Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yavuz Selim DEMİRAĞ

The General

AKP hükümetinin sözcüsü Bülent Arınç, 2004’teki MGK (Milli Güvenlik Kurulu) tutanaklarını sızdıran The Taraf’ın bavulcu muhabirini fena haşlamış. “Yaptığı işi bilerek hareket ettiğine göre senin sonuçlarına katlanman lazım. Bu gazetecilik değil. Edepsizlikten başka bir şey değil” sözleri ile Mehmet Baransu’nun gazetecilikten önce “özel kurye” ya da “ajan” olduğunu ima etmiş. Merhum Erbakan’ın avukatlarından olan Arınç’ın “itina” ile seçtiği sözler elbette kendisini bağlar. AKP hükümeti dönemindeki MGK tutanaklarının sahte olup olmadığını bilirkişi olmadığım için bilmemiz de söz konusu olamaz. Yandaş medyanın tutanakların sahte olduğuna dair çabaları mevsimsiz yenen hurmaların bir tarafları tırmalayışını hatırlatıyor. Oysa aynı yandaşlar, Mehmet Baransu’nun bavulla servis ettiği sahte belgelere sazan misali atlamışlar, darbe senaryoları gerçekmiş gibi yutturmaya çalışmışlardı. Oysa söz konusu dijital verilerin sahteliği uluslararası kuruluşlar, bilim adamları ve mühendisler tarafından binlerce örneği ile ortaya konmuştu. Pişkinlik burada bitmiyor. 28 Şubat tiyatrosundan siyasi rant elde etmeye devam edişleri kelimenin tam anlamıyla trajikomik. 2004 MGK tutanakları ile 28 Şubat kararları arasında hiç fark yoktur. Dolayısıyla balon çoktan patlamıştır. Ama dünkü yandaşların manşetlerinde, eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’yı hedef alışları son çırpınışların gelinen noktasını ibretle ortaya koyuyor. Başından beri “yok hükmünde” saydığım Odatv Davası’nda geçtiğimiz gün Prof. Dr. Yalçın Küçük ile Emniyet Müdürü Hanifi Avcı da tahliye edildi. Küçük, Ergenekon tertibinden ceza aldığı için çıkamıyor. Avcı ise ruhsatlı silahlarından dolayı Devrimci Karargah Örgütü’nden ceza almıştı ve çıkamıyor. Avcı’nın başına bela olan “Haliç’teki Simonlar” kitabında yazılanların doğruluğu teyid edildi. Emniyet içindeki yapılanmayı ifşa eden Avcı’nın bir süre daha çıkamayacağı belli. Dışarıdayken yazan Avcı, içeride son gelişmeleri değerlendirip yeni bir eser daha kazandırırsa sisler bulvarında gölge kalmayacaktır. Odatv Davası, Müyesser’in deyimi ile mevsimden mevsime görülmeye devam edilecek. Bu defa 1 Nisan’a ertelendiğine, savcı da mütalaasını açıklamadığına göre 1 Nisan şakasını bekleyeceğiz.
Mustafa Balbay’ın Anayasa Mahkemesi kararı ile tahliye edilmesiyle başkentte farklı yorumlar yapılıyor. BDP’li 5 milletvekilinin daha tahliye edileceği, KCK sanıklarına dolaylı af getirileceği vs.. konuşuluyor. Sözde Balyoz Davası’nda 18 yıllık cezası Yargıtay’ca onanan Engin Alan için de farklı senaryolar söz konusu. Engin Paşa, Sincan Cezaevi’nden yaptığı açıklamada Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapmadığını, Türk Milletinin vicdanında yargılanmayı tercih ettiğini vurguladı. Paşa’nın tarihi açıklamasını okuyunca aklıma merhum Nihal Atsız geldi. Bir davadan dolayı hapse mahkum olan Atsız Hoca, dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün cezasını kaldırmasını kabul etmemişti. Atsız’ın; ilerleyen yaşı ve hastalığı yüzünden, af yetkisini kullanan Korutürk’e yazdığı tarihi mektubu şimdiki nesiller bilmez. Bir kaç gün önce 11 Aralık Atsız’ın ölüm yıl dönümüydü. Ama Atsız Hoca yazdığı eserleri ve duruşuyla halen yaşıyor.. Binlerce yıl daha Türk Milletinin gönlünde yaşayacaktır. Engin Paşa’nın “pazarlıklara alet olmama” kararı da onun “Paşa” lığının tescilidir. Öyle ya “general” çok ama “Türk Paşası” nın sayısı çok az. Bir gönderme de saygıdeğer Mustafa Yıldırım’a yapalım. “The General” adlı kitabı yakın tarihimize ışık tutuyor. The generallerin de bu eserden feyz almalarını tavsiye ederim.
Bu sütunlardan “Engin Alan gerisi yalan” başlıklı bir yazıyı kaleme almıştım. Adam gibi adam olan Engin Paşa’nın sevgili annesi çok hasta.. 89 yaşındaki Ayşe Hanım yıllardır oğluna hasret.. Silivri’de tutuklu iken öz oğlu gibi sevdiği, damadı Yılmaz Çetin’in son yolculuğunda yoktu Alan.. Sadece damadı değil silah arkadaşıydı Yılmaz Ağabeyim. Onun kanser illeti yüzünden zamansız ölümüne çok üzülmesine rağmen geride bıraktıklarını, bizleri teselli etmişti Paşa.. Kayınbiraderi ve avukatı olan Ayhan Nacak yoğun bakımdaki kayınvalidesini belki de son defa görmesi için mahkemeye dilekçe vermiş. Dün telefonda görüştüm Nacak ile.. Doktorların sürekli uyuttuğu Ayşe Hanım’a ilaç verilmediğini, şuuru yerinde olduğunu ve oğlu ile görüşebilme heyecanını yaşadığını belirtti. Yaşı kaç olursa olsun annelerimizin değerini tartışamayız. Allah şifalar versin. Gerçek anlamda “Türk Paşası” doğuran Ayşe Annenin ellerinden öpüyorum.

Yazarın Diğer Yazıları