TMT ruhunu ilelebet yaşatacağız…
Sevgili okuyucularım 1 Ağustos Toplumsal Direniş Bayramı''dır. Bizde dün, Toplumsal Direniş Bayramı olarak Kıbrıs''ın fethinin 450., Türk Mukavemet Teşkilatı''nın (TMT) 63., Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı''nın (GKK) 45., kuruluş ve yıldönümlerini kutladık.
Bu Bayram''ın Kıbrıs Türk halkının bugünlere kolay gelmediğini göstermesi açısından anlamı büyüktür.
Daha ada fethedilmeden, yani 500-600 yıl önce, adaya gelmeye başlayan, 1571''de adanın fethiyle bu topraklara kök salan ve bu toprakları vatan yapan Kıbrıs Türkleri, adanın İngiliz idaresine geçtiği 1878''den itibaren, Anavatan Türkiye''nin desteğinde gerçekleşen ''Varoluş Mücadelesi'' sonunda kendi bağımsız ve egemen devleti KKTC''yi kurmayı başarmıştır. Bu mücadelede Türk Mukavemet Teşkilatı''nın belirleyici rolü inkâr edilemez. Özgürlüğümüzü, bağımsızlığımızı ve egemenliğimizi Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimize, Türk Mukavemet Teşkilatı''nın kahraman mensuplarına, Mücahitlerimize, Anadolu''daki vefakar kardeşlerimize ve Kıbrıs Türküne borçluyuz.
TMT''nin kuruluşunun üzerinden 63 yıl geçmesine rağmen Kıbrıs Türkünün Kıbrıs''taki varoluş mücadelesi hâlâ sürmektedir. Rum-Yunan ikilisi Kıbrıs''ı Yunan yapma hedefinden vazgeçmiş değildir. Kıbrıs''ın tamamının Elenleştirilmesi projesinde Türkiye adadan çıkarılmalı ,Kıbrıs Türkü de sözde federasyon adı altında Rumların egemen olacağı üniter bir yapıda, Rum''a yamalanarak yok edilmelidir. Rum-Yunan ikilisi bu amaçla, hedeflerine ulaşmak için, başta Avrupa Birliği ve ABD olmak üzere bölgemizdeki birçok ülke ile şer ittifakları kurmaktadırlar. Bu ittifakların hedefinde Türkiye ve KKTC vardır.
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar''ın, Kıbrıs Türk halkının ve Anavatan Türkiye''nin desteğini alan, egemen eşitlik temelinde iki devlete dayalı çözüm modeli ve Maraş Açılımı Rum-Yunan ikilisinin 2 asırlık plan ve hayallerini yıkmıştır. Cumhurbaşkanı Tatar ve Anavatan Türkiye, bundan sonraki süreçte federasyon çözüm modelinin kesinlikle görüşülmeyeceğini, KKTC''nin uluslararası statüsünün tanınmaması halinde de resmî müzakerelerin başlamayacağını dünyaya duyurmuştur. Rum tarafı ile ortak zemin bulunması mümkün değildir. 53 yıllık müzakere süreci anlaşma/uzlaşma olmayacağını net bir şekilde göstermiştir. Önümüzdeki süreçte yapılması gereken KKTC''nin Anavatan Türkiye dışındaki ülkeler tarafından tanınmasını sağlayacak adımları cesaretle atmak olmalıdır.
Kıbrıs''ta oynanmakta olan oyun büyüktür. Emperyalist kan emici vampirler Doğu Akdeniz''deki zengin hidrokarbon kaynaklarına gözlerini dikmiştir. Bölgemizde büyük bir kriz çıkararak bu kaynakları elde etmeye çalışmakta ve bunun için de Rum-Yunan ikilisini taşeron olarak kullanmaktadırlar. Anavatan Türkiye ve Mukavemetçi Kıbrıs Türkü 7 düvele karşı kararlı bir tutumla haklarımızın sonuna kadar korunacağını bildirmiştir. Demokrasi ve insan hakları savunucusu olduğunu iddia eden Batı, uluslararası anlaşmalarla elde ettiğimiz haklarımızı yok saymakta ve 1963''ten beri bir Rum devletine dönüştürülen sözde Kıbrıs Cumhuriyeti''ndeki haklarımızın Rumlar tarafından gaspedilmesine göz yummaktadır.
Aynı Batı, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı Anastasiadis''e alkış tutarak, destek vererek, tek egemenlik, tek vatandaşlık, tek temsiliyet, BM ve AB karar ve normları çerçevesinde iki toplumlu, iki bölgeli bir Birleşik Kıbrıs yaratarak, Kıbrıs Türkünün osmosis yoluyla, Girit''teki Türklerin başına geldiği gibi, yok olmasının önünü açacak oyunlar peşindedir.
İşte tam da bu nedenle Türk Mukavemet Teşkilatı''nı bu çarpık beyinli emperyalist güçlere, dost-düşman herkese, bir kez daha anlatmakta fayda vardır.
1 Nisan 1955''te ortaya çıkan ve adayı Yunanistan''a bağlayarak Enosis''i gerçekleştirmek isteyen EOKA tedhiş örgütünün başlangıçta İngiliz idaresine karşı eylemleri, daha sonra Türk Toplumu''nun imhası faaliyetlerine dönüşmüştür. Bunlara karşı koymak amacıyla Volkan, Karaçete, 9 Eylül Cephesi, adı altında Türk Toplumu''nun savunmasına yönelik Mukavemetçi gruplar oluşturulmuştur.
Bilahare KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, Kemal Tanrısevdi ve Burhan Nalbantoğlu tarafından Temmuz 1957''de temelleri atılan TMT, 1 Ağustos 1958''de Genelkurmay 2. Başkanlığına bağlı bir direniş örgütü halinde yeniden organize olarak Türk ordusunun kahraman komutanlarının liderliğinde millî direnişimizi sürdürmüştür.
Kurulduğu zaman sadece birkaç çaktım almaz silaha sahip olan TMT mensupları gayrinizami harp kuralları içinde örgütlenerek eğitilmiş ve EOKA terörüne karşı Kıbrıs Türk Halkının varlığını ve yaşam hakkını şehitler pahasına savunmuştur.
21 Aralık 1963''te başlayarak 20 Temmuz 1974 Mutlu Barış Harekatına kadar fasılalarla süren Rum saldırılarına ,soykırım teşebbüslerine karşı Türk Mukavemet Teşkilatı Kıbrıs Türkünü koruma görevini başarıyla yerine getirmiştir.
Herkesin, özellikle de Rum-Yunan ikilisinin, AB ve ABD''lilerin anlaması için bir kez daha tekrarlarsak TMT''nin kuruluş amaçları şöyledir:
* Kıbrıs Türklerinin can ve mal güvenliğini sağlamak,
* Enosis''e ve bu hedef doğrultusunda yapılan girişimlerle estirilen Rum-Yunan terörüne karşı durmak,
* Türklere yapılacak saldırıları geri püskürtmek,
* Türk Toplumunun birliğini ve bütünlüğünü sağlamak, Enosis''i savunan AKEL''in Türk toplumu içinde ideolojik etkinlik kurmasını ve iç cepheyi bölmesini önlemek,
* Rumlara ve İngilizlere karşı Kıbrıs Türklerinin haklarını savunmak,
* Anavatan Türkiye ile sıcak ilişkileri ve Türk Halkının Anavatana bağlılığını sürdürmek.
Kıbrıs Türkleri olarak bugün bağımsız-egemen bir devlete sahip isek ve saldırgan Rum güçleri bu devlete dokunamıyorsa, bunun sağlayan öncelikle TMT, Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı ve Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanlığı''dır.
Onların yaktığı Türklük meşalesi hiçbir zaman sönmeyecektir. Aramızdan ayrılan TMT mensuplarının, başta ebedi Liderimiz Devletimizin Kurucu Cumhurbaşkanı merhum Rauf Denktaş ile varoluş mücadelemizin lideri rahmetli Dr. Küçük''ün aziz hatıraları önünde eğilir, hayatta olanlara ise minnet ve şükranlarımı sunarım.
Kıbrıs Türkünün varlığına ve bin bir zorlukla kurduğumuz Devletimiz KKTC''ye karşı girişilecek her türlü eyleme karşı, TMT mensubu atalarımızın bize emanet ettikleri ruhla ve imanla mücadele edeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Şunun bir kez daha bilinmesini isterim ki, TMT içimizde ölmez bir ruhtur ve bu ruhu ilelebet yaşatmaya da kararlıyız.