Topyekûn imha mı edileceğiz?
İsrail saldırıyor sivil Türkleri katlediyor.. ABD saldırıyor Mehmetçiğin başına çuval geçiriyor. Vatikan saldırıyor. Ermenistan saldırıyor. PKK saldırıyor, KCK saldırıyor. Rum kesimi saldırıyor. Patrikhane saldırıyor. Fransa saldırıyor, İtalya saldırıyor, Almanya saldırıyor, velhasıl AB saldırıyor. Misyonerler saldırıyor. Dazlaklar saldırıyor. Tarıma saldırı var, hayvancılığa saldırı var. Sanayiciye saldırı var.
MOSSAD saldırıyor
CIA saldırıyor.
MI 6 saldırıyor.
Bu saldırıların hiç birine cevap verilmediği bir yana sanki onlarla işbirliği yapıyormuş gibi biz de birbirimize saldırıyoruz. Diplomatlarımıza saldırıyorlar. Osmanlı’ya saldırılıyor. İslâm’a saldırılıyor. Atatürk’e saldırılıyor. Orduya saldırılıyor. Mahkemelere saldırılıyor. Türkiye Cumhuriyeti’ne saldırılıyor. Devlete saldırılıyor. Polise saldırılıyor. İşinden evine, evinden işine giden vatandaşa saldırılıyor. Muhalefet iktidara iktidar muhalefete saldırıyor. Milliyetçilere saldırılıyor, Şeriatçılara saldırılıyor; laiklere saldırılıyor, liberallere saldırılıyor. İslâm’a saldırılıyor, cemaatlere saldırılıyor, tarikatlara saldırılıyor, başörtüsüne saldırılıyor, içene saldırılıyor, içmeyene saldırılıyor. Analara saldırılıyor, terörle mücadele edenlere saldırılıyor, madenlere saldırılıyor, topraklarımıza saldırılıyor, sularımıza saldırıyorlar. Gazetelere saldırılıyor, kara sularımıza saldırılıyor, hava sahamıza saldırılıyor, kültürümüze saldırılıyor, gençlere saldırılıyor, kızlara kadınlara saldırılıyor. Ormanlarımıza saldırılıyor, sahillere saldırılıyor, sit alanlarına saldırılıyor. Bilim adamlarımıza saldırıyorlar. Bayrağa saldırılıyor, bin yıllık kardeşliğimize saldırılıyor. Alevilere saldırılıyor, Sünnilere saldırılıyor, ülkücülere saldırılıyor, solculara saldırılıyor.
Töre saldırıyor. Nefsimiz saldırıyor. İsraf saldırıyor. Kibir saldırıyor. Cahillik saldırıyor. Görgüsüzlük saldırıyor. Hırs saldırıyor. Kene saldırıyor, kuş gribi saldırıyor, sobadan sızan gaz sızıntısı saldırıyor. Deprem saldırıyor. Açlık saldırıyor, marka tutkusu saldırıyor, yankesiciler saldırıyor, hırsızlar saldırıyor.
Zihnimize saldırıyorlar.
Ruhumuza saldırıyorlar.
Köklerimize saldırıyorlar.
Geleceğimize saldırıyorlar.
Filimle saldırıyorlar, silahla saldırıyorlar, bozuk gıda ile saldırıyorlar. Beşinci kol faaliyetleri ile saldırıyorlar, sivil toplum kuruluşları ile saldırıyorlar, dolarları ile saldırıyorlar, kitapla saldırıyorlar, göz yaşartıcı gazla saldırıyorlar, copla ile saldırıyorlar, siyasi güçle saldırıyorlar, entrika ile saldırıyorlar, uluslar arası kuruluşlarla saldırıyorlar, istihbarat örgütleri ile saldırıyorlar, psikolojik savaşla saldırıyorlar. Tarihi tahrif ederek saldırıyorlar, tek tek saldırıyorlar, birleşerek saldırıyorlar, dost kılığında saldırıyorlar. Alkolle saldırıyorlar, tütünle saldırıyorlar, uyuşturucu ile saldırıyorlar, karşılıksız para basarak saldırıyorlar, borsa ile saldırıyorlar, borçlandırarak saldırıyorlar. Bankalarla saldırıyorlar. Telekulakla saldırıyorlar, kayıt dışı ile saldırıyorlar. Dolmakalemlerle saldırıyorlar. Teknoloji ile saldırıyorlar. Ekranlarla saldırıyorlar. Dinleme ve görüntüleme cihazları ile saldırıyorlar.
Her saldırı ve her saldırı türü ayrı bir yazı, müstakil bir kitap konusu. Peki millet olarak bu saldırılar karşısında biz ne yapıyoruz?
Ne yapacağız kimimiz o yanda kimimiz bu yanda cümlesi bize ait olan bu değerlere saldıranlarla saf tutmuş, biz de kâh oraya kâh buraya saldırıyoruz. Onlar dışardan bize saldırıyor, biz içerden birbirimize çullanıyoruz.
Yiyin birbirinizi diyorlar.
Yiyoruz birbirimizi. İktidar milleti değil koltuğunu, muhalefet saldırıya uğrayanları değil kendini savunuyor. Keçecizade Fuat Paşa’nın Üçüncü Napolyon’un Başvekili Compte de Montauban’a “Siz dışardan, biz içerden..” dediği gibi.. Bir karınca yuvası düşünün ki karıncalar birbirini boğazlıyor ve o yuvanın dört bir yanında birkaç karıncayiyen yuvaya dilini uzatıp çekiyor, uzatıp çekiyor..
“Korkma!”
Zafer mutlaka karıncaların olacak!