TIR şoförleri görmesin sizi

Özgürlükler verilmez, alınır...
Sen götürüp basın özgürlüğünü badem bıyıklılara utanmadan teslim ettiysen...
Yalakalık yaptıysan sıkılmadan...
Kıçlarına yapıştıysan inek kenesi gibi...
Teslim olduysan, ödün patladıysa bir azarlanmayla...
Patronunun pis işleri için eğdiysen boynunu...
Kimin suçudur bu dünya basın özgürlüğü sıralamasında 148’inci olmak?..

***

Misal; “Ak Parti” diye bir parti ismi var mı?..
Yok...
“Bizim adımız Ak Parti’dir” dediği an alayınız “Ak Parti” demeye başladıysanız...
Kimdir Türkiye’nin 148’inci olmasının sorumlusu?..
Yalaka...

***

Hadi diyelim ki iktidar medyayı hedef seçti... Yazanı, çizeni, ağzını açanı, sesini çıkaranı toplayıp içeri kapattı...
Tamam...
Peki, iktidarın içeri atmadıklarını kim kovdu, sürdü, süründürdü, yasakladı, sansürledi?..
Kim emirle boşaltılan köşelere, cemaatten birer türbanlı ya da birer imam kırması yazar bulup oturttu?
Niçin sitem bile etmediniz; yaşamlarında bir gün bile gazeteci olmamış patronlarınıza “Bu nasıl basın özgürlüğü” diye?..

***

Neyse... Şimdi dünyada basın özgürlüğünde 148’inci olarak, öyle ortalıkta çok da gözükmeyin...
“Basın... Basın...” derken, TIR şoförleri görmesin sizi...
Bekir Coşkun / Cumhuriyet

+++

Suçlu teğmenler!
2009 yılının Temmuz ayında kimi gazete manşetleri şöyleydi:
“Teğmenlerin hedefi general ve amiraller” (Yeni Şafak)
“Generallere suikast planlayan teğmen timinde Ergenekon izi” (Zaman)
“Amirallere suikast planında 2 teğmen daha gözaltında” (Zaman)
“Suikast emri albaydan” (Taraf)
Haberler Poyrazköy davasında yargılanan teğmenlerle ilgiliydi. Aradan 2.5 yıl geçti. Son iki teğmen Sinan Efe Noyan ve Faruk Akın önceki gün tahliye edildiler. İddiaları manşetten kesin haber gibi veren gazeteler tahliye haberini ya içerden tek sütun verdiler ya da okurlarına hiç duyurmadılar.
Yandaş gazetecilik, bildiğimiz gazetecilikten farklı bir meslek...
Örneği yukarıda görülüyor...
Melih Aşık / Milliyet

+++

BOTOKSTAN ÖNCE
NAZLI diyor ki...
TSK 35. Maddeyi uygulamak için ne bekliyor

“1978’de, bin kişi ölmüş, mezhep ve ırk çatışmaları Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü tehdit eder boyutlara erişmiştir. Ecevit çapında bir Başbakan’ın gemiyi selamete çıkaramayacağı ise iyice anlaşılmıştır. Buna rağmen İç Hizmet Kanunu’nun 35. Maddesindeki “Cumhuriyeti korumak ve kollamak” hükmü işletilmemektedir.” 16 Ocak 1979

BOTOKSTAN SONRA
NAZLI diyor ki...

Darbecilerin dayanağı 35. Madde topyekün kaldırılsın
“Kendisine 12 Eylül’ün hesabı sorulan Kenan Evren, savcıya, İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesini hatırlatmış. 27 Mayıs’tan sonra yönetmelik kanuna dönüştü; aynı yönetmelikteki gibi, Türk Silâhlı Kuvvetlerinin vazifesi “Türk yurdunu ve anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’ni korumak kollamak” olarak tarif edildi. Şimdi, “Anayasa ile tayin edilmiş Türkiye Cumhuriyeti’ni korumak ve kollamak” cümlesinin metinden çıkarılacağından söz ediliyor. Tabii ki çıkartılsın; hatta 35. madde topyekûn kaldırılsın...” 9 Ağustos 2011


Tefsir
1979 yılı boyunca TSK’ya İç Hizmet Kanununun 35. Maddesindeki “Cumhuriyeti Koruma ve Kollama görevi”ni yerine getirmesi ve hükümete müdahale etmesi çağrısında bulunan Ilıcak bugün 12 Eylül 1980’in bu maddeye dayandırılmasından yakınıyor!

***

SİZDEN GELENLER

İsterse Japon mimarisi olsun...

Yeni Akit adlı gazete bugün manşetinden Anıtkabir’in Yunan Tapınağına benzediğini yazdı. Kısaca artık ATA’ya mezarında bile rahat yüzü göstermeyecekler gibi.
Eskiden “Atam sen rahat uyu, devrimlerinin bekçisiyiz” derdik... Ama görünen o ki, devir değişti, bundan böyle Atatürk’ü eleştirmek, suç değil rant konusu oldu. Anıtkabir ister Yunan isterse Japon, isterse de uzay mimarisinde olsun be kardeşim. Artık bu milletin kalbinde o mimari şekliyle kabul görmüş ve benimsenmiştir. Yakında bu manşetleri şu haberler takip edebilir: “Müslümanın mezarı bu kadar büyük olur mu?
“2 metrekare yer neyine yetmiyor?”
Yeni Akit gazetesi muhabirleri boş işlerle uğraşacakalarına daha kiliseye benzetilen camilerin estetiği ile uğraşsın!
Engin Balım

+++

Yarınları gören adam...
Uğur Mumcu sadece içerdekileri değil, dışarıdaki gelişmeleri de izliyor yorumluyor ve duyuruyordu kirli ilişkilerin bağlantılarını.
Katlinden sadece 2 hafta önce, 7 Ocak 1993 tarihinde kaleme aldığı yazısında bu kirli ilişkileri açıklamaktaydı. “Ortadoğu’nun karanlık bir kuyu olduğu her gün biraz daha anlaşılıyor” cümlesiyle başlıyordu o yazısı..
İsrail gizli istihbarat örgütü MOSSAD ile Kürt Lideri Molla Mustafa Barzani arasındaki o güne kadar bilinmeyen inanılmaz ilişkidir anlatılan. Ayni zamanda da Barzani-ABD ilişkileri açık şekilde dile getirilmekte.. ABD; CIA ile; İsrail MOSSAD ile, ve de Barzani bu örgütlerin desteği ile meydan okumakta ve cirit atmaktadır Orta Doğuda..
Ve işte o yazının en can alıcı noktası..
“Bu ilişkiler sürüyor ve anlaşılıyor ki daha da sürecek...gizli yollarla sürecek, açık yollarla sürecek...
İlgi belli...
İlişki de belli...
Kürtler sömürgeciliğe karşı bağımsızlık savaşı yapıyorlarsa ne işi var CIA ve MOSSAD’ın Kürtler arasında?”
Yoksa CIA ve MOSSAD, antiemperyalist savaş veriyorlar da dünya bu savaşın farkında değil mi?
1993’te, 2012’leri anlatan bu teşhisi, Uğur Mumcu’nun, 2000’lere bile ulaşmadan katledilmesinin asıl nedeni olabilir mi?..
Horozdu Uğur Mumcu:
Horoz sadece ötmez, uyandırır da...
O yüzden koparılmış olmasın horozun başı!..
Mehmet Halil Arık / Denizli

+++

Darendelioğlu gazeteci değil miydi!
Öldürülen veya şehit edilen basın mensupları ile siyasiler arasında taraf tutuluyor. İkilik yaratılıyor. Sol görüş sahiplerine göre, meselâ yalnızca gazeteci-yazar ABDİ İPEKÇİ vardır. İLHAN DARENDELİOĞLU, yoktur. Nitekim bu yanlışlardan birisinin de Antalya-Muratpaşa Belediye Başkanı tarafından yapıldığını görmüştüm. Çalışmasını beğendiğim Başkan Sayın Süleyman Evcilmen, bir parka Demokrasi(Basın) Şehitleri adını vermişti ve büstlerini parka ayrı ayrı dikmişti:
Gazeteci yazar Abdi İPEKÇİ-
(1927-1.2.1979)
Gazeteci yazar Prof. Muammer AKSOY-(1917-31.1.1990)
Gazeteci yazar Pof. Bahriye ÜÇOK-
(1919-6.10.1990)
Gazeteci yazar Uğur MUMCU-(22.8.1942-24.1.1993)
Gazeteci-yazar Ahmet Taner KIŞLALI-(10.7.1937-21.10.1999)
Tasvip görmeyen yazarlardan bazıları, şunlardı:
1- Gazeteci yazar- İLHAN DARENDELİOĞLU,-(1921-19.11.1979)
2- Gazeteci yazar-KEMAL Fedai COŞKUNER-(1927-3.12.1979)
3- Gazeteci yazar-İSMAİL GERÇEKSÖZ-(1925-4.4.1980)
4- Gazeteci yazar- Doç. Dr. NECİP HABLEMİTOĞLU-(1954-18.1.2002)
5-Bakan ve gazeteci-GÜN SAZAK-(1932-27.5.1980)
Bu beş kişi de şehit edilmişti. Neticede her iki gurupta öncü fikir adamlarıydı.
Ayırım olmamalıydı.
Mehmet Köylüoğlu

+++

TÜRK BAYRAĞINA KUMA GETİRMEK
Mehmet Âkif Ersoy İstiklâl Marşı’mızda:
“Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl” demişti. Çünkü işgal döneminde vatanımızın değişik yerlerinde, büyük şehirlerde, cadde ve sokaklarda, sivil ve resmî binalarda Türk bayrağının yanına İngiliz, Fransız, Yunan, Amerikan, İtalyan bayrakları asılmıştı. Yani Türk bayrağının eşi, kocası olan Türk milleti, yavuklusu, sevgilisi, eşi olan Türk bayrağının yanına kuma getirmişti. Türk bayrağı onun için çehresini çatmış, öfkelenmiş ve kızmıştı. Biz de Türk milleti olarak İstiklâl mücadelesini vatanımızın orasına burasına asılmış olan yabancı bayrakları indirmek, bu vatan semalarında sadece Türk bayrağının dalgalanmasını sağlamak için verdik.
(...)
Şimdi ülkemizin her yerinde bu bayrak resimlerini görmek mümkündür. Düvel-i Muazzama ve İtilaf Devletleri bayrakları dönüp dolaşıp tekrar Türk bayrağının yanına yanaşma olmuşlardır. Türk bayrağı da sığıntı gibi durmaktadır. Belli ki bir zaman sonra Türk bayrağı tamamen iteklenip ötelenecek ve geriye sadece Avrupa Birliği bayrağı kalacak.
Necip Fazıl’ın ve Mehmet Âkif Ersoy’un öğrencileri olmakla övünen, bu iki şairden bol bol hamaset şiirleri okuyan arkadaşların, bu iki Türk büyüğünün bayrak hassasiyetini ve istiklâl ruhunu anlamadıkları, tevarüs etmedikleri görülüyor...
Prof. Dr. Nurullah Çetin

+++

AKP için 10. Yıl Marşı hazırlanıyormuş. 18 yaşındaki gençten, 80 yaşındaki profesöre kadar herkes içerde olduğuna göre, “10 yılda 15 milyon tutuklu yarattık her yaştan” diye başlayabilir... Gülhan Elmas

+++

Pardon, sehven yatırdık
Bir yıl hapis mi yatmıştınız?
pardon sehven yatırdık.
tiyatro sanatçısıymışsınız
tiyatro miyatro bilmeyiz
“üstünlerin hukuku yerine
hukukun üstünlüğünü” getirdik işte
daha ne istiyorsunuz?
ileri demokraside oluyor böyle sehven
pardon dedik ya,
ne dik dik bakıyosunuz hâlâ
kaşınıyosanız tıkarız yine sehven
öyle bir yılda falan da çıkamazsınız
ayağınızı denk alın, ona göre...
Ali Rıza Üçer

Yazarın Diğer Yazıları