların da habercisi, ikazcısı niteliğinde değil mi aslında?

İsmail'in kitapta gün gün, tarih tarih, kuruş kuruş ortaya koyduğu gelmiş geçmiş bütün dolandırıcılık hadiseleri;

Banker Yalçınlar..

Titan Kenanlar…

Jet Fadıllar…

Tosuncuk Mehmetler…

"Kul hakkı" sermayesiyle ve ışık hızıyla zenginleşirken sadece "yasal boşlukları" mı değerlendirdiler?

Türkiye, "Her saadet zinciri bir gün mutlaka paslanmayı tadacak; tetanoz olan her bir halkası için ölümcül tehdite yol açacaktır" tecrübesine fazlasıyla sahip olduğu halde, nasıl oldu da, her defasında "gerçeklik" duygusunu kaybettirmeyi başardılar insanlara?

Mağdurların gözlerine inen kalın perde hangi "malzeme"den dokunmuştu ki, ardına şüphenin zerresini geçirmedi?

***

Kitabı okuyalı hayli zaman olmuştu; hatırlamak için dün şöyle bir bakayım dedim. Bir ifadenin altını kalın kalın çizmişim;

Sosyal devlet ilkesinden vazgeçilmesi…

***

24 Ocak 1980 kararlarından, yani Türkiye'yi karma ekonomi modelinden serbest piyasa düzenine geçiren meşhur Turgut Özal projesinden sonra oluşan ekonomik ortam zemininde değerlendiriyor İsmail dolandırmanın ve dolandırılmanın bu denli kolaylaşmasını.

Sihirli cümle şu:

- O günden sonra, gelir dağılımının bozulması karşısında vatandaşlar, emekleriyle veya eğitimleriyle toplumda yükselebilecekleri inancını kaybetti.

Bingo.

Gel şimdi bugüne…

Emeği ve eğitimiyle yükselme inancına sahip olan kimse var mı?

***

Baba, çocuğuna okul forması alamadığı için intihar ediyor…

Anne, çocuğunun karnını doyuramadığı için intihar ediyor…

Çocuklar büyüyor, güç bela okuyor, diplomasını alıyor, iş bulamadığı, atanamadığı için intihar ediyor…

İşçi intiharları, 2020 itibarıyla, 5 yılda 6 kat arttı…

"Evine ekmek bile götürememek" bir metafor değil artık acı gerçeğin en yalın anlatımı.

Sokak kedileri gibi çöp kutularını kollar hale getirildi insanlar.

Pazar tezgahlarının altında kalan çürük-çarık için birbirlerine giriyorlar.

Donarak ölenden, açlıktan ölene kadar "ayıplar listemiz" de zaten yok yoktu; bir de pandemi patladı; "sosyal devlet"i sorgulatan yoksunluk, yoksulluk, biçarelik manzaraları kat kat arttı.

İşsizler parti kurmaya kalksa, ellerini kollarını sallaya sallaya girebiliyor TBMM'ye, baraj sorunları yok!

Sözüm ona pandemide işçi çıkarmak yasak ama işverenin işçiyi çalıştıracağı işyeri kapalı!

***

Toplumsal kurtuluş yerine bireysel zaferler, dayanışma yerine yırtmanın öne çıktığı dönemlerle özdeşleştiriyor İsmail, saadet zincirlerini…

Haydi gel de çağrışım yapmasın;

Belediyelerin yardım kampanyalarını engelleyip, alevlerini kapattırıp, "bedava ekmek" dağıtmasına mani olup, Kılıçdaroğlu'nun "5'li çete" dediği ayrıcalıklı grubu "KÖİ"ler üzerinden neredeyse sıfır bedelle zenginleştirmek ne?

***

İsmail'in Tosun Bank'ta yazdıkları, geçen kırk yıl boyunca "bir koyup üç almak" isterken ellerindeki "bir"den de olanların hikayesi…

Umarım, ellerinde "bir"i de kalmayan insanların, öyle kolay yoldan köşeyi dönmek için filan da değil, emekle, alınteriyle, eğitimle kazanamadıkları bir lokma ekmek uğruna düştükleri türlü batağın hikayesini okumak zorunda kalmayız önümüzdeki kırk yıl boyunca da...

Yazarın Diğer Yazıları